Tarihçe-i Hayat - page 736

pek büyük bir ifl ve büyük bir kahramanl›k tavr›n› tak›n›-
yordum. Kendi kendime derdim: “Senin pefl para k›y-
metin yok. Bu temeddühkârâne, hususan cesarette çok
fazla gösteriflin ne içindir?” Bilmiyordum, hayret içindey-
dim. Bir iki ayd›r o hayrete cevap verildi ki: Risale-i Nur,
kablelvuku kendini ihsas ediyordu. Sen, adî odun parça-
s› gibi bir çekirdek iken, o firdevs salk›mlar›n› bilfiil ken-
di mal›n gibi hiss-i kablelvuku ile hissedip hodfüruflluk
ederdin.
Bizim Nurs köyümüz ise, hem eski talebelerim, hem
hemflehrilerim biliyorlar ki, bizim köyümüz, fevkalâde
gösterifl ve cesarette ileri göstermek için temeddühü çok
severdiler; güya büyük bir memleketi fetheder gibi kah-
ramanâne bir tav›r almak istiyordular. Ben, hem kendi-
me, hem onlara çok hayret ederdim. fiimdi hakikî bir ih-
tar ile bildim ki: O masum Nurslu insanlar, Nurs karyesi;
Risale-i Nur’un nuruyla büyük bir iftihar kazanacak, o vi-
lâyetin, nahiyenin ismini iflitmeyen, Nurs köyünü ehem-
miyetli tan›yacak diye bir hiss-i kablelvuku ile o nimet-i
‹lâhiyeye karfl› teflekkürlerini temeddüh suretinde göster-
mifller.
.........
Sizi eski talebelerim ve eski arkadafllar›m ve kardeflim
ve biraderzadem Abdülmecid ve Abdurrahman’lar bildi-
¤imden, bu mahrem s›rr› size açt›m.
Evet, ben, yirmi dört saat evvel hassasiyetimle ve asa-
b›m›n rutubetten tesiriyle rahmet ve ya¤murun gelmesini
adî:
basit, baya¤›, s›radan.
asap:
sinirler.
bilfiil:
bizzat kendi çal›flmas› ile,
kendi yaparak.
biraderzade:
kardefl çocu¤u, ye-
¤en.
ehemmiyet:
önem, de¤er, k›y-
met.
evvel:
önce.
fevkalâde:
ola¤anüstü.
firdevs:
Cennet, Cennetin en yük-
sek yeri.
güya:
sanki.
hakikî:
gerçek.
hassasiyet:
hassasl›k, dikkatlilik,
ihtimaml›l›k.
hemflehri:
ayn› flehirli, ayn›
memleketli.
hiss-i kablelvuku:
Bir fleyi vuku-
undan önce hissetme, bir hâdise-
nin gerçekleflmesinden önce kal-
be do¤mas›.
hodfürufl:
kendini be¤endirmeye
çal›flan, övünen.
736 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
M‹RDA/
H
AYATI
hususan:
bilhassa, özellikle.
iftihar:
övünme.
ihsas:
hissettirme, sezdirme.
ihtar:
hat›rlatma, uyar›.
kablelvuku:
olmadan önce.
kahramanâne:
kahramanca,
kahraman olana yak›fl›r flekil-
de, yi¤itçe, cesurâne.
karye:
köy.
k›ymet:
de¤er.
mahrem:
herkesçe bilinme-
mesi gereken, gizli.
masum:
suçsuz, günahs›z,
saf, temiz.
nahiye:
bölge, küçük yer.
nimet-i ‹lâhîye:
Allah’›n ni-
meti, lütfu, ihsan›.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, ›fl›k.
Nurs:
Risale-i Nur’un müellifi
Bediüzzaman Said Nursî’nin
do¤du¤u, Bitlis’in Hizan kaza-
s›n›n ‹sparit nahiyesine ba¤l›
olan köy.
rahmet:
lütuf, nimet, faydal›
ya¤mur için söylenir.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
rutubet:
yafll›k, nem, nemli-
lik, ›slakl›k.
s›r:
gizli hakikat.
suret:
biçim, flekil, tarz.
talebe:
ö¤renci.
temeddüh:
kendi kendini öv-
me, kendini methetme, bö-
bürlenme.
temeddühkârâne:
kendi
kendini öven kimseye yak›fl›r
flekilde, kendi kendini methe-
derek, böbürlenerek.
tesir:
etki.
vilâyet:
il.
1...,726,727,728,729,730,731,732,733,734,735 737,738,739,740,741,742,743,744,745,746,...1390
Powered by FlippingBook