"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kahire heyecan veren bir şehir

Sebahattin YAŞAR
12 Temmuz 2024, Cuma 00:29
Kahire’deki camiler arasında Arap Camii, mimarisinin estetik ve tezyinat bakımından en değerli örnekleri arasında yer alır. Mâbed, XIX. yüzyılın sonunda bazı bölümlerinde açılan ilk İslâm müzesini de barındırır.

GEZİ: Bediüzzaman’ın tarifiyle İslamiyetin zeki bir mahdumu (evladı): Mısır
Sebahattin YAŞAR - 5
[email protected]

Mısır’daki İhvan hareketi ile Türkiye’deki Nur hareketi arasındaki farklar

Emirdağ Lahikası’nda geçen, Bağdat’ta Çıkan Ed-Difa Gazetesinin Muharriri İsa Abdülkadir’in Arabî Makalesinin Tercümesi olarak yer alan bölümde, Mısır’daki ihvan hareketi ile Türkiye’deki Nur hareketi arasındaki farklar tahlil ediliyor. Bu tahlil içinde Nur talebelerinin siyasetle iştigal etmediği, serbest, sivil bir hareket olarak varlığını sürdürdüğü ve bu tarzın çağa daha uygun olduğu ifade edilmektedir.

Bağdat’ta çıkan ed-Difa gazetesi Risale-i Nur talebelerinden bahisle diyor ki: Türkiye’deki Nur talebelerinin İhvan-ı Müslimîn cemiyeti ile alâkaları nedir, ne münasebeti var? Hem farkları nedir? Türkiye’deki Nur talebeleri, Mısır’da ve bilâd-ı Arapta İhvan-ı Müslimîn namında ittihad-ı İslâma çalışan cemiyetler gibi müstakil cemiyet midirler? Ve onlar da onlardan mıdır? Ben de cevap veriyorum ki: Nur talebelerinin ve İhvan-ı Müslimîn Cemiyetinin gerçi maksatları, hakaik-i Kur’âniye ve imaniyeye hizmet ve ittihad-ı İslâm dairesinde Müslümanların saadet-i dünyeviye ve uhreviyelerine hizmet etmektir; fakat Nur talebelerinin beş altı cihetle farkları var: Bu iki yüksek amaçlı davanın prensipleri arasındaki farklar önemlidir. Bu farklar sadece Mısır ile Türkiye arasındaki farklar değil, hangi coğrafya ve hangi millet olursa olsun bu Kur’ani düsturlar dikkate alınmayı hak eder. Çünkü din ve iman hizmeti gibi durumlar, yani baki hakikatler, siyaset gibi fani esaslara alet ve tabi yapılmazlar.

Mısır’daki İhvan-ı Müslimin ile Nur talebeleri arasındaki farklara birkaç cümle ile dikkat çekelim: Birinci fark : Nur talebeleri siyasetle iştigal etmez, siyasetten kaçıyorlar… İkinci fark : Nurcular, Üstadlarıyla içtima etmiyorlar ve etmeye de mecbur değiller. Kendilerini Üstadlarıyla içtimaa mecburiyet hissetmiyorlar. Ders almak için beraber bulunmaya lüzum görmüyorlar. Belki koca bir memleket bir dershane hükmünde, Risale-i Nur kitapları onların eline geçmekle, üstad yerine onlara bir ders verir. Her bir risale, bir Said hükmüne geçer… Üçüncü fark : Nur talebeleri, aynen, âli bir medresenin ve bir üniversite darülfünununun talebeleri gibi, ilmî muhabere vasıtasıyla ders alıyorlar… Dördüncü fark : Nur talebeleri, bu zamanda ve bugünde ekser bilâd-ı İslâmiyede intişar etmişler ve çoklukla vardırlar. Bu intişarlarında ayrı ayrı hükûmetlerde bulundukları halde hükûmetlerden izin almaya muhtaç olmuyorlar ki, tecemmu’ edip toplansınlar ve çalışsınlar… Beşinci fark: Nur talebeleri içinde çok muhtelif tabakalar var. Yedi sekiz yaşındaki, camilerde Kur’ân okumak için elifbâyı ders almakta olan çocuklardan tut, tâ seksen, doksan yaşındaki ihtiyarlara varıncaya kadar kadın erkek, hem bir köylü, hammal adamdan tut, tâ büyük bir vekile kadar ve bir neferden büyük bir kumandana kadar taifeler Nurcularda var. Bütün Nurcuların bu çok taifelerinin umumen bütün maksatları, Kur’ân-ı Mecîdin hidayetinden ve hakaik-i imaniye ile nurlanmaktan ibarettir. Bütün çalışmaları ilim ve irfan ve hakaik-i imaniyeyi neşretmektir… Altıncı fark: Hakikî ihlâslı Nurcular, menfaat-i maddiyeye ehemmiyet vermedikleri gibi, bir kısmı, âzamî iktisat ve kanaatle ve fakirü’l-hal olmalarıyla beraber, sabır ve insanlardan istiğna ile ve hizmet-i Kur’âniyede hakikî bir ihlâs ve fedakârlıkla; ve çok kesretli ve şiddetli ehl-i dalâlete karşı mağlûp olmamak için ve muhtaçları hakikate ve ihlâsa dâvet etmekte bir şüphe bırakmamak için ve rızâ-yı İlâhîden başka o hizmet-i kudsiyeyi hiçbir şeye âlet etmemek için, bir cihette hayat-ı içtimaiye faydalarından çekiniyorlar.

