fiahsma ait ehemmiyetsiz ve cüzî bir maddeyi hafliye
olarak beyan ediyorum:
Madem Recep Bey ve Kara Kâzm seninle dost ve
zannmca eski Saidle de münasebetleri var; onlardan
iyilik istemek de¤il, belki bana karfl selefleri gibi mana-
sz, lüzumsuz tazyik ve zulme meydan vermesinler. Ha-
kikaten burann maddî ve manevî havasyla imtizaç ede-
miyorum. Skntlarm pek fazla. kametgâhm hem d-
flardan, hem içeriden kilitliyorum. Her cihetle yalnzm.
Ve bir cihette de komflusuz, skntl bir odada, hasta bir
hâlde hayatm geçiriyorum. Bazen bir günü, Denizlide
bir ay hapisten fazla beni skmfl. Bu yirmi sene dehfletli
zulüm ile hürriyetime ve serbestiyetime iliflmek artk ye-
ter. Zaten iki sene mahkemelerin tetkikatyla ve aleyhim-
deki münafklarn plânlar akim kalmasyla katiyen te-
beyyün etmifl ki, flahsmda ve Nurlarda bu vatan ve mil-
lete zarar tevehhüm etmekle daha kimseyi kandramaz-
lar. Ben de herkes gibi hürriyetime sahip olsam, belki
tebdil-i hava için mutedil havas bulunan bu kazann ba-
z köylerine gitmeme müsaadekâr bir iflar olsa, münasip
olur. Size ve oradaki Nur dostlarma çok selâm ve dua
ediyoruz.
1
?/
bÉn
Ñr
dGn
o
g ?/
bÉn
Ñr
dn
G
Said Nursî
@ò
TARHÇE- HAYATI
| 781
E
MRDA/
H
AYATI
selâm:
barfl, rahatlk, selâmet ve
esenlik dileme.
selef:
önce geçen; bir yerde, bir
iflte, bir hâl ve mevkide di¤erin-
den önce bulunmufl olan kimse.
serbestiyet:
serbestlik, rahat ve
serbest olma hâli.
tazyik:
zorlama, bask, sknt ver-
me.
tebdil-i hava:
hava de¤iflikli¤i.
tebeyyün:
meydana çkma, gö-
rünme, belli olma, anlafllma.
tetkikat:
arafltrmalar, inceleme-
ler.
tevehhüm:
vehimlenme, yok
olan var zannetmekle ümitsizli¤e
ve korkuya düflme.
zulüm:
hakszlk, eziyet, iflkence
1. Baki olan ancak Allahtr.
akim:
neticesiz, sonu yok, ba-
flarsz.
aleyh:
karfl, karflt.
beyan:
açklama, bildirme,
izah.
cihet:
yön.
cüzî:
küçük, az.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
dua:
Allaha yalvarma, niyaz.
ehemmiyetsiz:
önemsiz.
Hakikaten:
hakikat olarak,
do¤rusu, gerçekten.
hafliye:
dipnot.
ikametgâh:
ikamet yeri, otu-
rulan yer, ev, hane.
imtizaç:
bileflik hale gelme,
kaynaflma.
iflar:
anlatma, bildirme; yaz
ile haber verme.
katiyen:
katî olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
maddî:
madde ile alâkal, cis-
manî.
Madem:
...den dolay, böyle
ise.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
münafk:
nifak sokan, arabo-
zucu; kalbinde küfrü gizledi¤i
hâlde Müslüman görünen.
münasebet:
ilgi, iliflki, ba¤.
münasip:
uygun.
müsaadekâr:
zorluk çkarma-
yan, hoflgörü sahibi, uysal
davranan.
mutedil:
lman.