düfltü¤ü, istikbali düflünmek derdiyle maifleti sarsan hâdi-
seler karfl›s›nda titremeyiniz, korkmay›n›z. Nurun kudsî
keramat ve imdad›n› müflahede ediniz.
Dünya fânîdir; binler sene yaflamak olsa, bâkî olan ha-
yat-› uhreviyenin yan›nda, hiç ender hiç mesabesindedir.
Fakat, fânî olmakla beraber, bâkî hayat›n bâkî meyvele-
rini verecek bir mezraas›d›r. F›rt›nalar›n fliddeti, havan›n
dehfleti sizleri sarsmas›n, korkutmas›n. Bu mübarek
mezraaya en mübarek ve nuranî ve verimli ve bereketli
olan Nur tohumlar›n› ekiniz. Zira “Eken biçer,” atalar›-
m›zdan kalma mübarek bir sözdür.
Ey Nurcular!.. Din düflmanlar›n›n hücumlar›ndan
kat’iyen sars›lmay›n›z, fütur getirmeyiniz; çal›fl›n›z, çal›fl›-
n›z, çal›fl›n›z! Ve kat’iyen inan›n›z ki, Nurun flefaati, Nu-
run duas›, Nurun himmeti sizleri kurtaracakt›r...
Kardefliniz
Mustafa Osman
„@ò
1
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz, s›dd›k kardefllerim,
Geçen k›flta bana karfl› suikastlar›n, inayet-i ‹lâhiye ile
ve duan›z yard›m›yla gelen sab›r ve tahammülüm netice-
sinde akim kalan plân› pek genifl bir tarzda oldu¤una de-
lil ise, bu yak›nda Reisicumhur, Afyon’da demifl: “Bu vi-
lâyette dinî cihette bir kar›fl›kl›k ç›kaca¤›n› zannederek-
dik.”
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 761
E
M‹RDA/
H
AYATI
sözleri ve hâlleri.
kudsî:
mukaddes, yüce.
maiflet:
geçim, geçinme.
mesabe:
derece, menzile, rütbe.
mezraa:
tarla, ekilecek yer.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
müflahede:
bir fleyi gözle görme,
seyretme.
nuranî:
nurlu, ›fl›kl›, parlak, mü-
nevver.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine ta-
raftar olan, Risale-i Nur’lar› oku-
yup neflreden kimse.
Rabb-i Rahîm:
flefkat ve merha-
met sahibi olan Cenab-› Hak.
reisicumhur:
halk›n reisi, cum-
hurbaflkan›.
sab›r:
dayanma, katlanma, zor-
luklara dayanma gücü.
flefaat:
günahkâr bir kimsenin af-
f›n› Allah’tan niyaz etme.
s›dd›k:
çok do¤ru, dürüst, hakk›
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
sû-i kast:
kötü kas›t, kötü niyet;
kötü kas›tla ifl yapma, tuzak kur-
ma.
tahammül:
zora dayanma, kötü
ve güç durumlara karfl› koyabil-
me, katlanma.
tarz:
biçim, flekil.
vazife-i flükür:
flükür vazifesi, gö-
revi.
akim:
neticesiz, sonu yok, ba-
flar›s›z.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
g›n.
bâkî:
ebedî, daimî, sürekli ve
kal›c› olan.
cihet:
yön.
dehflet:
büyük tehlike karfl›-
s›nda korkma ve flafl›r›p kal-
ma.
delil:
bir davay› ispata yara-
yan fley, bürhan.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
eda:
yerine getirme.
fânî:
ölümlü, geçici.
fütur:
zay›fl›k, gevfleklik,
usanç.
hâdise:
olay.
hayat-› uhreviye:
uhrevî ha-
yat, ahirete ait olan hayat.
hiç ender hiç:
hiç bir fley, bir
hiç kadar.
himmet:
manevî yard›m, ih-
san, lütuf.
hücum:
sald›rma.
imdat:
yard›m.
inayet-i ‹lâhiye:
Allah’›n yar-
d›m›.
istikbal:
gelecek.
kat’iyen:
kat’î olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
keramat:
kerametler, ermifl-
lerin, velîlerin ola¤an üstü
1.
Allah’›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.