Asa-yı Musa okumalarımın birinde okuduğum bir bölüm beni hayli etkilemişti. Dönüp tekrar tekrar okuma hissiyatını duydum.
Felak Sûresi’nin ebcet hesabına göre açılımına göre şunlar yazılmış: Balkan ve İtalyan harpleri ve Birinci Harb-i Umumînin patlamasıyla maddî ve mânevî şerlerini, siyasî diplomatların, radyo diliyle herkesin kafalarına sihirbaz ve zehirli üflemeleriyle ve mukadderat-ı beşerin düğme ve ukdelerine gizli plânlarını telkin etmeleriyle bin senelik medeniyet terakkiyatını vahşiyâne mahveden şerlerin vücuda gelmeye hazırlanmaları tarihine tevâfuk ederek “Düyümlere üfleyen büyücüler...’in tam mânasına tetâbuk eder.
Radyo sadece işitsel bir cihaz ve bin senelik İslâm medeniyetine nedenli bir zarar verdiğinden bahsediyor. Yıllar sonra televizyon icat ediliyor. Ve tabi bu gün hepimizin telefonlarındaki internet, sınırsız bilgi ve muhtevayla dolu ağ.
İnsan beyninde bilinç eşiğinin tam altında gerçekleşen zihnî faaliyetlerini tanımlayabilen bilinçaltı, sonradan hatırlamak üzere kullandığı ve depoladığı deneyimlerini ve algılarını sakladığı yerdir. Subliminal algı ise dış uyaranların görsel ve işitsel uyaranların beynin bu bölümüne kişinin fark etmediği, ama beynin o algıyı depoya aldığı durumdur. Yani bizler her gün bu iletişim materyallerinden milyonlarca muhtevayla karşı karşıyayız.
Peki algılarımız nasıl değiştiriyor diye baktığımızda televizyonlardaki diziler, internetteki muhtevaların çoğu sanattan ziyade toplum ahlâkını bozmaya yönelik algı üretimi içinde olduğu görülmektedir.
Anlatılan bir mesele göre Cebrail (as) bir gece yeryüzüne iner ve dünyadan hayayı kaldırır. Aslında hayanın yeryüzünden bir gecede kalkması mecazidir. Ama insan algısını değiştirmeye çalışan popüler kültür zamanla utanma duygusunu beyne yavaş yavaş kaldırması hiç zor değildir. Hatta bir hikâyede kurbağayı sıcak suya atarsanız kurbağa sıçrar. Ama ılık suda yavaş yavaş ısınan suda bunun farkına bile varmaz diye anlatılmaktadır.
Yine baktığımızda haberlerin çoğu üzüntü ve korku temelli muhtevalar karşımıza çıkmaktadır. Bu insanların frekanslarını düşürüp umutsuzluğa sevk etmektedir. Bütün bunlar yanlarımızdan hiç ayırmadığımız telefonların içinde, internet bağımlılığının toplumda her gün daha kötü boyutlara ulaştığı görülmektedir. Ve artık psikiyatri birimlerinde internet bağımlılığı birimleri hizmet vermektedir. Bir video muhtevasında 15 saniyede şarkıya girilmiyorsa izleyemiyormuş diyordu bir psikolog. Haz alma algısı tüketim toplumu ferdin neyi seçeceğine karar vermekte zorluyor.
Kitap okumaya odaklanamama, herhangi bir işe kendini vermeme, internet olmayınca agresif olma, bir şeyini kaybetme duyusu gibi durumlar üretme ve ilerleme için oldukça tehlikeli durum olmaktadır. İnsanoğlunun beğenilme duygusu egosal bir tatmin olarak kendini göstermek için ayrı bir yarış haline gelmektedir. Maalesef imanî ve aklî olarak bir tehlike içerisindeyiz. Önce kendi nefsime diyerek: “Layemut değilsin, başıboş değilsin, bir vazifen var”…