Aslında şeytandan uzaklaşmamız ve çıkış yollarını bulmamız için o kadar çok örnek var ki insanlık tarihinde. İlk insanlar Hz. Âdem ve Hz. Havva ile başlar uyarılar, cezalar ve tövbeler.
Onların şeytan karşısındaki ilk imtihanı bizlere en büyük tehlike sinyalleridir aslında. Peygamber ve hanımı bile kanıyorsa şeytanın oyunlarına bizlerin ne kadar daha dikkatli olmamız gerekiyorsa onu anlatan muhteşem bir kıssa. Haramlardan uzaklaşma ve günahlardan çıkış yollarında ilk örnekler…
Yusuf’tan daha derin bir kuyuya düştü insanlık… Yusuf imanı ve teslimiyetiyle kurtuldu, ya insanlık? Ya Yusuf’u kurtaran kervan seni es geçerse? Ya senin Yusuf’un babası gibi duâ eden ve gözyaşı döken bir yakının yoksa? Ya Yusuf’un arkadan yırtılan gömleğine inat sen o çirkin işlere gönüllü yaklaştıysan? Ya Yusuf’un zindandaki sabrı sende yoksa ve isyanlarla yol alıyorsan? Ya çıkış yollarını şirk, küfür ve haram yığınlarıyla kapattıysan? Ya çıkış yollarında Yusufca davranamıyorsan? Ya Yusuf’un örnekliğini sadece okumadan ibaret zannediyorsan?
Yunus peygamberin kafasına göre kavminden uzaklaşmasında şeytanın bir rolü yok mudur? Bir peygamber bile bazen böyle fevri hareketlere imza atar. Ama sonunda pişmanlığı öyle noktalara ulaşır ki en sevilenler arasında yer alır. Yaptığı yanlışlığı tövbeyle taçlandıran Yunus peygamberden hiç mi ibret almayacağız? Hiç mi “Ya Rabbi, sen bizim Rabbimizsin ve biz kendimize zulmettik bizi affeyle” diyemeyeceğiz? Ve çıkış yollarını bulabilme adına gayretlerimizi nasıl güçlendireceğimizin bilincinde miyiz?
Bütün bu kıssalar boşuna mı anlatılıyor Kur’ân’da. Okuyalım, anlayalım, hayatımızda tatbik edelim, geçmiş kavimlerin yaşadıklarından ibret alalım ve bu kıssalardan etkin dersler çıkaralım ki, onların uğradığı akıbete uğramayalım. Öyle ibretler alalım ki şeytanla olan diyaloğumuzu sonlandırıp Allah’ın istikametine yönelelim. Öyle bir karşılığı olsun ki hayatımızda şeytan bile bizi yoldan çıkardığına pişmanlık duysun.
Çıkış yollarına örnekler verecek olursak meselâ şirkten çıkış yolu tevhid, küfürden çıkış yolu iman, israftan çıkış yolu iktisat, cimrilikten çıkış yolu cömertlik, cehaletten çıkış yolu okumak, gururdan çıkış yolu tevazu, öfkeden çıkış yolu sükûnet, nefretten çıkış yolu sevgi, hırstan çıkış yolu kanaat, sıkıntıdan çıkış yolu sabır, savaştan çıkış yolu barış ve daha buna ekleyeceğimiz onlarca, yüzlerce örnekler… Çıkış yolunun ucu ve devamı nurludur, karanlıkların bitip aydınlığın başladığı noktadır ve daha da önemlisi Müslüman sıfatının gereği teslimiyettir.
İnce düşünüp hassas davranmak Müslüman’ın şiarı olmalıdır. Müslüman öyle bir donanıma sahip olmalı ki, nerede ne yapacağını, hangi durumda nasıl davranacağını çok iyi bilmeli ve yaşadığı çevrede hayatı zorlaştıran ve çirkinleştiren değil, kolaylaştıran ve güzelleştiren olmalıdır. Şeytana değil de Allah’a meyilli olan olmalıdır. Yaptığı en ufak yanlışta bile hemen oradan uzaklaşma yani çıkış yollarına yönelme eğilimi göstermelidir. Kör bir inatçılığın tutsağı olmak yerine Kur’ânî yolun neferi olmalıdır. Haramın kırıntısına bile müsaade etmemelidir. Şüpheli durumlardan, şaibeli ortamlardan, üzerine leke sıçratacak davranışlardan, töhmet altında kalabileceği mekânlardan, şeytanî dokunuşlardan uzak durmalıdır. Çünkü şeytan, bu tip yerler ve bu tarz hareketlerin tam da içerisinde dolaşır. Şeytan neredeyse Müslüman tam ters istikamette olmalıdır.
Müslüman değer ölçülerine tamamen ters gelen yani Kur’ân ve Sünnet çizgisinden uzak olan bütün faaliyetleri derhal noktalamalıdır. Şirkin, küfrün ve haramların kırıntılarına dahi tevessül etmemeli, yaklaşma ihtimallerini dahi dikkate alarak tedbirli olmalıdır.
Nurlu ve çilekeş kafilenin içerisinde yer almak gerekir. Cennetin harikulâde mekânlarına tozpembe hayatlardan ulaşılmaz. Çünkü kök salmış günahlar öyle bir sarmış ki ruh dünyamızı, öyle bir çöreklenmiş ki kalbimize, bu ağırlıkla imanî istikamette yol almamız oldukça zor görünüyor. Öyle bir hantallaşmış ki yüreğimiz, hakikatlerin farkına varması neredeyse imkânsız. Tamamen kasvetli bulutların gölgesi altındayız. İman güneşimizi göremiyoruz. Olup bitenlerin içyüzünü bilemiyoruz. Çünkü Kur’ân’ın bize yönelik mesajlarının farkında değiliz, Peygamberimizin (asm) hayatımıza ışık tutan hayatını bilmiyoruz. Buradan çıkışın tek bir formülü var o da, bu bataklıklardan çıkarak Kur’ân ve Sünnetin Nurlu yollarını aşındırmalıyız.
Köksüz ve geçici olan bu dünyayı, ebedî güzelliklere dönüştürmek bizim elimizde. Çürüyüp yok olacakların peşini bırakıp Cennete kök salacakların takipçisi olursak vaat edilen güzelliklere kavuşmamız oldukça kolaylaşır.
‘’Hayatını ve harekât tarzını İslâmî olarak belirlersen önüne çıkacak bütün engelleri Rabbinin yardımıyla o kadar kolay atlatırsın ki, farkına bile varmazsın’’.
‘’Kur’ân’ın hayatındaki izleri ne kadar fazlaysa o kadar yakınsındır Allah’a, ne kadar azsa yer alıyorsundur şeytanın kollarında’’
‘’Çıkış yollarını ne kadar erken keşfetmiş ve ne kadar önünü açmışsan o kadar kolay ve hızlı varırsın hedeflediğin ilâhî menzillere’’
‘’Şeytan öyle candan yaklaşır ki insana, bir andan sıcacık kollarında bulursun kendini ve koşa koşa teslim olursun şeytanına… Ve zamanla öyle bir hale gelirsin ki, kendin bile inanamazsın şeytanlaştığına… ‘’
‘’ Şeytanın sinsi hamlelerine karşı koymak için neler yapıyorsun, bir planın, bir projen, bir korunma kalkanın var mı?’’
Daha da ve en önemlisi;
Çıkış istikametine niyetlendin mi?