Tarihçe-i Hayat - page 763

müdafaa etmek fikriyle, ‹slâm ve misyonerlerin ittifakla-
r›n› bozmaya çal›flacak. Tabaka-i avama müsaadekâr ve
vücub-i zekât ve hurmet-i riba ile, burjuvalar› avam›n yar-
d›m›na davet etmesi ve zulümden çekmesi cihetinde
Müslümanlar› aldat›p, onlara bir imtiyaz verip, bir k›sm›-
n› kendi taraf›na çekebilir.
Her ne ise, bu defa sizin hat›r›n›z için kaidemi boz-
dum, dünyaya bakt›m.
Said Nursî
„@ò
BU SIKINTILI ZAMANDA NEFS‹M SABIRSIZLIKLA BE-
N‹ TAC‹Z EDERKEN, BU FIKRA ONU TAM SUSTUR-
DU, fiÜKRETT‹RD‹. S‹ZE DE FAYDASI OLUR D‹YE
LEFFEN TAKD‹M ED‹LEN BU FIKRA, BAfiIMIN YA-
NINDA ASILI DURUYOR.
1.
Ey nefsim! Yetmifl üç sene, yüzde doksan adamdan
ziyade zevklerden hisseni alm›fls›n; daha hakk›n kalmad›.
2.
Sen, anî ve fânî zevklerin bekas›n› ar›yorsun. Onun
için, onun zevaliyle a¤lamaya bafll›yorsun. Kör hissiya-
t›nla bu yanl›fl›n›n tam tokad›n› yersin. Bir dakika gülme-
ye bedel, on saat a¤l›yorsun.
3.
Senin bafl›na gelen zulümler ve musibetlerin alt›nda
kaderin adaleti var. ‹nsanlar, senin yapmad›¤›n bir iflle
sana zulüm ediyorlar. Fakat, kader senin gizli hatalar›na
binaen, o musibet eliyle seni hem terbiye, hem hatana
keffaret ediyor.
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 763
E
M‹RDA/
H
AYATI
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine ta-
raftar olan, Risale-i Nur’lar› oku-
yup neflreden kimse.
ruhanî:
islâm d›fl›ndaki dinlerde
din adam›, rahip.
flimal:
kuzeyde yer alan bölgeler.
flükür:
görülen bir iyili¤e karfl›
hoflnutluk ve memnunluk ifade
etme, teflekkür.
Tabaka-i avam:
avam tabakas›,
halktan ilmi irfan› k›t olanlar›n ta-
bakas›, halk.
taciz:
rahats›z etme, huzursuz k›l-
ma, s›kma.
takdim:
arz etme, sunma.
vücub-i zekât:
zekât›n vacip, flart
oluflu.
zeval:
zail olma, sona erme, yok
olma.
ziyade:
fazla, fazlas›yla.
zulüm:
haks›zl›k, eziyet, iflkence
avam:
kültürlü, yüksek taba-
kadan olmayan; cahil halk ta-
bakas›.
bedel:
karfl›l›k.
beka:
bâkîlik, ebedîlik, son-
suzluk.
burjuva:
zenginler, s›n›f›.
cihet:
yön.
elzem:
daha (en, pek) lâz›m,
lüzumlu, gerekli.
faide:
fayda.
fânî:
ölümlü, geçici.
f›kra:
k›s›m, fas›l, bölüm.
hisse:
pay, nasip.
hissiyat:
hisler, duygular.
hücum:
sald›rma.
hürmet-i riba:
riban›n, yani
faizin haram oluflu.
imtiyaz:
fark, ayr›cal›k, üs-
tünlük.
‹sevî:
Hz. ‹sa’n›n dininden
olanlar.
ittifak:
ortak bir gayede an-
laflma, birleflme.
kader:
‹lahî hüküm; Cenab-›
Hakk’›n takdir ve tayin etme-
si.
kaide:
kural, esas, düstur.
kefaret:
kendisi ile ifllenen bir
günah›n giderilmesi.
leffen:
zarf ve mektup içine
koyarak.
misyoner:
Hristiyanl›¤› neflre
ve tan›tmaya çal›flan kimse.
müdafaa:
savunma.
müsaadekâr:
zorluk ç›karma-
yan, hoflgörü sahibi, uysal
davranan.
musibet:
felâket, belâ.
nefis:
kötü vas›flar› kendisin-
de toplayan hay›rl› ifllerden
al›koyan güç.
1...,753,754,755,756,757,758,759,760,761,762 764,765,766,767,768,769,770,771,772,773,...1390
Powered by FlippingBook