Doğrusu Risale-i Nur perspektifinde bu coğrafyaya bakıldığında, sadece toplumun içtimai ve siyasal yapısı değil, aynı zamanda coğrafi yapıya da dikkat çekilmektedir. Mısır için Nil nehrinin nasıl bir anlam ifade ettiğini, nasıl rahmet olduğunu daha iyi anlıyoruz. Ayrıca bu üç nehrin her birine Cennetten birer katre her vakit damlamasının, bereketine vesile olduğuna dikkatler çekiliyor. İşte bu coğrafyaya ve nehirlere cennetten rahmetin geldiği topraklar olarak bakıldığında elbette anlamı değişmekte ve bu mekanlar üzerinde farklı emelleri olan zihniyetlerin derin amaçları daha iyi anlaşılmaktadır. Nitekim, bu topraklar üzerinde Müslüman toplulukların birlik ve beraberlik içerisinde olması, iş birliği yapmaları İttihad-ı İslam’ı netice verecek ve İstikbalde en yüksek gür seda İslam’ın olacaktır müjdesine Müslümanları kavuşturacaktır. Yani Risale-i Nurlardaki Mısırla ilgili ifadelere sadece bir açıdan bakmamak gerekiyor. Bediüzzaman’ın dikkatlere sunduğu noktalar, aynı zamanda, Müslüman yöneticilerin tedbir alması gereken noktalardır. Durum onu gösteriyor ki, Risale-i Nurların dikkatlere sunduğu konularda, İslami hizmet tarzının, dini toplulukların siyasetle olan temaslarının nasıl ve ne ölçüde olması gerektiğinin dinamikleri bulunmaktadır. Yine Mısır’daki İhvan-ı Müslimin ile Nur talebelerinin mukayesesinin yapıldığı bölümde, Nur hizmet tarzının günümüze ne kadar uyduğunun, suistimallerin önünü nasıl keseceğinin ve zındıka komitelerinin oyunlarını nasıl bozacağının isabetli delilleri sunulmaktadır.

Diğer açıdan yine Risale-i Nurlar buradaki Nemrut ve Firavun zihniyetine dikkat çekerek, Allah’ın nurunu görmeyip, tabiata saplanan zihniyetlere karşı Müslümanların daha uyanık ve daha güçlü bir inançla hayatı yaşamalarının gerekliliğine dikkatleri çekmektedir. “Haşiye: Evet, Nemrutları, Firavunları yetiştiren ve dayelik edip emziren eski Mısır ve Babil’in, ya sihir telakki edilen eski felsefeleri olduğu gibi, aliheleri eski Yunan kafasında yerleştiren ve esnamı tevlit eden felsefe-i tabiiye bataklığıdır. Evet, tabiatın perdesi ile Allah’ın nurunu görmeyen insan, her şeye bir uluhiyet verip, kendi başına musallat eder. Sözler, s. 878

Yine Mısırla ilgili Risale-i Nur hizmetleri noktasında da izahlar bulunmaktadır: “Mısır’da fazıl ulemadan, merhum Abdulaziz Çavuş, Bediüzzaman’ın fatinülasr olduğu ve müthiş bir fatr-ı zekaya malik bulunduğu mevzuunda, Mısır matbuatında makale neşretmiştir.”

