Hayır ve şer adına ne yaptıysan yazıyorlar.
Yazmaya mecburlar, çünkü Yüce Rabbimiz (cc) Kur’ân-ı Kerîm’de “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa, kim de zerre miktarı şer yapmışsa karşılığını görecek’’ buyuruyor. İşte bu yüzden, günah işlerken bu küçük günah bundan ne olacak ki veya birine küçük bir iyilik yaptığımızda ise yine onu da küçümsememiz gerekiyor. Çünkü yaptıklarımız ne kadar küçük olursa olsun hepsini kaydeden meleklerimiz var. Hayatın tamamını ciddiye almak, yaptıklarımızı hemen kontrol ediliyormuşcasına yapmak ve bu kısa ömrü Kur’ân ve sünnet çerçevesinde titizlikle yaşamamız gerekiyor. Zerre miktarı şerlerden uzak duralım ve iyilik adına önümüze gelen hiçbir fırsatı kaçırmayalım… Çünkü melekler büyük küçük demeden ne gördülerse yazıyorlar.
Bir ömür yirmi dört saat başından ayrılmıyorlar. Her an tepemizdeler, yanımızdalar, kolumuzdalar, koynumuzdalar… Buraya gelemezler, burada bulamazlar, burada duyamazlar, burada göremezler diyebileceğimiz hiçbir yer yok! Ömrümüzü bitirene, son nefesi verene kadar ensemizden ayrılmayacaklar. Beş dakika bile boşlamadan nefes bile aldırmayacaklar. Yorulmuyorlar ki dinlenmek için ara versinler. Uykuları yok ki uyusunlar. Bizim gibi değiller ki sıkılsınlar. Niyetleri bozuk değil ki kaytarsınlar. İnsanoğlu değiller ki gaflete dalsınlar. Kısaca Allah (cc) onları ne için görevlendirdiyse, onu hiç aksatmadan yerine getiriyorlar. Nasıl programlandılarsa onu yapıyorlar. Bu nasıl bir görev anlayışı, bu nasıl bir aşkla vazife yapış. Aman Allah’ım (cc)! Bir onların duyarlılığına bakalım bir de bizim kulluğumuza. Bu kadar uyarılmamıza rağmen hâlâ gaflet içerisinde olmamıza ne demeli. Olayın ciddiyetinin farkında olmayışımızı nasıl izah etmeli. Anlaşılan işimiz çok zor!
Mobese kameraları gibi sürekli seni izliyorlar. Evimizin her odasında kamera olduğunu, gezdiğimiz sokakların her tarafına kameraların yerleştirildiğini, çalıştığımız yerde her anımızı kameraların çektiğini, dağda bayırda gezerken her an kaydedildiğini bir düşünelim bakalım! Gerçek tam da böyle! Adım adım izleniyoruz! Her tarafımız İlâhî mobeselerle çevrili! Sürekli radar var günahlarmıza karşı!
En küçük ayrıntıyı bile es geçmiyorlar. Bundan bir şey olmaz deme o da kaydedildi. Hiçbir günahı küçümseme, hepsi hesaba geçildi. Hiçbir an gaflete düşme, kimseye müsamaha yok. Bir seferden bir şey olmaz deme, çok pahalıya malolabilir, yani tövbe etmeden ölebilirsin.
Yaşım genç ilerde yaparım diye ibadet ve salih amelleri aksatma o ileri hiç olmayabilir. Meleklere, bu seferlik yazmayın deme şansımız yok. Rüşvet, hediye kabul etmiyorlar. Bahanelere göz yummuyorlar. Hiçbir şeyin üzerini çizemiyorlar, hiçbir şeyi silemiyorlar. Ben duymadım, ben görmedim diyemiyorlar. Çünkü Allah (cc) ne emrettiyse onu yapmaya göre programlılar.
Hesap defterini dolduruyorlar. Doğar doğmaz defterimiz açıldı; her ne kadar akıl baliğ oluncaya kadar bir şey yazılmasa da… O gün gelinceye kadar tertemiz, bembeyaz, bir zerre kadar bile günah kiri yok. O an geldiğinde kalemler çalışmaya başlıyor. Bir sağdaki yazıyor bir soldaki. Eğer soldaki fazla yazıyorsa işimiz gerçekten de çok zor. Yok sağdakini daha fazla yoruyorsak doğru yoldayız demektir. Hangisine daha fazla mesai yaptıracağımızın formülleri Yüce Kur’ân’da ve Efendimizin (asm) eşsiz örnekliğinde mevcuttur. Emir ve nehiyler bir bir yazılmış, gösterilmiş. Aslında işimiz o kadar kolay ki; yap denileni yapıp yapma denilenden uzaklaştığımızda soldaki meleği dinlenmeye gönderiyor desek doğrudur.
Sağdakini ne kadar çok yorarsak ne kadar çok meşgul edersek, kalemin deftere her dokunuşunda Cennetteki mevkimiz adım adım yükselir, fersah fersah güzelleşir. Aslında onlar değil hesap defterimizi dolduranlar; yaptıklarımızla bizleriz bizler… Kısaca şöyle diyebiliriz; herkes ahiret ateşini de, Cennet güllerini de dünyadan kendisi götürür.
