rumuzlu iflarat›yla pek çok alâkadarl›k gösteren ve benim
hakaik-› imaniyede hususî üstad›m, ‹mâm-› Ali’dir (r.a.).
Ve
1
»'
Hr
ôo
?r
dG ?p
a n
Is
On
ƒn
ªr
dG s
’p
G Gk
ôr
Ln
G p
¬r
«n
?n
Y r
ºo
µ
o
?n
Ä°r
Sn
G n
B’ r
?o
b
ayetinin
nass›yla, Âl-i Beytin muhabbeti, Risale-i Nur’da ve mes-
le¤imizde bir esast›r. Ve Vehhabilik damar›, hiçbir cihet-
le Nurun hakikî flakirtlerinde olmamak lâz›m geliyor. Fa-
kat, madem bu zamanda z›nd›ka ve ehl-i dalâlet ihtilâf-
tan istifade edip, ehl-i iman› flafl›rt›p ve fleairi bozarak
Kur’ân ve iman aleyhinde kuvvetli cereyanlar› var; elbet-
te bu müthifl düflmana karfl› cüz’î teferruata dair medar-›
ihtilâf münakaflalar›n kap›s›n› açmamak gerektir.
Hem, ölmüfl insanlar› zemmetmeye, hiç lüzum yok.
Onlar, dâr-› ahirete, mahall-i cezaya gitmifller. Lüzumsuz,
zararl›, onlar›n kusurlar›n› beyan etmek, emrolunan mu-
habbet-i Âl-i Beytin muktezas› de¤ildir ve lâz›m da de¤il-
dir diye, Ehl-i Sünnet Velcemaat, Sahabeler zaman›nda-
ki fitnelerden bahis açmay› menetmifller. Çünkü Vak›a-i
Cemelde Aflere-i Mübeflflereden Zübeyir (r.a.) ve Talha
(r.a.) ve Aifle-i S›dd›ka (r.a.) bulunmas›yla, Ehl-i Sünnet
Velcemaat, o harbi “içtihat neticesi” deyip, “Hazret-i Ali
(r.a.) hakl›, öteki taraf haks›z. Fakat, içtihat neticesi oldu-
¤u cihetle affedilir”derler.
Hem Vehhabilik damar›, hem müfrit Raf›zîlerin mez-
hepleri ‹slâmiyete zarar vermesin diye, S›ffin Harbinde-
ki bâ¤îlerden de bahis açmay› zararl› görüyorlar.
Haccac-› Zalim, Yezit ve Velit gibi heriflere ilm-i kelâm›n
en büyük allâmesi olan Sa’deddin-i Taftazanî, “Yezit’e
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 765
E
M‹RDA/
H
AYATI
esaslar dâhilinde Kur’ân ve sün-
nete uygun flekilde bir konuda fi-
kir ortaya koymalar›, hüküm ver-
meleri.
ihtilâf:
ayr›l›k, bir konuda farkl›
görüfl ve düflünüfl, fikir ayr›l›¤›.
ilm-i kelâm:
kelâm ilmi, Cenab-›
Hakk›n zat ve s›fatlar›ndan, nü-
büvvet, haflir, kader gibi imana
ait meselelerden ‹slâmî esaslar
dairesinde delil ve bürhana daya-
l› olarak bahseden ilim.
iflarat:
iflaretler, alâmetler, belirti-
ler.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma.
mahall-i ceza:
cezaland›rma ma-
halli, ceza yeri.
medar-› ihtilâf:
anlaflmazl›k,
uyuflmazl›k sebebi; kar›fl›kl›k, iki-
lik vesilesi.
meslek:
gidifl, tutulan yol, sistem.
mezhep:
dinde tutulan yol, dinde
anlay›fl ve ibadet yolu.
müfrit:
ifrat eden, bir konu veya
bir iflte afl›r›ya kaçan.
muhabbet-i Âl-i Beyt:
Âlî Beyt
sevgisi, Peygamberimizin ailesi ve
neslinden gelenlere gösterilen
sevgi.
mukteza:
iktiza eden, gereken.
münakafla:
tart›flma.
nâs:
kesin delil ve hüküm getiren
ayet veya hadis.
Raf›zî:
ehl-i sünnete ayk›r› akide
veya fikir sahibi olan kimse.
rumuz:
remizler, iflaretler.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in mübarek yüzünü
görmekle flereflenen ve onun
sohbetlerine kat›lan mü’min kim-
se.
fleair:
Müslümanlara ait kurallar,
kaideler, bütün Müslümanlarla il-
gili meseleler ve alâmetler.
S›ffin:
Hz. Ali ile Hz. Muaviye’nin
savaflt›¤› yer ve bu savafl›n ad›.
teferruat:
ayr›nt›lar, dallar, bö-
lümler.
Vak›a-i Cemel:
Cemel Olay›, Müs-
lümanlar aras›nda 657 senesinde
meydana gelen ac› veren olay.
Vehhabî:
Muhammed bin Abdül-
vehhab taraf›ndan geçen as›rda
Arabistan’da meydana getirilen
‹slamî baz› meselelerde ifrat eden
ve Arap milliyetçili¤i yapan mez-
hep.
Vehhabî:
Muhammed bin Abdül-
vehhab taraf›ndan geçen as›rda
Arabistan’da meydana getirilen
‹slamî baz› meselelerde ifrat eden
ve Arap milliyetçili¤i yapan mez-
hep.
zem:
yerme, k›nama, ay›plama.
z›nd›ka:
dinsizlik, inançs›zl›k.
alâkadar:
ilgili, iliflki.
Âl-i Beyt:
Hz. Muhammed’in
(a.s.m.) ailesinden olan, Hz.
Muhammed’in (a.s.m.) ev hal-
k›.
allâme:
ilmî seviyesi çok yük-
sek olan âlim.
Aflere-i Mübeflflere:
Cennetle
müjdelenen on Sahabî.
bâ¤î:
isyan eden, meflru ida-
reye baflkald›ran.
bahis:
konu.
beyan:
aç›klama, bildirme,
izah.
cereyan:
ak›m, fikir, sanat ve-
ya siyaset hareketi.
dâr-› ahiret:
ahiret yurdu.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; yol-
dan ç›kanlar, azg›n ve sapk›n
kimseler.
Ehl-i Sünnet Velcemaat:
‹s-
lam’› ilk günkü safiyetiyle ka-
bul ederek dinden olmayan
fleyleri kar›flt›rmay›p, Hz. Pey-
gamberin sünnetinden ve yo-
lundan ayr›lmayanlar.
fitne:
kar›fl›kl›k, bozgunculuk.
hakaik-› imaniye:
imana ait
hakikatler, imanî gerçekler.
içtihat:
din âlimlerinin fler’î
1.
De ki: “Vazifem karfl›l›¤›nda sizden bir ücret istemiyorum; sizden istedi¤im ancak akraba-
ya [ve Ehl-i Beyte] muhabbettir.” (fiûra Suresi: 23.)