Tarihçe-i Hayat - page 751

Perde alt›ndaki düflman›m›z münaf›klar, flimdiye kadar
yapt›klar› gibi, adliyeyi ve siyaset ve idareyi zahirî dinsiz-
li¤e alet edip, bize hücumlar› akim kald›¤›; ve Risale-i
Nur’un fütuhat›na menfaati olan eski plânlar›n› b›rak›p,
daha münaf›kane ve fleytan› da hayrette b›rakacak bir
plân çevirdiklerine dair buralarda emareleri göründü. O
plânlar›n en mühim bir esas›, has, sebatkâr kardefllerimi-
zi so¤utmak, fütur vermek; mümkün ise, Risale-i Nur’-
dan vazgeçirmektir. Bu noktada o kadar acip yalanlar› ve
desiseleri istimal ediyorlar ki, Isparta ve havalisi, “Gül ve
Nur Fabrikas›”n›n kahraman flakirtleri gibi, çelik ve de-
mir gibi bir sebat ve sadâkat ve metanet lâz›m ki daya-
nabilsin. Baz› da dost suretinde hulûl edip, korkutmak
mümkünse, habbeyi kubbe edip evham veriyorlar.
“Aman, aman Said’e yanaflmay›n›z! Hükûmet takip edi-
yor” diye zay›flar› vazgeçirmeye çal›fl›yorlar. Hatta baz›
genç talebelere, hevesatlar›n› tahrik için, bâz› genç k›zla-
r› musallat ediyorlar. Hatta Risale-i Nur erkânlar›na kar-
fl› da, benim flahs›m›n kusurât›n›, çürüklü¤ünü gösterip,
zahiren dindar ehl-i bid’adan bâz› flöhretli zatlar› göste-
rip; “Biz de Müslüman›z, din yaln›z Said’in mesle¤ine
mahsus de¤il” deyip, bize karfl› perde alt›nda cephe alan
z›nd›klara ve anarflilik hesab›na o safdil ehl-i diyanet ve
hocalar› alet edip istimal ediyorlar. ‹nflaallah bunlar›n bu
plânlar› da akim kalacak.
Böyle heriflere dersiniz:
“Biz, Risale-i Nur’un flakirtleriyiz. Said de, bizim gibi
bir flakirttir. Risale-i Nur’un menba›, madeni, esas› da
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 751
E
M‹RDA/
H
AYATI
tem.
metanet:
metin olma, dayan›kl›-
l›k; gayret.
musallat:
çok fazla rahats›z eden,
fazlas›yla üzerine giden ve sata-
flan.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
münaf›k:
nifak sokan, arabozucu;
kalbinde küfrü gizledi¤i hâlde
Müslüman görünen.
münaf›kane:
münaf›kça, ikiyüz-
lülükle.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
sadâkat:
ba¤l›l›k, do¤ruluk.
safdil:
saf gönüllü; hile, oyun bil-
meyen, kolay aldat›lan.
sebat:
sözünde durma, kararl› ol-
ma, azimlilik.
sebatkâr:
sebat eden, sözünde
ve karar›nda duran, vazgeçme-
yen, sebatl›.
suret:
biçim, tarz, görünüfl.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
tahrik:
bir kimseyi kötü bir ifl
yapmas› için ileri sürme, k›flk›rt-
ma.
talebe:
ö¤renci.
zahiren:
görünüflte.
zahirî:
görünürde.
zaif:
bilgi ve kabiliyet olarak kuv-
vetli olmayan.
zat:
kifli, flah›s.
z›nd›k:
Allah’a ve ahirete inan-
mayan, Allah’› inkâr eden, iman-
s›z, münkir.
acip:
tuhaf, hayrette b›rakan.
akim:
neticesiz, sonu yok, ba-
flar›s›z.
anarfli:
hükümetsiz veya si-
yasî otoritesini kaybetmifl dü-
zensiz topluluk hâli.
dair:
alâkal›, ilgili.
desise:
hile, oyun, aldatmaca.
dindar:
dinin emirlerini yeri-
ne getiren.
ehl-i bid’a:
bid’atç›lar, do¤ru
yoldan sap›p hurafelerin pe-
flinden gidenler.
ehl-i diyanet:
dindar kifliler.
emare:
alâmet, belirti, niflan.
erkân:
rükünler, esaslar, ileri
gelenler.
evham:
vehimler, zanlar, ku-
runtular.
fütuhat:
zaferler, fetihler, ga-
libiyetler.
fütur:
zay›fl›k, gevfleklik,
usanç.
habbe:
tane.
havali:
bölge, etraf, çevre, ci-
var.
hevesat:
hevesler.
hulûl:
girme, içine sokulma.
hücum:
sald›rma.
idare:
bir kuruluflun ifllerini
yürütenlerin hepsi, yönetici
topluluk.
inflaallah:
‘Allah izin verirse’
manas›nda kullan›lan bir dua.
istimal:
kullanma.
kubbe:
gökyüzü, sema.
kusurat:
kusurlar, noksanl›k-
lar, eksiklikler, özürler.
maden:
as›l, esas, kaynak.
menba:
kaynak.
menfaat:
fayda.
meslek:
gidifl, tutulan yol, sis-
1...,741,742,743,744,745,746,747,748,749,750 752,753,754,755,756,757,758,759,760,761,...1390
Powered by FlippingBook