ESK DÂHLYE VEKL, fiMD PART
KÂTB- UMUMÎS HLM BEY,
Evvelâ:
Yirmi sene zarfnda, bir tek istida Dâhiliye Ve-
kili iken sana yazdm. Fakat yirmi senelik kaidemi boz-
madm, vermedim. Hem eski Dahiliye Vekili, hem flimdi
kâtib-i umumi sfatlaryla seninle konuflaca¤m. Yirmi se-
ne hükûmetle konuflmayan, tek bir defa hükûmet hesa-
bna hükûmetin büyük bir rüknü ile konuflan adam, on
saat kadar söylese azdr. Onun için siz benimle konufl-
may bir iki saat müsaade ediniz.
Saniyen:
fiimdi partinin kâtib-i umumîsi itibaryla size
bir hakikati beyan etmeye kendimi mecbur biliyorum.
Hakikat da fludur:
Senin kâtib-i umumî oldu¤un Halk Frkasnn millet
karflsnda gayet ehemmiyetli bir vazifesi var. O da fludur:
Bin seneden beri âlem-i slâmiyeti kahramanl¤ ile
memnun eden ve vahdet-i slâmiyeyi muhafaza eden ve
âlem-i befleriyetin küfr-i mutlaktan ve dalâletten flanl bir
surette kurtulmasna büyük bir vesile olan Türk milleti ve
Türkleflmifl olanlarn din kardeflleri, e¤er flimdi, eski za-
man gibi, kahramancasna Kurâna ve hakaik- imana
sahip çkmazsanz ve do¤rudan do¤ruya hakaik- Kurâni-
ye ve imaniyeyi tervice çalflmazsanz, size katiyen haber
veriyorum ve katî hüccetlerle ispat ederim ki, âlem-i s-
lâmn muhabbet ve uhuvveti yerine, dehfletli bir nefret ve
âlem-i befleriyet:
insanlk âlemi.
âlem-i slâm:
slâm âlemi, slâm
dünyas.
âlem-i slâmiyet:
slam âlemi, s-
lam dünyas.
beyan:
açklama, bildirme, izah.
Dâhiliye:
ç iflleri.
dalâlet:
iman ve slamiyetten ay-
rlmak, azmak.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
ehemmiyetli:
önemli.
Evvelâ:
birinci olarak, her fleyden
önce, ilk olarak.
Frka:
siyasî parti.
gayet:
son derece.
hakaik- iman:
iman hakikatleri.
hakaik- imaniye:
imana ait ha-
772 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
MRDA/
H
AYATI
kikatler, imanî gerçekler.
hakaik- Kurâniye:
Kurân
ait olan ve ondan gelen ger-
çekler.
Hakikat:
gerçek.
hüccet:
delil.
ispat:
do¤ruyu delillerle gös-
terme.
istida:
resmî makamlara bir
iflin yaplmasn istemek
maksadyla yazlan yaz, di-
lekçe.
kaide:
kural, esas, düstur.
katî:
kesin, flüpheye ve te-
reddüde mahal brakmayan.
kâtib-i umumî:
genel sekre-
ter, genel yazman.
katiyen:
katî olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
küfr-i mutlak:
mutlak küfür,
hiç bir imanî hükmü, delili ka-
bul etmeme, kesin ve tam bir
inkâr.
muhabbet:
sevgi, sevme.
muhafaza:
koruma.
müsaade:
izin.
rükün:
bir toplulu¤un en
önemli ve kuvvetli fertlerin-
den her biri.
flan:
flöhret, ün.
Saniyen:
ikinci olarak.
suret:
biçim, flekil, tarz.
terviç:
bir fikri tutma, destek-
leme.
uhuvvet:
kardefllik, din kar-
deflli¤i.
vahdet-i slâmiye:
slâma ait
birlik, slâmî birlik.
vazife:
görev.
Vekil:
nazr, bakan.
vesile:
arac, vasta.
zarfnda:
süresince