“Büyük ve salabetli bir alim olan şeyhülislam merhum Mustafa Sabri Efendi, Mısır’da Risale-i Nur’a sahip çıkmış ve Camiü’l-Ezher Üniversitesinde en yüksek bir mevkie koymuştur.” Sözler, s.1233

***

Kahire heyecan veren bir şehir

Aynı günün akşamında el Hakim camiini ziyaret ediyor ve çarşıyı turluyoruz. Kahire’deki camiler arasında Arap cami mimarisinin estetik ve tezyinat bakımından en değerli ilk örnekleri arasında yer alan mâbed, XIX. yüzyılın sonunda bazı bölümlerinde açılan ilk İslâm müzesini de barındırmıştır. Mısır’ın başkenti Kahire’de Fatımi Halifelerinden El-Aziz’in 990 yılında inşasına başlandığı yapı, Hakim döneminde tamamlanmıştır. Kare bir form sergileyen caminin şeması ise 970 tarihinde inşa edilen El-Ezher camii ile büyük benzerlik göstermektedir. Mihraba paralel beş sahından meydana gelen caminin mihrap önü kubbeli olarak düzenlenmiş ve bu alanda mihraba paralel sahınları dikey keserek transept bir plan şeması ortaya konulmuştur. El-Ezher Camisinde karşımıza çıkan mihrap önü dışındaki doğu ve batı uçtaki kubbe uygulaması bu yapıda da karşımıza çıkmaktadır.

Kahire çarşıları çok renkli ve canlı

Kahire hareketli çarşılara sahip. Dar ve oldukça kalabalık çarşı pazarda ilerlemek çok zor. Bir de insanların size bir şeyler satmaya çalışmaları günü yorucu hale getiriyor. Çarşıda birisi ile göz göze gelmeye görün hemen ya bir şeyler satmanın ya da para istemenin ardı arkası gelmiyor. Bir de birisinden böyle ortamlarda bir yardım almışsanız, karşılığını ödemek zorunda kalıyorsunuz. Yani anlayacağınız bu anlatılanlar bir İslam toplumu özelliği değil. Ama kötü yönetimler, yok edilen özgürlükler ve baskı rejimleri günlük hayatı yaşanmaz hale getirmiş. Güne uyanan herkesin sanki o gün düşündüğü tek şey, bugün ne satabilirim anlayışıyla günü yaşamaktır.

Çarşı pazarda her şey bulabiliyorsunuz. İlginç olan her yerde her şey var. Yani kuyumcular, lokantalar, berberler hepsi aynı yerde. Kasap dükkanının hemen yanında çimento satan esnafla karşılaşabiliyorsunuz. Güzel olan şey, çarşıda gezerken insanların yüzlerinde bir kaygı görünmüyor. Bir koşuşturmacanın içinde olan insanlar aynı zamanda mutlu. Birbirlerine karşı hoşgörülüler. Çarşı boyunca yürürken tarihi medreselerle, camilerle iç içesiniz. Bir de herhangi bir camiye cemaatle namaz için gittiğinizde namaza verilen ehemmiyeti insanların ibadetlerinden anlıyorsunuz. Bu sahneler çok güzel. Yani insanlar gerçekten namaz kılıyorlar. İmamlık yapan kişi, süreleri okurken çok güzel okuyor. Mısır’da Kur’an-ı Kerim gerçekten güzel okunuyor. Mesela bir cami ziyareti esnasında ilgili görevli birden bir Kur’an ayeti veya bir kasideyi seslice okumaya başlayıveriyor.

—DEVAM EDECEK—

Okunma Sayısı: 3264
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı