İzleyenlere ne kadar da güzel bir görüntü sunar gökkuşağı.
Renklerin en ihtişamlı hali. Gökkubbenin sırma saçlarına takılmış yaldızlı taç misali. İki rahmetin izdivacından doğan nur topu gibi renkler cümbüşü. Sanki yükseldikçe nelere kavuşacağımızı gösteren olağanüstü bir örnek… Kur’ân (güneş) ve Sünnet (yağmur)le harmanlandıkça nasıl bir manzara ortaya çıkacağını gösteren abidevî bir misal, bir sır, bir hisse, bir formül, bir canlandırma…
Müslüman da gökkuşağı gibi olmalı bence... Davranışlarıyla, imanıyla, salih amelleriyle, ibadetleriyle ve Allah’a (cc) olan yakınlığıyla. Peygamberine (asm) olan bağlılığıyla, Kur’ân’a olan sadâkatiyle ve imanî anlamda devamlılığı ve istikrarıyla… Şöyle bir izlendiğinde ruhlara inşirah veren rengârenk motifleriyle. Göründüğünde gözlerin iştahla çevrildiği, arzuyla izlendiği ve bütün benliğiyle imrenildiği bütün tutumlarıyla…
Bir bilge, bir âlim, bir yol gösterici rehber gibi. Ay ışığının karanlıkları aydınlatması gibi…
Müslüman gökkuşağı gibi olmalı bence... Kim nereden görürse hemen o tarafa yönelerek izleyeceği ve hayranlık duyacağı. Kim nereden bakarsa baksın uzun süre gözlerini alamayacağı.
Rengârenk ve haramlardan uzak hayatıyla, sadeliğiyle, ışıltısıyla gören herkese pozitif enerji vereceği. Sözleriyle ve şekliyle değil davranışlarıyla adeta ben buradayım diyeceği. Ben derken kendi şahsî benliği değil, taşıdığı Müslüman kimliği. Benlik duygularını okyanusların en derinlerine hapsetmiş ve yüzeyde biz duygularını yeşertenler gibi…
Ve gökkuşağına nazire yaparcasına şahsiyetli duruşuyla iman abidesi gibi…
Müslüman gökkuşağı gibi olmalı bence... Hilâl duruşuyla sanki Yaradanına karşı boynunu eğmiş mütenda göz kapaklarının altından, ulaştığı gözlerde gökkuşağı gibi yansımalar bırakmalı… Sadece güzellikleri birbirine çeken mıknatıslar gibi…
Müslüman gökkuşağı gibi olmalı bence… Bir yoksul sıkıntılarından inim inim inlediğinde ve başını kaldırdığında ilk onu görmeli ve dertlerini bir bir yeryüzünün alçaklığına bırakıp gönlüyle beraber yükselmeli semalara… Bir yetimin gözünden yaşlar döküldüğünde yere düşmeden gökkuşağının renkleri arasına ilk o kaldırmalı ve gülen gözlere dönüştürmeli yetimin gözlerini… Bir mazlumun/mağdurun ilk yardımı olmalı Müslüman, zalimin karşısında gökkuşağı gibi yükseklerde ve gözalıcı bir vaziyette…
Yavrusunu yırtıcı hayvanlara kaptırmamak için bütün gücüyle verdiği mücadeleyle ve anaç ruhuyla hareket edenler gibi düşünmeli kardeşlerini…
Müslüman gökkuşağı gibi olmalı bence… Dünyanın neresinde olursa olsun, başı dara düşen Müslümanlara ilk bakışı, ilk gülüşü, ilk yardımı o göndermeli. İnleyen gönüllere, yaralı yüreklere ilk merhemi o sürmeli. O varken ve gökkuşağı gibi hep yükseklerdeyken Müslümanlar başka yerlerden imdat beklememeli…
‘’İnananlar ancak kardeştirler’’ inancını iliklerine kadar hissedenler gibi…
Müslüman gökkuşağı gibi olmalı bence… Eli bir sıcak tutuşa muhtaç olanlara hemencecik elini uzatacak gibi. Yüreğinde zemheri kışları yaşatanlara sıcaklığını hemen ulaştıracak gibi. Bir gülümsemesiyle dünyanın sevgisizlik buzullarını bir çırpıda eritip yeryüzünü rahmet iklimleriyle kuşatacak gibi… Yıllardır alev alev yanan çöllere düşen rahmet damlacıkları gibi…
Müslüman gökkuşağı gibi olmalı bence… Ne bakanları ne de baktıklarını incinme pahasına bile olsa asla incitmemeli. Gökyüzüne renkler inşa etmek gibi gönüllere sevgi gökdelenleri dikmeli görüntüsüyle de gözler kamaştıran... Paylaşmayı ilke edinmeli bütün ışığını ısısını dünyayla paylaşan güneş gibi…
Müslüman gökkuşağı gibi olmalı bence… Ama asla onun gibi bir görünüp, bir gönül okşayıp, bir ruhlara Nurlar salıp kaybolan ve bir sonraki buluşmayı hasretle bekleten gibi değil. Ruhuyla fikirleriyle, aktiviteleriyle her an göz önünde ve imrenilen… Hasretle beklenen, yanındayken bile özlenen, ama kalpten hiç silinmeyenler gibi…
Müslüman gökkuşağı gibi olmalı bence… Kur’ân gibi kuşatıcı; yürüyüşü, bakması, konuşması kısaca her davranışı bir âyet. Sözüyle davranışları birbiriyle çelişmeyen ve bütün bunlar da Kur’ân’la çelişmeyen ve sünnetle paralellik teşkil eden. Her hareketinden vahiy yansıyan; ışıltılı, parıltılı ve nurlu… Asırlar önce gelmiş Peygamberin (asm) 21. Yüzyıla sirayeti… Söz ve davranışlarıyla yaşadığı çevreye sünnetin nasıl olması gerektiğini ayan beyan gösteren, hayatı şekilsellikten kurtarıp özünü özümseyen ve bu minvalde örneklik teşkil eden bir Müslüman… Tıpkı gökkuşağı gibi bakıldığında hayranlık uyandıran ve gözlerini alamadan kendini izlettiren. Tıpkı yaz yağmuru yağdığında hemen peşinden doğacak güneşin ve devamında da oluşacak gökkuşağının verdiği heyecan gibi hayalleri canlandıran. Canlara can veren…
Müslüman gökkuşağı gibi olmalı bence… Gözü hep yükseklerde. Yükseklerde derken dünyevî isteklerden bahsetmiyoruz; Allah (cc) katındaki zirveler hedefte. Nur depolamalı, üretmeli ve hep aydınlanma ve aydınlatma heveslisi olmalı göklerin kısa süreli misafiri olan gökkuşağı gibi. Bir bakış atan usanmamalı hemen dönüp defalarca bakmalı ve hatta gözünü gönlünü alamamalı. Asr-ı Saadetin iman fedaileri gibi… Peygamberimizin (asm) yol arkadaşları gibi; gönül veren ve gönül çelen… Eskilerin dediği ahretlik yoldaşlıklar.
Müslüman gökkuşağı gibi olmalı bence… Gökkuşağının renkleri bir kelebek misali ve ondan daha az ömürlü bir şekilde göklerde süzülürken, Müslümanın amelleri de Rabbine doğru yani adım adım zirvelere doğru koşarcasına, uçarcasına yükselmeli… Adım adım zirvelere yükselmenin yolu biraz da gökkuşağı gibi olmaktan geçer.