yemeyip çok a¤r hastalklar içinde onlarla meflveret et-
meyerek ve fliddet-i ihtiyacm ve elemlerim içinde yan-
ma geldikleri vakit, hastal¤a dair bahis açmad¤mdan
endifleli bir merak onlara geldi¤inden, srl bir hakikati iz-
hara mecbur oldum. Belki size de fâidesi var diye yaz-
yorum. Onlara dedim ki:
Hem gizli düflmanlarm, hem nefsim, fleytann telki-
niyle zaif bir damarm aryorlar ki, beni onunla yakala-
yp Nurlara tam ihlâs ile hizmetime zarar gelsin.
En zaif damar ve dehfletli mâni, hastalk damardr
.
Hastal¤a ehemmiyet verildikçe, his, nefis, cisim galebe
eder, Zarurettir, mecburiyet var der, ruh ve kalbi sustu-
rur, doktoru müstebit bir hâkim gibi yapar ve tavsiyeleri-
ne ve gösterdi¤i ilâçlara itaate mecbur ediyor. Bu ise, fe-
dakârâne, ihlâsla hizmete zarar verir.
Hem gizli düflmanlarm da bu zaif damarmdan istifa-
deye çalflmfllar ve çalflyorlar. Nasl ki, korku ve tamâ
ve flanüfleref cihetinde çalflyorlar. Çünkü, insann en za-
yf damar olan korku cihetinde bir halt edemediler.
damlarna befl para vermedi¤imizi anladlar.
Sonra,
insann bir zaif damar, derd-i maiflet ve tamâ
cihetinde, çok soruflturdular. Nihayetinde, o zaif damar-
dan bir fley çkaramadlar. Sonra, onlarca tahakkuk etti
ki: Onlarn mukaddesatn feda ettikleri dünya mal, na-
zarmzda hiç ehemmiyeti yok. Ve çok vukuatlarla, onlar-
ca da tahakkuk etmifl. Hatta, bu on sene zarfnda yüz
bahis:
konu.
cihet:
yön.
dair:
alâkal, ilgili.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
derd-i maiflet:
geçim derdi ve
zorlu¤u, geçim sknts.
ehemmiyet:
önem, de¤er, ky-
met.
elem:
dert, üzüntü, maddî-mane-
vî ztrap.
faide:
fayda.
feda:
u¤runa verme.
fedakârâne:
fedakârca, fedakâr-
lkla.
galebe:
galip gelme, üstünlük.
hakikat:
gerçek, esas.
hâkim:
hükmeden.
halt:
karfltrma, uygunsuz fiil ve
davranfl.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli baflka
bir karfllk beklemeksizin, srf Al-
lah rzas için yapma.
786 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
MRDA/
H
AYATI
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma.
itaat:
söz dinleme, boyun e¤-
me, emre uygun hareket et-
me.
izhar:
ortaya koyma, aç¤a ç-
karma, gösterme.
mâni:
engel.
mecburiyet:
mecbur olma,
zarurîlik durumu, zorunluluk.
meflveret:
ifllerin konuflup
anlaflma yoluyla halledilmesi,
bir konu hakknda çeflitli ve
ehil flahslardan fikir alma.
mukaddesat:
mukaddes,
kutsal, temiz ve yüce olan
fleyler.
müstebit:
zulüm ve baskda
bulunan, zorba.
nazar:
bakfl, dikkat.
nefis:
kötü vasflar kendisin-
de toplayan hayrl ifllerden
alkoyan güç.
nihayet:
son.
ruh:
dirilik kayna¤, hayatn
temeli ve sebebi olan manevî
varlk.
flanüfleref:
flan ve fleref.
fliddet-i ihtiyaç:
ihtiyacn,
muhtaç olmann fliddeti, ihti-
yacn çok fazla olmas.
tahakkuk:
gerçekleflme, ke-
sinleflme.
tama:
hrs, aç gözlülük.
telkin:
fikir afllama, zihinde
yer ettirme.
vukuat:
vuku bulan fleyler,
hâdiseler, olaylar.
zaif:
zayf.
zarfnda:
süresince.
Zaruret:
muhtaçlk, fliddetli
ihtiyaç içinde olma