tlsmyla, benim ve Risale-i Nurun programmz ve mes-
le¤imiz ve bilfiil semeresini gördü¤ümüz ve çalflt¤mz
ve gaye-i hareketimiz ve hedefimiz, ölümün idam- ebe-
dîsinden iman- tahkikî ile bîçareleri kurtarmak ve bu
mübarek milleti de her nevi anarflilikten muhafaza et-
mektir.
flte, Risale-i Nur, üç ehl-i vukuf heyetinin ve üç mah-
kemenin incelemesinden geçti¤i hâlde, bu iki vazife-i
kudsiyeden baflka, kastî olarak dünyaya, idareye, asayi-
fle dokunacak ciheti olmad¤na, yirmi senelik hayatm
ve yüz otuz Risale-i Nur meydanda cerhedilmez bir hüc-
cettir.
Evet, mahkemece dava etti¤im ve benimle münase-
bettar bütün dostlarmn tasdiki altnda, yirmi seneden
beri hiç müracaat etmeyen ve on seneden beri hükûme-
tin erkânlarn birkaç müstesna olarak bilmeyen ve
dört seneden beri dünya harbinden ve hâdisatndan hiç
haber almayan ve merak etmeyen bu bîçare mazlum Sa-
id, hiç imkân var m ki, ehl-i siyasetle u¤raflsn ve idare-
ye iliflsin ve asayiflin ihlâline meyli bulunsun. E¤er zerre
miktar bulunsayd, Karflmda kimler var? Dünyada ne-
ler oluyor? Bana kim yardm edecek? diye sorufltura-
cakt, merak edecekti, karflacakt, hilelerle büyüklere hu-
lûl edecekti.
En elîm cüzî bir hâdise fludur ki:
Bir tecrid-i mutlak içinde her muhabereden kesilmifl
vaziyetimden kurtulmak için hapse girmeye bir bahane
anarfli:
her türlü düzen ve otori-
teye karfl koyarak karflkl¤
meydana getirme durumu.
asayifl:
emniyet, kanun ve nizam
hâkimiyetin sa¤lanmas.
bahane:
asl sebebi gizlemek için
ileri sürülen uydurma sebep.
bîçare:
çaresiz, zavall.
bilfiil:
bizzat kendi çalflmas ile,
kendi yaparak.
cerh:
yaralama, bir iddiay, fikri
çürütme, reddetme.
cihet:
yön.
cüzî:
küçük, az.
dava:
iddia.
ehl-i siyaset:
ülkenin idaresiyle
meflgul olanlar, siyaset adamlar,
politikaclar.
ehl-i vukuf:
hâkimler.
elîm:
fliddetli, çok dert ve keder
veren.
erkân:
reisler, ileri gelenler.
gaye-i hareket:
hareketin gayesi.
hâdisat:
hâdiseler, olaylar.
hâdise:
olay.
harp:
savafl.
heyet:
bir toplulu¤u meydana
getiren kiflilerin bütünü, komite.
hulûl:
girme, dâhil olma, içine so-
kulma.
726 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
MRDA/
H
AYATI
hüccet:
delil.
idam- ebedî:
dirilmemek
üzere yok olufl, ahiret inanc
olmad¤ için ölümü ebedî
yoklu¤a gitmek olarak gör-
me.
idare:
yönetim, memleket ifl-
lerinin yürütülmesi.
ihlâl:
bozma, zarar verme.
iman- tahkikî:
tahkikî iman,
imana dair bütün meseleleri
inceleyip delil ve bürhan ile
inanma.
kastî:
bile bile yaplan.
mazlum:
zulüm görmüfl, hak-
szl¤a u¤ramfl.
meslek:
gidifl, tutulan yol, sis-
tem.
muhabere:
haberleflme.
muhafaza:
koruma.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
münasebettar:
ilgili, alâkal.
müracaat:
baflvurma, danfl-
ma.
müstesna:
istisna olan, hariç.
nevi:
çeflit, tür.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
semere:
meyve, güzel netice.
tasdik:
do¤rulama, onayla-
ma.
tecrid-i mutlak:
hiç kimseyle
görüflememek, tam bir yal-
nzlk.
tlsm:
herkesin bilip çözeme-
di¤i gizli sr.
vazife-i kudsiye:
mukaddes
vazife, kutsal vazife.
vaziyet:
durum.
zerre:
pek ufak parça.