ubudiyetini muhafaza etmesi, büyük bir makamdr. Se-
nin rüyalarnn bir tabiri de, bu noktadan seni tebflir et-
mektir.
Risale-i Nur eczalarnda tarikat hakikatine dair
Telvi-
hat- Tisa
namndaki risaleyi elde edip baknz. Hem, za-
tnz gibi metin ve imanl ve hakikatli zatlar Risale-i Nur
dairesine giriniz. Çünkü, bu asrda Risale-i Nur, bütün te-
hacümata karfl ma¤lûp olmad. En muannit düflmanlar-
na da, serbestiyetini resmen teslim ettirdi. Hatta iki se-
neden beri büyük makamatlar ve adliyeler, tetkikat neti-
cesinde, Risale-i Nurun serbestiyetini tasdik ve mahrem
ve gayr-i mahrem bütün eczalarn sahiplerine teslime
karar verdiler.
Risale-i Nurun mesle¤i, sair tarikatler, meslekler gibi
ma¤lûp olmayarak, belki galebe ederek pek çok muan-
nitleri imana getirmesi, pek çok hâdisatn flahadetiyle,
bu asrda, bir mucize-i maneviye-i Kurâniye oldu¤unu
ispat eder. O dairenin haricinde, ekseriyetle bu memle-
kette bu hususi ve cüzî ve yalnz flahsî hizmet veya ma¤-
lûbâne perde altnda veya bidalara müsamaha suretinde
veya tevilât ile bir nevi tahrifat içinde hizmet-i diniye tam
olamaz diye, hadisat bize kanaat vermifl.
Madem sizde büyük bir himmet ve kuvvetli bir iman
var; tam bir ihlâs ve tam bir mahviyetle, sebatkârâne
Risale-i Nura flakirt ol. Tâ binler, belki yüz binler fla-
kirtlerin flirket-i maneviye-i uhreviyelerine hissedar ol.
asr:
yüzyl.
bida:
dinin aslna uymayan âdet
ve uygulamalar.
cüzî:
küçük, az.
dair:
alâkal, ilgili.
ecza:
cüzler, parçalar, ksmlar.
ekseriyetle:
daha ziyadesiyle,
çoklukla, ço¤unlukla.
galebe:
galip gelme, üstünlük.
gayr- mahrem:
mahrem olma-
yan, gizli ve özel olmayan.
hâdisat:
hâdiseler, olaylar.
hâdisat:
hâdiseler, olaylar.
hakikat:
gerçek, do¤ruluk; görü-
len bir fleyin asl, esas.
hariç:
bir fleyin dfl, dflars, dflta
kalan.
himmet:
manevî yardm, ihsan,
lütuf.
hissedar:
hisse sahibi, hissesi
olan.
hizmet-i diniye:
dinî hizmet.
hususî:
özel.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli baflka
bir karfllk beklemeksizin, srf Al-
lah rzas için yapma.
iman:
inanç, itikat.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
kanaat:
inanma, görüfl, fikir.
Madem:
...den dolay, böyle ise.
ma¤lûbane:
ma¤lûp bir flekilde,
yenilmifl olarak.
ma¤lûp:
yenilme, kendisine galip
gelinmifl.
mahrem:
herkesçe bilinmemesi
gereken, gizli.
mahviyet:
alçak gönüllülük, ken-
dini de¤ersiz gösterme.
makam:
büyük yer, mevki.
makamat:
makamlar.
meslek:
gidifl, tutulan yol, sistem.
metin:
sa¤lam ve dayankl; ko-
laylkla sarslmayan, telâfla düfl-
meyen ve korkuya kaplmayan.
muannit:
inatç, ayak direyen.
mucize-i maneviye-i Kurâniye:
Kurânn manevî bir mucizesi.
muhafaza:
koruma.
müsamaha:
göz yumma, hofl
görme, görmezlikten gelme, tole-
rans.
738 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
MRDA/
H
AYATI
nam:
ad.
nevi:
çeflit, tür.
resmen:
resmî olarak, resmî
bir flekilde.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
sair:
di¤er, baflka, öteki.
sebatkârâne:
sabr ve sebat
ederek.
serbestiyet:
serbestlik, rahat
ve serbest olma hâli.
suret:
biçim, flekil, tarz.
flahadet:
flahit olma, flahitlik,
tanklk.
flahsî:
flahsa, kifliye ait, husu-
sî.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
flirket-i maneviye-i uhrevi-
ye:
ahirete ait hizmetlerle il-
gili manevî flirket, manevî or-
taklk.
tabir:
yorum, yorumlama.
tahrifat:
tahrifler, bir fleyin
asln bozmalar, de¤ifltirme-
ler.
tarikat:
Allaha ulaflmak için
fleyhin gözetiminde müridin
takip edece¤i terbiye usul ve
yolu.
tasdik:
do¤rulama, onayla-
ma.
tebflir:
müjde verme, müjde-
leme.
tehacümat:
hücumlar, sald-
rfllar.
tetkikat:
arafltrmalar, incele-
meler.
tevilât:
teviller, yorumlama-
lar.
ubudiyet:
kulluk.
zat:
kifli, flahs.