Ahiret deposunu sürekli dolduruyoruz… Ne bulursak atıyoruz… Getirisi nedir götürüsü nedir hiç hesaplamıyoruz… Galiba ciddiye almıyoruz… Ve galiba Cennetin Cehennemin varlığına gönülden inanmıyoruz… Biz yapıyoruz, melekler yazıp ulaştırıyorlar. Biz yapıyoruz, melekler rapor haline getiriyorlar. Orada hiçbir bahanemiz olmayacak, olamayacak. Çünkü Yüce Rabbimiz (cc) bize Kur’ân gönderdi, bize Peygamber (asm) gönderdi…
Hz. Âdem’in (as) yaratılışından son insana kadar herkes Peygamberlerle, Nebilerle, kitaplarla uyarıldı. Ümmetlerin birçoğuna kitaplar gönderildi. Görmeyenler görenlerden duydu, öğrendi. Bilenler bilmeyenlere ulaştırdı. Bilgiler, birikimler nesillerden nesillere iletildi. Kimseye bir bahane alanı bırakılmadı. Kısaca uyandırmaya çalıştılar, ama sen uyanmadın! Uyarmaya çalıştılar, ama sen uyarılara kulak asmadın. Kendin bilirsin!
Çocukluk resimlerin kaybolduğunda üzülürsün. En sevdiğin elbisenin başına bir şey geldiğinde moralin bozulur. Sakladığın bir eşyayı bulamadığın zamanlar olur. Eski ve çok sevdiğin arkadaşlarına ulaşamazsın ve özlersin, ama bir türlü bulamazsın. Kısaca dünyevî anlamda her şey kaybolabilir, her şey unutulabilir, her şey silinebilir, ama ahiret adına tutulan kayıtlara hiçbir şey olmaz, onlar silinmez kayıtlardır. O kayıtları tutan meleklerin hafıza kaydı sınırsızdır. O kayıtlar Allah (cc) tarafından muhafaza altına alınır. O kayıtlar eskimeyen, yıpranmayan, yok olmayan kayıtlardır ve ebedi âlemde tek tek muhatabının önüne serilir.
Hız sınırını aştığında, kural ihlâli yaptığında, kırmızı ışıkta geçtiğinde, alkollü araç kullanıp kaza yaptığında ve tesbit edildiği anda cezanı keser görevli memurlar. Bunları sıkı sık tekrarladığında ve aşırıya kaçtığında trafikten men edilir ve hukukî cezalara maruz kalırsın. Ahiret yolculuğu daha çetin bir yolculuktur. Dünyada yaptığın hataların bedelini yine dünyada ödersin, ama ahiret adına yapılan hatalar sonsuz hayatının harap olmasına ve sonu gelmez azaplara vesile olur. Öyleyse şu uyarıyı hemen hemen her gün kendimize yapalım; İlâhî radara dikkat! Kaydedici meleklere dikkat! İzleniyorsun, dinleniyorsun! Ve eninde sonunda bekleniyorsun! Unutma sen uyusan da melekler uyumuyor!
Onlar bizim gibi değiller; yemezler, içmezler, gezmezler, uyumazlar, dinlenmezler, hiçbir baskıya boyun eğmezler, hiçbir rüşvetle kayıtlarını değiştirmezler, hiçbir davranışı es geçmezler, göz yummazlar… Onlar melekler; Nurdan yaratıldılar, Allah’ın (cc) emrinden zerre miktarı çıkmazlar. İşte böyle kaydedicilerimiz var bizim! Olayın ciddiyet boyutunu anlayalım diye önce kendi nefsime sonra siz okuyucularıma yazıyorum.
Kaçsak nereye kaçacağız, gitsek nereye gideceğiz. Allah’ın(cc) yeryüzünden başka yeryüzü mü var, O’nun (cc) mekânından başka mekân mı var? O’ndan (cc) geldik O’na (cc) döneceğiz. Öyleyse O’nun (cc) hükümlerine boyun eğmek zorundayız. O’nun (cc) kurallarını benimsemek ve onlara göre yaşamak zorundayız. Dünyada O’nun (cc), ahirette. Cennette O’nun (cc), Cehennemde. Öyleyse iş işten geçmeden ölüm gelip bizi bulmadan aklımızı başımıza alalım. Ahirette ayan beyan ve eksiksiz karşımıza çıkacak kayıt defterini tertemiz tutma gayreti içinde olalım ve günahlarımızı kaydedecek melekleri rahatsız etmeyelim, onları yormayalım…
Bunca günahımıza rağmen bize rahmetiyle muamele ediyor. Onca nankörlüğümüze rağmen rızık vermeye devam ediyor. Onca azgınlığımıza sabrediyor. Ya bize hadi gidin benim dünyamdan dese nereye gideriz. Ya bize, size nefes yok, hava yok, su yok, güneş yok, ne haliniz varsa görün dese ne yaparız. Ya bize, size artık yağmur yağdırmıyorum, rızık vermiyorum dese nereye gideriz kimden isteriz. Bu çaresizliklerimize, aczimize rağmen yine de nankörlüklerimize devam ediyoruz. Her şeyin sahibinin Allah (cc) olduğunu unutuyor, sebeplere yaratıcı gözüyle bakıyoruz. Ve gün be gün kaybediyoruz...