Afyon Emniyet Müdürüne derim ki:
Müdür Bey,
Dünyada, eski zamandan beri görülmemifl bu derece
kanunsuz ve manasz ve maslahatsz tecavüzler bana gel-
di¤i hâlde neden aldrmyorsunuz?
Bir misali:
Camie, hâlî zamanda, cemaat hayrna sa-
hip olmak için, baz bir-iki adamdan baflka kimseyi yan-
ma kabul etmedi¤im hâlde, resmen Katiyen camie git-
meyeceksiniz deyip, bu gurbette, hastalk ve ihtiyarlk
ve yoksulluk içinde bu ihanet hangi kanunladr? Hangi
maslahat var? Haberim olmadan, camiin hâlî bir yerinde
iki-üç tahta, bir kilimle, beni üflütmemek fikriyle bir zatn
yapt¤ iki kiflilik bir settare yüzünden, ehemmiyetli bir
mesele fleklinde, hem bana, hem umum halka manasz
telâfl vermek hangi kanunladr? Hangi maslahat var? So-
ruyorum.
Bana bu ihanetleri yapanlarn hiçbir bahaneleri yok-
tur. Yalnz teveccüh-i ammeyi bahane edip, Bu menfî
adama neden hürmet ediyorsunuz?
Ben de derim: Bütün dostlarm biliyorlar ki, ben flah-
sma karfl hürmeti ve teveccüh-i ammeyi istemiyorum,
reddediyorum. Benim hakkmda baflkalarnn hüsnüzan-
nn kabul etmedi¤im hâlde, hangi kanun beni mesul
eder ki, ihtiyarm ve rzam haricinde baflkasnn hüsnü-
zannyla bana ihanet ediliyor? Farzmuhal olarak, bu te-
vecüh-i amme hakikat da olsa, vatana, millete faydas
var, zarar olmaz.
bahane:
asl sebebi gizlemek için
ileri sürülen uydurma sebep.
cemaat:
bir imama uyup namaz
klan Müslümanlar toplulu¤u.
ehemmiyetli:
önemli.
758 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
MRDA/
H
AYATI
faide:
fayda.
farzmuhal:
imkânsz farz et-
me, olmayacak bir fleyi ola-
cakmfl gibi düflünme.
gurbet:
yabanc yere gidip
kalma, do¤up büyünülen yer-
ler dflnda kalma.
hakikat:
gerçek, do¤ru.
hâlî:
tenha, bofl, ssz.
hariç:
bir fleyin dflnda kal-
ma.
hürmet:
sayg.
hüsn-i zan:
bir kimsenin ve-
ya bir hâdisenin iyili¤i hakkn-
daki vicdanî ve iyi kanaat.
ihanet:
hainlik, kötülük etme,
arkadan vurma.
ihtiyar:
irade, tercih; kendi is-
tek ve arzularna göre hare-
ket etme.
kanun:
yasa.
katiyen:
katî olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
maslahat:
uygun ifl, faydal ifl.
menfi:
nefyedilmifl, sürgün
edilmifl, sürgün.
mesele:
önemli konu.
mesul:
sorumlu, yükümlü.
misal:
örnek.
resmen:
resmî olarak, resmî
bir flekilde.
rza:
raz olma, hoflnutluk.
settare:
örtünecek, gizlene-
cek, saklanacak yer.
tecavüz:
saldrma, sataflma,
baflkasnn hakkna dokun-
ma.
teveccüh-i amme:
genel te-
veccüh, umumun, herkesin,
halkn yönelifli.
umum:
bütün.
zat:
kifli, flahs.