Yazı, yazgıdır; kaderidir insanın. Yazı, hakikatin elçisidir, can simididir hayata tutunmak isteyenler için. Yine yazı kibre düşenleri dibe çeker, böyle yazılar okuyanı da ağır bir kahrın içinde zehirler. Yazı, derttir; dermandır.
Bazen insan suretinde, mütevazı bir melek sizinle bir köşede hasbıhal eder yazı ile; kulağınıza eğilir, İlâhî iradeyi fısıldar. Hayatlanırsınız âdeta. Yazı, koltuk değneğiniz olur, sizi ayağa kaldırır.
Bin bir türlü nedeni vardır yazmanın, bir o kadar da alıcısı. Kimi cennetine yükselir kelime kelime, kimi iner cehennemine.
İnsanlar cesaretle yazabilseydi, kim bilir sağımızda solumuzda hakikat elçileri nice yazarlar olurdu şimdi. Çoğu ya taşıdığı kabiliyeti bilmez ya da inancı yoktur yazmaya dair. Kullanılmamış kabiliyetleri mezara kadar taşımak ne acıdır.
Yazmak, iyi gelir insana. Farkındalığı artar yazanın. Yazıyla, düşünce görünür hâle gelir, soyut somutlaşır, hayal hakikat olur, zihindekiler binalara, araçlara, şiire, şarkıya, ibadete, göz yaşlarına, sevinç çığlıklarına dönüşür. Biraz hayal, biraz hakikattir yazı. Biraz şimdi, biraz gelecektir. Belki şifadır, belki de öldürücü kurşundur kelimeler. Yazı, renkli bir dünyadır. Duygunun harf harf seslenişi, sevginin yüzü güldürmesi, nefretin çizgi çizgi yüzde belirmesidir.
Yazarın sancısı diner yazıyla. Kimi kendiyle yüzleşir, kimi bir başkasıyla. Kimi için itiraf, kimi için dua, beddua, kimi için de özgür olmaktır yazı.
Kimi, kendini yazdıklarına; yazdıklarını kendine bağlamak için yazar. Kimi için de taahhüttür. Yazı, sınırları kaldırır. “Bilinmek istemek” sırrı olur muhatabına. Günahkâr için ümit, dua eden için rahmettir. Yazı yarına taşımaktır kendini. Yazmak, kelime kelime tünel kazıp kurtulmaktır kafesten.
Ne çok nedeni vardır yazmanın. Yazmayanlar, kendinden kaçıştadır. Yazı; gerçeğin heykelini dikmektir ibretli nazarlara. Yazı deyip geçmeyin, her yazının bir ruhu vardır; “boşver!” deyip geçtikleriniz, “alın yazınız” olur sonra.