Tarihçe-i Hayat - page 744

Rabian:
Eski zamandan beri çok zatlar, üstad›n› veya
mürflidini veya muallimini veya reisini k›ymet-i flahsiyele-
rinden çok ziyade hüsnüzan etmeleri, dersinden ve irfla-
d›ndan istifadeye vesile olmas› noktas›nda o pek fazla
hüsnüzanlar bir derece kabul edilmifl, hilâf-› vak›ad›r di-
ye tenkit edilmezdi. Fakat flimdi, Risale-i Nur fiakirtleri-
ne lây›k bir üstada muvaf›k ulvî mertebe ve fazileti, bîça-
re, kusurlu bu flahs›mda kabul ettikleri sebebiyle gayret
ve flevkleriyle çal›flmalar›, bu noktada haddimden ziyade
hüsnüzanlar› kabul edilebilir. Fakat, “Risale-i Nur’un
flahs-› manevîsinin mal› olarak elimde bulunuyor” diye
bilmek gerektir. Fakat, baflta z›nd›klar ve ehl-i dalâlet ve
ehl-i siyaset ve ehl-i gaflet, hatta safîkalp ehl-i diyanet,
flahsa fazla ehemmiyet verdikleri cihetinde haks›zlar. O
flahs› çürütmekle hakikatlere darbe vurmak ve o Nurlara
benim gibi bir bîçareyi maden zannederek, bütün kuv-
vetleriyle beni çürütüp, o nurlar› söndürmeye ve safî-
kalpleri de inand›rmaya çal›fl›yorlar. Ezcümle, ‹kinci Me-
selede bir hâdise bu hakikati gösteriyor.
•
‹kinci Mesele:
Bayram›n ikinci gününde, teneffüs
için k›rlara ç›kt›¤›m zaman, ehemmiyetli bir memur tara-
f›ndan befl vecihle kanunsuz bir taarruza maruz kald›m.
Cenab-› Hak, rahmet ve keremiyle, belime, bafl›ma yük-
lenen Risale-i Nur eczalar›n› ve ruhuma ve kalbime yükle-
nen flakirtlerinin haysiyet ve izzet ve rahatlar›n› muhafaza
için, fevkalâde bir tahammül ve sab›r ihsan eyledi. Yoksa,
bir plân neticesinde beni hiddete getirip, Risale-i Nur’un,
bîçare:
çaresiz, zavall›.
cihet:
yön.
ecza:
cüz’ler, parçalar, k›s›mlar.
ehemmiyet:
önem, de¤er, k›y-
met.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; yoldan
ç›kanlar, azg›n ve sapk›n kimse-
ler.
ehl-i diyanet:
dindar kifliler.
ehl-i gaflet:
dünyaya dald›¤›ndan
dolay› ahiretin fark›nda olmayan.
ehl-i siyaset:
ülkenin idaresiyle
meflgul olanlar, siyaset adamlar›,
politikac›lar.
Ezcümle:
bu cümleden olarak.
fazilet:
de¤er, meziyet, iman ve
irfan itibariyle olan yüksek dere-
ce.
fevkalâde:
ola¤anüstü.
hâdise:
olay.
hakikat:
gerçek, esas.
haysiyet:
fleref, onur, itibar.
hiddet:
öfke, k›zg›nl›k.
hilâf-› vak›a:
gerçe¤e z›t.
hüsn-i zan:
iyi fikirde bulunup, iyi
olaca¤›n› düflünmek.
ihsan:
ba¤›fllama, ikram etme, lü-
tuf.
irflat:
mürflidin ya da irfan sahibi
birinin, bir kimseye tarikati ve Al-
lah yolunu göstermesi.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma.
izzet:
fleref, yücelik; kuvvet, kud-
ret, üstünlük.
kanun:
yasa.
kerem:
cömertlik, lütuf, ihsan,
ba¤›fl.
k›ymet-i flahsiye:
flahsî k›ymet-
ler, de¤erler.
maden:
bir s›fât ve özelli¤in kay-
na¤› olan kimse.
maruz:
bir fleyin etkisi ve tesiri
alt›nda bulunma.
mertebe:
derece.
Mesele:
önemli konu.
muallim:
ders veren, ö¤retmen.
muhafaza:
koruma.
muvaf›k:
uygun, uyar, münasip.
744 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
M‹RDA/
H
AYATI
mürflit:
irflat eden, do¤ru yo-
lu gösteren, rehber, k›lavuz.
Rabian:
dördüncü olarak.
rahmet:
Allah’›n kullar›n› esir-
gemesi, onlara maddî ve ma-
nevî nimetler vermesi.
reis:
baflkan.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
ruh:
dirilik kayna¤›, hayat›n
temeli ve sebebi olan manevî
varl›k.
sab›r:
dayanma, katlanma,
zorluklara dayanma gücü.
sâfî:
samimî, hâlis, saf.
flahs-› manevî:
manevî flah›s,
belli bir kifli olmay›p bir ce-
maatte meydana gelen ma-
nevî flah›s.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
flevk:
fliddetli arzu, afl›r› istek
ve heves.
taarruz:
sald›rma, sataflma,
iliflme.
tahammül:
zora dayanma,
kötü ve güç durumlara karfl›
koyabilme, katlanma.
teneffüs:
soluklanma, rahat-
lama, dinlenme.
tenkit:
elefltirme.
ulvî:
yüksek, yüce.
üstat:
bir ilim ve sanatta üs-
tün olan kimse, ö¤retmen.
vecih:
cihet, yön.
vesile:
arac›, vas›ta.
zat:
kifli, flah›s.
z›nd›k:
Allah’a ve ahirete
inanmayan, Allah’› inkâr
eden, imans›z, münkir.
ziyade:
fazla, fazlas›yla.
1...,734,735,736,737,738,739,740,741,742,743 745,746,747,748,749,750,751,752,753,754,...1390
Powered by FlippingBook