ve o makam sana veren kardefllerinin hatrn krmakla
o rütbelerden ve makamlardan kaçyorsun?
Elcevap:
Nasl ki ehl-i hamiyet bir insan, dostlarn ha-
yatn kurtarmak için kendini feda eder; öyle de, ehl-i
imann hayat- ebediyelerini tehlikeli düflmanlardan mu-
hafaza etmek için, lüzum olsa hem lüzum var ken-
dim, de¤il yalnz lâyk olmad¤m o makamlar, belki ha-
kiki hayat- ebediyenin makamlarn dahi feda etmeye, Ri-
sale-i Nurdan ald¤m ders-i flefkat cihetiyle terk ederim.
Evet, her vakit, hususan bu zamanda ve bilhassa dalâ-
letten gelen gaflet-i umumiyede ve siyaset ve felsefenin
galebesinde ve enaniyet ve hodfürufllu¤un heyecanl as-
rnda büyük makamlar her fleyi kendine tâbi ve basamak
yapar. Hatta dünyevî makamlar için dahi mukaddesatn
alet yapar. Manevî makamlar olsa, daha ziyade alet eder.
Umumun nazarnda kendini muhafaza etmek ve o ma-
kamlara kendini yakfltrmak için baz kudsî hizmetlerini
ve hakikatleri basamak ve vesile yapyor diye itham al-
tnda kalp, neflretti¤i hakikatler dahi tereddütlerle reva-
c zedelenir. fiahsa, makama faydas bir ise, revaçszlkla
umuma zarar bindir.
Elhasl:
Hakikat-i ihlâs, benim için flanüflerefe ve mad-
dî ve manevî rütbelere vesile olabilen fleylerden beni
men ediyor. Hizmet-i Nuriyeye gerçi büyük zarar olur;
fakat, kemiyet keyfiyete nisbeten ehemmiyetsiz oldu¤un-
dan, halis bir hadim olarak, hakikat-i ihlâsla, her fleyin
fevkinde hakaik- imaniyeyi on adama ders vermek,
TARHÇE- HAYATI
| 747
E
MRDA/
H
AYATI
meye çalflan, övünen.
hususan:
bilhassa, özellikle.
itham:
töhmetlendirme, suçlu
görme.
kemiyet:
bir fleyin adet, miktar
ve say olarak ifade edilebilen du-
rumu, nicelik.
keyfiyet:
bir fleyin nasl oldu¤u,
nitelik.
kudsî:
mukaddes, yüce.
maddî:
madde ile alâkal, cisma-
nî.
makam:
yer, mevki.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
men:
yasak etme, engelleme.
muhafaza:
koruma.
mukaddesat:
mukaddes, kutsal,
temiz ve yüce olan fleyler.
nazar:
bakfl, dikkat.
neflir:
herkese duyurma, yayma,
tamim.
nispeten:
nispetle, kyaslayarak.
revaç:
ra¤bet, kymet, de¤er.
revaç:
ra¤bet, kymet, de¤er.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursînin eserlerinin
ad.
flan ü fleref:
flan ve fleref.
tâbi:
boyun e¤en, uyan, itaat
eden.
tereddüt:
kararszlk, flüphede
kalma.
umum:
bütün, herkes.
vesile:
arac, vasta.
ziyade:
fazla, fazlasyla.
asr:
yüzyl.
bilhassa:
özellikle.
cihet:
yön.
dalâlet:
iman ve slamiyetten
ayrlmak, azmak.
ders-i flefkat:
flefkat dersi.
dünyevî:
dünyaya ait.
ehemmiyetsiz:
önemsiz.
ehl-i hamiyet:
hamiyetli,
onurlu, haysiyetli olanlar, ha-
miyet sahipleri.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
elcevap:
cevap olarak.
Elhâsl:
hâsl, netice itibariy-
le, ksaca.
enaniyet:
kendini be¤enme,
bencillik, egoistlik.
faide:
fayda.
feda:
u¤runa verme.
felsefe:
madde ve hayat
bafllangç ve gaye bakmn-
dan inceleyen ilim.
fevkinde:
üstünde.
gaflet-i umumiye:
umumî
gaflet.
galebe:
galip gelme, üstün-
lük.
hadim:
hademe, hizmetçi.
hakaik- imaniye:
imana ait
hakikatler, imanî gerçekler.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikat- ihlâs:
ihlâsn gerçe-
¤i, asl.
hakikî:
gerçek.
halis:
samimî, her amelini
yalnz Allah rzas için iflleyen.
hayat- ebediye:
ebedî ve
sonsuz hayat, ahiret hayat.
Hizmet-i Nuriye:
Nur hizme-
ti, Risale-i Nur için çalflma.
hodfürufl:
kendini be¤endir-