Tarihçe-i Hayat - page 737

hissetti¤im gibi, aynen öyle de, ben ve köyüm ve nahi-
yem, k›rk dört sene evvel Risale-i Nur’daki rahmet ya¤-
murunu bir hiss-i kablelvuku ile hissetmifliz demektir.
Umum kardefllerimize ve hemflirelerimize selâm ve
dua ederiz ve dualar›n›z› rica ederiz.
Said Nursî
„@ò
BÜYÜK B‹R MAKAMDA B‹R KUMANDAN VE
EHEMM‹YETL‹ B‹R ZATIN EHEMM‹YETL‹ MEKTUBUNA
MECBURÎ B‹R CEVAPTIR
2
o
¬o
JÉn
c
n
ôn
Hn
h %G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ`r
«n
?n
Y o
?n
Ó°s
ùdn
G
1
@ o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Az›z, s›dd›k kardefllerim,
Bilmukabele, biz de ramazan›n›z› tebrik ediyoruz. Rü-
yalar›n›z pek çok mübarektirler. ‹nflaallah, Cenab-› Hak
sizi büyük ihsanlara mazhar eyleyecek diye bir iflarettir.
Bence bu zamanda en büyük bir ihsan, bir vazife, ima-
n›n› kurtarmakt›r, baflkalar›n iman›na kuvvet verecek bir
surette çal›flmakt›r. Sak›n, benlik ve gurura medar fleyler-
den çekin. Tevazu, mahviyet ve terk-i enaniyet, bu za-
manda ehl-i hakikate lâz›m ve elzemdir. Çünkü, bu as›r-
da en büyük tehlike benlikten ve hodfüruflluktan ileri gel-
di¤inden, ehl-i hak ve hakikat, mahviyetkârâne daima
kusurunu görmek ve nefsini itham etmek gerektir. Sizin
gibi a¤›r flerait içinde kahramancas›na iman›n› ve
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 737
E
M‹RDA/
H
AYATI
manas›nda kullan›lan bir dua.
itham:
töhmetlendirme, suçlu
görme.
kumandan:
komutan.
kusur:
eksiklik, noksan, özür.
mahviyet:
alçak gönüllülük, ken-
dini de¤ersiz gösterme.
mahviyetkârâne:
tevazu göste-
rerek, alçak gönüllülükle, kendini
küçük görerek.
makam:
büyük yer, mevki.
mazhar:
nail olma, flereflenme.
mecburî:
zorunlu.
medar:
sebep, vesile.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
nahiye:
bölge, küçük yer.
nefis:
kötü vas›flar› kendisinde
toplayan hay›rl› ifllerden al›koyan
güç.
rahmet:
lütuf, nimet, faydal› ya¤-
mur için söylenir.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
selâm:
bar›fl, rahatl›k, selâmet ve
esenlik dileme.
s›dd›k:
çok do¤ru, dürüst, hakk›
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
suret:
biçim, flekil, tarz.
flerait:
flartlar.
terk-i enaniyet:
benlik ve enani-
yetten vazgeçme.
Tevazu:
alçak gönüllülük, bir
kimsenin baflkalar›n› kendinden
küçük görmemesi.
Umum:
bütün.
vazife:
görev.
as›r:
yüzy›l.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
g›n.
berekât:
bolluklar, iyilikler,
ihsanlar.
bilmukabele:
karfl›l›kl›, karfl›-
l›k olarak.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i hak:
hak ehli, iman, ‹slâ-
miyet ve hak yolunda olan,
hak mezhepte olan.
ehl-i hakikat:
hakikati arzu-
layanlar, gerçe¤i bulup onun
peflinden gidenler; Allah ada-
m›.
elzem:
daha (en, pek) lâz›m,
lüzumlu, gerekli.
evvel:
önce.
hemflire:
k›z kardefl, bac›.
hiss-i kablelvuku:
Bir fleyi
vukuundan önce hissetme,
bir hâdisenin gerçekleflme-
sinden önce kalbe do¤mas›.
hodfürufl:
kendini be¤endir-
meye çal›flan, övünen.
ihsan:
ba¤›fllama, ikram et-
me, lütuf.
iman:
inanç, itikat.
inflaallah:
‘Allah izin verirse’
1.
Allah’›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
2.
Allah’›n selâm›, rahmeti ve berekât› üzerinize olsun.
1...,727,728,729,730,731,732,733,734,735,736 738,739,740,741,742,743,744,745,746,747,...1390
Powered by FlippingBook