Tarihçe-i Hayat - page 743

Evvelâ:
Bâkî bir hakikat, fânî flahsiyetler üstüne bina
edilmez. Edilse, hakikate zulümdür. Her cihetle kemalde
ve devamda bulunan bir vazife, çürümeye ve çürütülme-
ye maruz ve müptelâ flahsiyetlerle ba¤lanmaz. Ba¤lansa,
vazifeye ehemmiyetli zarard›r.
Saniyen:
Risale-i Nur’un tezahürü, yaln›z tercüman›-
n›n fikriyle veyahut onun ihtiyac-› manevî lisan›yla
Kur’ân’dan gelmifl, yaln›z o tercüman›n istidad›na bakan
feyizler de¤il, belki o tercüman›n muhataplar› ve ders-i
Kur’ân’da arkadafllar› olan halis ve metin ve sad›k zatla-
r›n o feyizleri ruhen istemeleri ve kabul ve tasdik ve tat-
bik etmeleri gibi çok cihetlerle o tercüman›n istidad›ndan
çok ziyade o Nurlar›n zuhuruna medar olduklar› gibi, Ri-
sale-i Nur’un ve flakirtlerinin flahs-› manevîsinin hakikati-
ni onlar teflkil ediyorlar. Tercüman›n›n da içinde bir his-
sesi var. E¤er ihlâss›zl›kla bozmazsa, bir takaddüm flere-
fi bulunabilir.
Salisen:
Bu
zaman, cemaat zaman›d›r. Ferdî flah›slar›n
dehas›, ne kadar harika da olsalar, cemaatin flahs-› ma-
nevîsinden gelen dehas›na karfl› ma¤lûp düflebilir
. Onun
için, o mübarek kardeflimin yazd›¤› gibi, âlem-i ‹slâm› bir
cihette tenvir edecek ve kudsî bir dehan›n nurlar› olan
bir vazife-i imaniye, bîçare, zay›f, ma¤lûp, hadsiz düfl-
manlar› ve onu ihanetle, hakaretle çürütmeye çal›flan
muannit has›mlar› bulunan bir flahsa yüklenmez. Yüklen-
se, o kusurlu flah›s ihanet darbeleriyle düflmanlar› tara-
f›ndan sars›lsa, o yük düfler, da¤›l›r.
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 743
E
M‹RDA/
H
AYATI
mellik, kusursuz, tam ve eksiksiz
olma.
kudsî:
mukaddes, yüce.
lisan:
dil.
ma¤lûp:
yenilme, kendisine galip
gelinmifl.
maruz:
bir fleyin etkisi ve tesiri
alt›nda bulunma.
medar:
sebep, vesile.
metin:
sa¤lam ve dayan›kl›; ko-
layl›kla sars›lmayan, teleafla düfl-
meyen ve korkuya kap›lmayan.
muannit:
inatç›, ayak direyen.
muhatap:
kendisine hitap olu-
nan, söz söylenilen kimse.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
müptelâ:
tutkun, bir fleye düfl-
kün ve tutulmufl olan.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, ›fl›k.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
ruhen:
ruh bak›m›ndan, ruh yö-
nünden, ruh olarak.
sad›k:
do¤ru, gerçek; sözünde,
vaadinde, iflinde do¤ru olan.
Salisen:
üçüncü olarak.
Saniyen:
ikinci olarak.
flahs-› manevî:
manevî flah›s,
belli bir kifli olmay›p bir cemaatte
meydana gelen manevî flah›s.
flahsiyet:
kiflilik.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
fleref:
manevî büyüklük, yücelik,
onur.
takaddüm:
öne geçmek, önce
gelme.
tasdik:
do¤rulama, onaylama.
tatbik:
yerine getirme, uygula-
ma.
tenvir:
nurland›rma, ayd›nlatma,
›fl›kland›rma.
teflkil:
oluflturma, flekillendirme.
tezahür:
görünme, belirme, orta-
ya ç›kma.
vazife:
görev.
vazife-i imaniye:
imanla ilgili va-
zife, görev.
zaif:
zay›f.
zat:
kifli, flah›s.
ziyade:
fazla, fazlas›yla.
zuhur:
görünme, belli olma, orta-
ya ç›kma.
zulüm:
haks›zl›k.
âlem-i ‹slâm:
‹slâm âlemi, ‹s-
lâm dünyas›.
Bâkî:
ebedî, daimî, sürekli ve
kal›c› olan.
bîçare:
çaresiz, zavall›.
bina:
kurma, dayand›rma.
cemaat:
topluluk, aralar›nda
çeflitli ba¤lar bulunan insanlar
toplulu¤u.
cihet:
yön.
deha:
ola¤anüstü zekâ sahibi
olma.
ders-i Kur’ân:
Kur’ân dersi,
Kur’ân’a ait olan ders.
ehemmiyetli:
önemli.
Evvelâ:
birinci olarak, her
fleyden önce, ilk olarak.
fânî:
ölümlü, geçici.
Ferdî:
flahsî, bireysel.
feyiz:
bolluk, bereket, ihsan,
ba¤›fl.
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
hakaret:
sayg› göstermeme,
alçak görme, afla¤›lama.
hakikat:
gerçek, esas.
halis:
samimî, her amelini
yaln›z Allah r›zas› için iflleyen.
harika:
ola¤anüstü.
has›m:
düflman, rakip.
hisse:
pay, nasip.
ihanet:
hainlik, kötülük etme,
arkadan vurma.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
baflka bir karfl›l›k beklemek-
sizin, s›rf Allah r›zas› için yap-
ma.
ihtiyac-› manevî:
manevî ih-
tiyaç, mana âlemine ait olan
lüzum; kalp, ruh, ak›l gibi ma-
nevî letaife ait ihtiyaç.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kemal:
olgunluk, mükem-
1...,733,734,735,736,737,738,739,740,741,742 744,745,746,747,748,749,750,751,752,753,...1390
Powered by FlippingBook