Tarihçe-i Hayat - page 758

Afyon Emniyet Müdürüne derim ki:
Müdür Bey,
Dünyada, eski zamandan beri görülmemifl bu derece
kanunsuz ve manas›z ve maslahats›z tecavüzler bana gel-
di¤i hâlde neden ald›rm›yorsunuz?
Bir misali:
Camie, hâlî zamanda, cemaat hayr›na sa-
hip olmak için, baz› bir-iki adamdan baflka kimseyi yan›-
ma kabul etmedi¤im hâlde, resmen “Kat’iyen camie git-
meyeceksiniz” deyip, bu gurbette, hastal›k ve ihtiyarl›k
ve yoksulluk içinde bu ihanet hangi kanunlad›r? Hangi
maslahat var? Haberim olmadan, camiin hâlî bir yerinde
iki-üç tahta, bir kilimle, beni üflütmemek fikriyle bir zat›n
yapt›¤› iki kiflilik bir settare yüzünden, ehemmiyetli bir
mesele fleklinde, hem bana, hem umum halka manas›z
telâfl vermek hangi kanunlad›r? Hangi maslahat var? So-
ruyorum.
Bana bu ihanetleri yapanlar›n hiçbir bahaneleri yok-
tur. Yaln›z teveccüh-i ammeyi bahane edip, “Bu menfî
adama neden hürmet ediyorsunuz?”
Ben de derim: Bütün dostlar›m biliyorlar ki, ben flah-
s›ma karfl› hürmeti ve teveccüh-i ammeyi istemiyorum,
reddediyorum. Benim hakk›mda baflkalar›n›n hüsnüzan-
n›n› kabul etmedi¤im hâlde, hangi kanun beni mes’ul
eder ki, ihtiyar›m ve r›zam haricinde baflkas›n›n hüsnü-
zann›yla bana ihanet ediliyor? Farz›muhal olarak, bu te-
vecüh-i amme hakikat da olsa, vatana, millete faydas›
var, zarar› olmaz.
bahane:
as›l sebebi gizlemek için
ileri sürülen uydurma sebep.
cemaat:
bir imama uyup namaz
k›lan Müslümanlar toplulu¤u.
ehemmiyetli:
önemli.
758 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
M‹RDA/
H
AYATI
faide:
fayda.
farz›muhal:
imkâns›z› farz et-
me, olmayacak bir fleyi ola-
cakm›fl gibi düflünme.
gurbet:
yabanc› yere gidip
kalma, do¤up büyünülen yer-
ler d›fl›nda kalma.
hakikat:
gerçek, do¤ru.
hâlî:
tenha, bofl, ›ss›z.
hariç:
bir fleyin d›fl›nda kal-
ma.
hürmet:
sayg›.
hüsn-i zan:
bir kimsenin ve-
ya bir hâdisenin iyili¤i hakk›n-
daki vicdanî ve iyi kanaat.
ihanet:
hainlik, kötülük etme,
arkadan vurma.
ihtiyar:
irade, tercih; kendi is-
tek ve arzular›na göre hare-
ket etme.
kanun:
yasa.
kat’iyen:
kat’î olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
maslahat:
uygun ifl, faydal› ifl.
menfi:
nefyedilmifl, sürgün
edilmifl, sürgün.
mesele:
önemli konu.
mes’ul:
sorumlu, yükümlü.
misal:
örnek.
resmen:
resmî olarak, resmî
bir flekilde.
r›za:
raz› olma, hoflnutluk.
settare:
örtünecek, gizlene-
cek, saklanacak yer.
tecavüz:
sald›rma, sataflma,
baflkas›n›n hakk›na dokun-
ma.
teveccüh-i amme:
genel te-
veccüh, umumun, herkesin,
halk›n yönelifli.
umum:
bütün.
zat:
kifli, flah›s.
1...,748,749,750,751,752,753,754,755,756,757 759,760,761,762,763,764,765,766,767,768,...1390
Powered by FlippingBook