Tarihçe-i Hayat - page 746

gibi, sana yard›m edecek çok ehemmiyetli kuvvetlere
bakm›yorsun, isti¤na gösteriyorsun? Ve herkes müfltak
ve talip oldu¤u ve Risale-i Nur’un intiflar›na, fütuhat›na
çok hizmet edece¤ine o Risale-i Nur fiakirtlerinin hasla-
r› müttefik olduklar› ve senden kabul ettikleri büyük ma-
kamlar› kabul etmiyorsun, fliddetle çekiniyorsun?”
Elcevap:
Bu zamanda ehl-i iman öyle bir hakikate
muhtaçt›rlar ki, kâinatta hiçbir fleye alet ve tâbi ve basa-
mak olamaz ve hiçbir garaz ve maksad onu kirletemez
ve hiçbir flüphe ve felsefe onu ma¤lûp edemez bir tarz-
da iman hakikatlerini ders versin; umum ehl-i iman›n,
bin seneden beri teraküm etmifl dalâletlerin hücumuna
karfl›, imanlar› muhafaza edilsin.
‹flte bu nokta içindir ki, dahilî ve haricî yard›mc›lara ve
ehemmiyetli kuvvetlerine, Risale-i Nur ehemmiyet ver-
miyor, onlar› aray›p tâbi olmuyor—tâ avam-› ehl-i ima-
n›n nazar›nda, hayat-› dünyeviyenin baz› gayelerine ba-
samak olmas›n; ve do¤rudan do¤ruya hayat-› bâkiyeden
baflka hiçbir fleye alet olmad›¤›ndan, fevkalâde kuvveti
ve hakikati, hücum eden flüpheleri ve tereddütleri izale
eylesin.
“Amma, manevî ve makbul ve zarars›z ve bütün ehl-i
hakikatin istedikleri nuranî makamlar ve uhrevî rütbeler-
den, halis kardefllerimizden hüsnüzanla verilen ve ihlâs›-
n›za zarar gelmedi¤i hâlde, e¤er kabul etsen, reddedil-
meyecek derecede senetler, hüccetler bulundu¤u hâlde,
sen, de¤il tevazu ve mahviyetle, belki fliddet ve hiddetle
Amma:
ama, lâkin, ancak.
avam-› ehl-i iman:
ehl-i iman›n,
mü’minlerin avam tabakas›.
dâhilî:
içe ait, içe dönük, iç ile il-
gili.
dalâlet:
Hak ve hakikatten sap-
ma, do¤ru yoldan ayr›lma, azma.
ehemmiyet:
önem, de¤er, k›y-
met.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i hakikat:
hakikati arzula-
yanlar, gerçe¤i bulup onun peflin-
den gidenler; Allah adam›.
ehl-i iman:
inananlar, iman sa-
hipleri.
El-cevap:
cevap olarak.
felsefe:
madde ve hayat› bafllan-
g›ç ve gaye bak›m›ndan incele-
yen ilim.
fevkalâde:
ola¤anüstü.
fütuhat:
zaferler, fetihler, galibi-
yetler.
garaz:
kötü kas›t, düflmanca ni-
yet, kin.
hakikat:
gerçek, do¤ruluk; görü-
len bir fleyin asl›, esas›.
halis:
samimî, her amelini yaln›z
Allah r›zas› için iflleyen.
haricî:
d›fla ait, d›flar› ile ilgili.
has:
ileri gelen, seçkin olan.
hayat-› bak›ye:
bâkî olan, sonsuz
hayat, ahiret hayat›.
hayat-› dünyeviye:
dünyaya ait
olan hayat.
hiddet:
öfke, k›zg›nl›k.
hüccet:
delil.
hücum:
sald›rma.
hüsn-i zan:
bir kimsenin veya bir
hâdisenin iyili¤i hakk›ndaki vicda-
nî ve iyi kanaat.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli baflka
bir karfl›l›k beklemeksizin, s›rf Al-
lah r›zas› için yapma.
iman:
inanç, itikat.
intiflar:
yay›lma, yayg›nlaflma,
neflrolunma.
isti¤na:
ihtiyaçs›zl›k, gerek duy-
mazl›k.
izale:
giderme, ortadan kald›rma.
kâinat:
evren; yarat›lm›fl olan
746 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
M‹RDA/
H
AYATI
fleylerin tamam›, bütün âlem-
ler.
ma¤lûp:
yenilme, kendisine
galip gelinmifl.
mahviyet:
alçak gönüllülük,
kendini de¤ersiz gösterme.
makam:
yer, mevki.
makbul:
kabul edilmifl, ge-
çerli.
maksat:
gaye.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
muhafaza:
koruma.
müfltak:
arzulu, fazla istekli,
ifltiyak gösteren.
müttefik:
fikirce beraber
olan.
nazar:
bak›fl, dikkat.
nuranî:
nurlu, ›fl›kl›, parlak,
münevver.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
senet:
dayan›lacak ve güve-
nilecek fley, kuvvetli delil ola-
bilecek söz.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
tâbi:
boyun e¤en, uyan, itaat
eden.
talip:
talep eden, isteyen, is-
tekli.
tarz:
biçim, flekil.
teraküm:
birikme, y›¤›lma,
toplanma.
tereddüt:
karars›zl›k, flüphe-
de kalma.
tevazu:
alçak gönüllülük, bir
kimsenin baflkalar›n› kendin-
den küçük görmemesi.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete
ait.
umum:
bütün, herkes.
1...,736,737,738,739,740,741,742,743,744,745 747,748,749,750,751,752,753,754,755,756,...1390
Powered by FlippingBook