Tarihçe-i Hayat - page 786

yemeyip çok a¤›r hastal›klar içinde onlarla meflveret et-
meyerek ve fliddet-i ihtiyac›m ve elemlerim içinde yan›-
ma geldikleri vakit, hastal›¤a dair bahis açmad›¤›mdan
endifleli bir merak onlara geldi¤inden, s›rl› bir hakikati iz-
hara mecbur oldum. Belki size de fâidesi var diye yaz›-
yorum. Onlara dedim ki:
“Hem gizli düflmanlar›m, hem nefsim, fleytan›n telki-
niyle zaif bir damar›m› ar›yorlar ki, beni onunla yakala-
y›p Nurlara tam ihlâs ile hizmetime zarar gelsin.
En zaif damar ve dehfletli mâni, hastal›k damar›d›r
.
Hastal›¤a ehemmiyet verildikçe, his, nefis, cisim galebe
eder, “Zarurettir, mecburiyet var” der, ruh ve kalbi sustu-
rur, doktoru müstebit bir hâkim gibi yapar ve tavsiyeleri-
ne ve gösterdi¤i ilâçlara itaate mecbur ediyor. Bu ise, fe-
dakârâne, ihlâsla hizmete zarar verir.
“Hem gizli düflmanlar›m da bu zaif damar›mdan istifa-
deye çal›flm›fllar ve çal›fl›yorlar. Nas›l ki, korku ve tamâ
ve flanüfleref cihetinde çal›fl›yorlar. Çünkü, insan›n en za-
y›f damar› olan korku cihetinde bir halt edemediler.
‹damlar›na befl para vermedi¤imizi anlad›lar.
“Sonra,
insan›n bir zaif damar›, derd-i maiflet ve tamâ
cihetinde, çok soruflturdular. Nihayetinde, o zaif damar-
dan bir fley ç›karamad›lar. Sonra, onlarca tahakkuk etti
ki: Onlar›n mukaddesat›n› feda ettikleri dünya mal›, na-
zar›m›zda hiç ehemmiyeti yok. Ve çok vukuatlarla, onlar-
ca da tahakkuk etmifl. Hatta, bu on sene zarf›nda yüz
bahis:
konu.
cihet:
yön.
dair:
alâkal›, ilgili.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
derd-i maiflet:
geçim derdi ve
zorlu¤u, geçim s›k›nt›s›.
ehemmiyet:
önem, de¤er, k›y-
met.
elem:
dert, üzüntü, maddî-mane-
vî ›zt›rap.
faide:
fayda.
feda:
u¤runa verme.
fedakârâne:
fedakârca, fedakâr-
l›kla.
galebe:
galip gelme, üstünlük.
hakikat:
gerçek, esas.
hâkim:
hükmeden.
halt:
kar›flt›rma, uygunsuz fiil ve
davran›fl.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli baflka
bir karfl›l›k beklemeksizin, s›rf Al-
lah r›zas› için yapma.
786 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
M‹RDA/
H
AYATI
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
itaat:
söz dinleme, boyun e¤-
me, emre uygun hareket et-
me.
izhar:
ortaya koyma, a盤a ç›-
karma, gösterme.
mâni:
engel.
mecburiyet:
mecbur olma,
zarurîlik durumu, zorunluluk.
meflveret:
ifllerin konuflup
anlaflma yoluyla halledilmesi,
bir konu hakk›nda çeflitli ve
ehil flah›slardan fikir alma.
mukaddesat:
mukaddes,
kutsal, temiz ve yüce olan
fleyler.
müstebit:
zulüm ve bask›da
bulunan, zorba.
nazar:
bak›fl, dikkat.
nefis:
kötü vas›flar› kendisin-
de toplayan hay›rl› ifllerden
al›koyan güç.
nihayet:
son.
ruh:
dirilik kayna¤›, hayat›n
temeli ve sebebi olan manevî
varl›k.
flanüfleref:
flan ve fleref.
fliddet-i ihtiyaç:
ihtiyac›n,
muhtaç olman›n fliddeti, ihti-
yac›n çok fazla olmas›.
tahakkuk:
gerçekleflme, ke-
sinleflme.
tama:
h›rs, aç gözlülük.
telkin:
fikir afl›lama, zihinde
yer ettirme.
vukuat:
vuku bulan fleyler,
hâdiseler, olaylar.
zaif:
zay›f.
zarf›nda:
süresince.
Zaruret:
muhtaçl›k, fliddetli
ihtiyaç içinde olma
1...,776,777,778,779,780,781,782,783,784,785 787,788,789,790,791,792,793,794,795,796,...1390
Powered by FlippingBook