pek büyük bir ifl ve büyük bir kahramanlk tavrn takn-
yordum. Kendi kendime derdim: Senin pefl para ky-
metin yok. Bu temeddühkârâne, hususan cesarette çok
fazla gösteriflin ne içindir? Bilmiyordum, hayret içindey-
dim. Bir iki aydr o hayrete cevap verildi ki: Risale-i Nur,
kablelvuku kendini ihsas ediyordu. Sen, adî odun parça-
s gibi bir çekirdek iken, o firdevs salkmlarn bilfiil ken-
di maln gibi hiss-i kablelvuku ile hissedip hodfüruflluk
ederdin.
Bizim Nurs köyümüz ise, hem eski talebelerim, hem
hemflehrilerim biliyorlar ki, bizim köyümüz, fevkalâde
gösterifl ve cesarette ileri göstermek için temeddühü çok
severdiler; güya büyük bir memleketi fetheder gibi kah-
ramanâne bir tavr almak istiyordular. Ben, hem kendi-
me, hem onlara çok hayret ederdim. fiimdi hakikî bir ih-
tar ile bildim ki: O masum Nurslu insanlar, Nurs karyesi;
Risale-i Nurun nuruyla büyük bir iftihar kazanacak, o vi-
lâyetin, nahiyenin ismini iflitmeyen, Nurs köyünü ehem-
miyetli tanyacak diye bir hiss-i kablelvuku ile o nimet-i
lâhiyeye karfl teflekkürlerini temeddüh suretinde göster-
mifller.
.........
Sizi eski talebelerim ve eski arkadafllarm ve kardeflim
ve biraderzadem Abdülmecid ve Abdurrahmanlar bildi-
¤imden, bu mahrem srr size açtm.
Evet, ben, yirmi dört saat evvel hassasiyetimle ve asa-
bmn rutubetten tesiriyle rahmet ve ya¤murun gelmesini
adî:
basit, baya¤, sradan.
asap:
sinirler.
bilfiil:
bizzat kendi çalflmas ile,
kendi yaparak.
biraderzade:
kardefl çocu¤u, ye-
¤en.
ehemmiyet:
önem, de¤er, ky-
met.
evvel:
önce.
fevkalâde:
ola¤anüstü.
firdevs:
Cennet, Cennetin en yük-
sek yeri.
güya:
sanki.
hakikî:
gerçek.
hassasiyet:
hassaslk, dikkatlilik,
ihtimamllk.
hemflehri:
ayn flehirli, ayn
memleketli.
hiss-i kablelvuku:
Bir fleyi vuku-
undan önce hissetme, bir hâdise-
nin gerçekleflmesinden önce kal-
be do¤mas.
hodfürufl:
kendini be¤endirmeye
çalflan, övünen.
736 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
MRDA/
H
AYATI
hususan:
bilhassa, özellikle.
iftihar:
övünme.
ihsas:
hissettirme, sezdirme.
ihtar:
hatrlatma, uyar.
kablelvuku:
olmadan önce.
kahramanâne:
kahramanca,
kahraman olana yakflr flekil-
de, yi¤itçe, cesurâne.
karye:
köy.
kymet:
de¤er.
mahrem:
herkesçe bilinme-
mesi gereken, gizli.
masum:
suçsuz, günahsz,
saf, temiz.
nahiye:
bölge, küçük yer.
nimet-i lâhîye:
Allahn ni-
meti, lütfu, ihsan.
nur:
aydnlk, parlt, flk.
Nurs:
Risale-i Nurun müellifi
Bediüzzaman Said Nursînin
do¤du¤u, Bitlisin Hizan kaza-
snn sparit nahiyesine ba¤l
olan köy.
rahmet:
lütuf, nimet, faydal
ya¤mur için söylenir.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
rutubet:
yafllk, nem, nemli-
lik, slaklk.
sr:
gizli hakikat.
suret:
biçim, flekil, tarz.
talebe:
ö¤renci.
temeddüh:
kendi kendini öv-
me, kendini methetme, bö-
bürlenme.
temeddühkârâne:
kendi
kendini öven kimseye yakflr
flekilde, kendi kendini methe-
derek, böbürlenerek.
tesir:
etki.
vilâyet:
il.