Tarihçe-i Hayat - page 764

4.
Hem, yüzer tecrübenle, ey sab›rs›z nefsim, kat’î ka-
naatim gelmifl ki: Zahirî musibetler alt›nda ve neticesin-
de, inayet-i ‹lâhiyenin çok tatl› neticeleri var.
1
r
ºo
µ`n
d l
ôr
«n
N n
ƒo
gn
h Ék
Ä`r
«n
°T Gƒo
gn
ôr
µn
J r
¿n
G =
À'
ùn
Y
çok kat’î bir hakikati
ders veriyor. O dersi daimâ hat›ra getir. Hem, fele¤in
çark›n› çeviren kanun-i ‹lâhî, senin hat›r›n için —o pek
genifl kanun-i kaderî— de¤ifltirilmez.
5.
2
p
Qn
ón
µ r
dG n
øp
e n
øp
en
G p
Qn
ón
? r
dÉp
H n
øn
e'
G r
øn
e
kudsî düsturunu kendi-
ne rehber et. Hevesli, ak›ls›z çocuklar gibi, muvakkat,
ehemmiyetsiz lezzetlerin peflinde koflma. Düflün ki, fânî
zevkler sana manevî elemler, teessüfler b›rak›yor; s›k›nt›-
lar, elemler ise, bilakis manevî lezzetler ve uhrevî sevap-
lar veriyor. Sen divane olmazsan, muvakkat lezzeti yal-
n›z flükür için arayabilirsin. Zaten lezzetler flükür için ve-
rilmifl.
Said Nursî
„@ò
3
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz, muhterem kardeflim,
Evvelâ, zat›n›z›n bir risale kadar cami ve uzun ve mü-
dekkikane hararetli mektubunuzu kemal-i merakla oku-
dum. Peflin olarak size bunu beyan ediyorum ki: Risale-i
Nur’un üstad› ve Risale-i Nur’a
Celcelutiye Kasidesi
’nde
aziz:
izzetli, muhterem, sayg›n.
beyan:
aç›klama, bildirme, izah.
bilakis:
aksine, tersine.
binaen:
-den dolay›, bu sebep-
ten.
cami:
ihtiva eden, kaplayan.
Celcelûtiye:
Peygamberimiz Re-
sul-i Ekrem’in (a.s.m.) derslerine
istinaden, asl› cifir ve ebcet hesa-
b› ile alâkal› olarak Hz. Ali (r.a.) ta-
raf›ndan telif edilen Süryanîce bir
kasidedir.
divane:
deli, akl› bafl›nda olma-
yan.
düstur:
kaide, esas, prensip.
ehemmiyetsiz:
önemsiz.
elem:
dert, üzüntü, maddî-mane-
vî ›zt›rap.
evvelâ:
birinci olarak, her fleyden
önce, ilk olarak.
fânî:
ölümlü, geçici.
felek:
talih, baht, kader.
hakikat:
gerçek, do¤ru.
hararet:
atefllilik, coflkunluk, he-
yecanl›l›k.
Heves:
nefsin hofluna giden, gelip
geçici istek.
inayet-i ‹lahiye:
Allah’›n yard›m›.
kanaat:
inanma, görüfl, fikir.
kanun-› ‹lâhî:
‹lâhî irade, ‹lâhî ka-
nun.
kanun-› kaderî:
kader kanunu.
kaside:
belli bir amaçla yaz›lm›fl
divan fliiri ve bu fliirin naz›m flek-
li.
kat’î:
kesin, flüpheye ve tereddü-
de mahal b›rakmayan.
kefaret:
kendisi ile ifllenen bir gü-
nah›n giderilmesi.
kemal-i merak:
merak›n son de-
recesi, tam bir merak.
kudsî:
mukaddes, yüce.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
müdakkikane:
müdekkik
olana yak›fl›r flekilde, inceden
inceye araflt›rarak, en ufak
ayr›nt›y› görerek.
muhterem:
sayg› de¤er, hür-
mete lây›k, sayg›n.
musibet:
felâket, belâ.
muvakkat:
geçici.
muvakkat:
geçici.
nefis:
kötü vas›flar› kendisin-
de toplayan hay›rl› ifllerden
al›koyan güç.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
flükür:
görülen bir iyili¤e kar-
fl› hoflnutluk ve memnunluk
ifade etme, teflekkür.
teessüf:
üzülme, ac› duyma.
terbiye:
e¤itim; iyi ahlâk, say-
g› ve edep ö¤renme.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete
ait.
zahirî:
görünüflte olan; zahire,
d›fla ait olan.
zat:
kendi
1.
Sevmedi¤iniz fley, belki hakk›n›zda hay›rl›d›r. (Bakara Suresi: 216)
2.
Kadere iman eden, kederden emin olur.
3.
Allah’›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
764 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
M‹RDA/
H
AYATI
1...,754,755,756,757,758,759,760,761,762,763 765,766,767,768,769,770,771,772,773,774,...1390
Powered by FlippingBook