etti¤i gibi; Risale-i Nuru, hem flakirtlerini, bu zamana
karfl alâkalarn kesmifl; hiç onlarla ne mübareze, ne
meflguliyet yok.
Madem hakikat budur; adliyelerin, de¤il beni ve onla-
r itham etmek, belki Risale-i Nuru ve flakirtlerini hi-
maye etmek en birinci vazifeleridir. Çünkü, onlar bu mil-
let ve vatann en büyük bir hukukunu muhafaza ettikle-
rinden, onlarn karflsnda, bu millet ve vatann hakikî
düflmanlar Risale-i Nura hücum edip, adliyeyi flaflrtp,
dehfletli bir hakszl¤a ve adaletsizli¤e sevk ediyorlar. Kü-
çücük iki numunesini beyan ediyorum:
Ezcümle,
hapisteki arkadafllarmdan, selâm-kelâmdan
ibaret ve Arabî bir risalenin fiyat olan on banknotu, bu-
radaki bir adama gönderip; tâ Ispartada tab masrafn
veren o nüshalar sahibine verilsin diyen mektubu yüzün-
den, hem adliye, hem hükûmet bana skntlar verip,
hem vasta olan adam taharri etti. Bu sinek kanad ka-
dar ehemmiyeti olmayan bir adî mektubu, hem alt ay
zarfnda bir tek adî muhâbereyi bu kadar büyük bir me-
sele suretine getirmek, elbette adliyenin flerefine, haysi-
yetine yakflmaz.
kinci numune:
Benim gibi garip, ihtiyar ve zayf ve
beraat etmifl bir misafire, herkesi, hatta hizmetçilerini
resmen propaganda ile ondan ürkütmek, kendini peri-
flan bir vaziyete sokmak, bu vilâyetteki hükûmetin hami-
yet-i milliyesine yakflmad¤ndan, sinek kanad kadar
mevhum bir zarara da¤ gibi ehemmiyet verip aleyhimde
adî:
basit, baya¤, sradan.
alâka:
ilgi, iliflki, yaknlk.
aleyh:
ona karfl, onun üzerine.
Arabî:
Arap diline ait.
banknot:
kâ¤t para.
beraat:
temize çkma, suçsuz ol-
du¤u anlafllma.
beyan:
açklama, bildirme, izah.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
ehemmiyet:
önem, de¤er, ky-
met.
Ezcümle:
bu cümleden olarak.
garip:
tuhaf, hayret verici.
hakikat:
gerçek.
hakikî:
gerçek.
hamiyet-i milliye:
millî duygu ve
hislerin muhafaza edilmesi için
yaplan çaba.
haysiyet:
fleref, onur, itibar.
himaye:
koruma, muhafaza et-
me.
hücûm:
saldrma.
ibaret:
meydana gelen, oluflan.
itham:
suç isnat etme, suçlama.
kelâm:
söz, konuflma.
722 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
MRDA/
H
AYATI
madem:
...den dolay, böyle
ise.
mesele:
önemli konu.
meflguliyet:
meflgul olma, bir
ifl yapma.
mevhum:
hakikatte olma-
yan, vehim ve hayal ürünü
olan.
muhabere:
haberleflme.
muhafaza:
koruma.
mübareze:
çatflma, kavga.
nümune:
örnek.
nüsha:
birbirinin ayn olan
suretlerin her biri.
propaganda:
bir inanç, dü-
flünce, doktrin v.b. ni baflkala-
rna tantmak, benimsetmek
amacn güden ve çeflitli vas-
talarla yaplan faaliyet.
resmen:
resmî olarak, resmî
bir flekilde.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
selâm:
selâm, esenleme; Al-
lahn rzasn kazanmak için
müminlerin birbirine etti¤i
selâmünaleyküm fleklindeki
dua.
sevk:
yöneltme, gönderme.
suret:
biçim, tarz, görünüfl.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
fleref:
manevî büyüklük, yü-
celik, onur.
tab:
basma, bask.
taharri:
arama, arafltrma.
vasta:
arac.
vazife:
görev.
vaziyet:
durum.
vilâyet:
il.
zaif:
zayf.
zarfnda:
süresince.