büyük bir kutbiyetle binler adam irflat etmekten daha
ehemmiyetli görüyorum. Çünkü o on adam, tam o haki-
kati her fleyin fevkinde gördüklerinden, sebat edip, o çe-
kirdekler hükmünde olan kalpleri birer a¤aç olabilirler.
Fakat, o binler adam, dünyadan ve felsefeden gelen flüp-
heler ve vesveselerle, o kutbun derslerini, Hususî maka-
mndan ve hususî hissiyatndan geliyor nazaryla bakp,
ma¤lûp olarak da¤tlabilirler diye hizmetkârl¤, maka-
matlara tercih ediyorum.
Hatta bu defa bana, befl vecihle kanunsuz, bayramda,
düflmanlarmn plânyla bana ihanet eden o mâlûm ada-
ma flimdilik bir belâ gelmesin diye telâfl ettim. Çünkü,
mesele flaflaaland¤ için, do¤rudan do¤ruya avam- nâs
bana makam verip, harika bir keramet sayabilirler diye,
dedim: Yâ Rabbî, bunu slah et veya cezasn ver. Fakat
böyle kerametvari bir surette olmasn.
Bu münasebetle bir fleyi beyan edece¤im. fiöyle ki:
Bu defa mahkemeden bana teslim olunan talebelerin
mektuplar içinde, çok imzalar üstünde bulunan bir mek-
tup gördüm; belki lâhikaya girmifl. Risale-i Nurun flakirt-
lerinin maiflet cihetindeki bereketine ve bazlarn tokatla-
rna dairdi. Burada, aynen Kastamonudaki tokat yiyen-
ler gibi flüphe kalmamfl, befl adam, aynen burada da to-
kat yediler.
Said Nursî
@ò
avam- nâs:
insanlarn ilmî, irfan
kt, okuma yazmas az, fikren za-
yf olanlar.
belâ:
musibet, sknt.
bereket:
bolluk, bereket, gürlük.
beyan:
açklama, bildirme, izah.
cihet:
yön.
dair:
alâkal, ilgili.
ehemmiyetli:
önemli.
felsefe:
madde ve hayat bafllan-
gç ve gaye bakmndan incele-
yen ilim.
fevkinde:
üstünde.
hakikat:
gerçek, esas.
harika:
ola¤anüstü.
hissiyat:
hisler, duygular.
hizmetkâr:
hizmet yapan kimse,
hizmetçi.
hususî:
özel.
hükmünde:
de¤erinde, yerinde.
slah:
iyi duruma getirme, iyilefl-
tirme, düzeltme.
ihanet:
hainlik, kötülük etme, ar-
kadan vurma.
irflat:
mürflidin ya da irfan sahibi
748 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
MRDA/
H
AYATI
birinin, bir kimseye tarikati ve
Allah yolunu göstermesi.
kanun:
yasa.
keramet:
Allahn velî kulla-
rnda görülen ola¤anüstü hâl-
ler veya tabiatüstü hâdiseler.
kerametvari:
keramet göste-
rircesine, keramet gösterir gi-
bi.
kutbiyet:
evliyalar arasnda
zamann en büyük mürflidi
olmak.
kutup:
evliyalar içerisinde za-
mann en büyük mürflidi
olan.
ma¤lûp:
yenilme, kendisine
galip gelinmifl.
maiflet:
geçim, geçinme.
makam:
büyük yer, mevki.
makamat:
makamlar.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
mesele:
önemli konu.
münasebet:
vesile, -dan do-
lay.
nazar:
bakfl; düflünce, fikir.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
sebat:
sözünde durma, karar-
l olma, azimlilik.
suret:
biçim, flekil, tarz.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
flaflaa:
gösterifl, debdebe.
talebe:
ö¤renci.
vecih:
cihet, yön.
vesvese:
flüphe, kuruntu, kal-
be gelen aslsz kötü ve sinsi
düflünce.
yâ Rabbî:
Ey her fleyi en gü-
zel flekilde terbiye ve idare
eden Rabbim.