olmak, maddî-manevî saadet ve terakkîyi temin eder.
Namazn klp istikametle hareket etti¤i takdirde dünye-
vî çalflma ve gayretinin âhiret hesâbna geçip ebedî sa-
adet ve nurlar netice vermesi düflüncesi, ne kadar o va-
zifeyi ifltiyakla severek yapmay temin edece¤i mâlum-
dur. flte bu hakikati, bütün memurlar, sanatkârlar ve es-
naf rehber ittihaz etmeli. Ve bu ders, umûma telkin edil-
melidir. Bu zikredilen bahis, deryâdan bir katre nevinden
Üstadn, saymakla bitmeyen, millete menfaattar hizme-
tinden bir cüzdür. slâmiyete irticâ, müminlere mürtecî
diyenlere yazklar olsun!
(HAfiYE)
HAfiYE:
Dinî farzlarn yerine getirmek suretiyle dünyevî çalflmalarn da
bir ibadet hükmüne geçti¤ine dair Üstadmzn yanna gelenlere verdi¤i
derslerden bir kaç numune:
1. Üstadmz Bediüzzaman Hazretleri ile birlikte, birgün, Eskiflehirde-
ki Yldz Otelinde bulunuyorduk. fleker fabrikasndan yanna gelen birkaç
iflçi ve ustabaflna ksaca dedi:
Siz farz namazlarnz klsanz, o zaman, fabrikadaki bütün çalflmala-
rnz ibadet hükmüne geçer. Çünkü, milletin zaruri ihtiyacyn temin eden
mübarek bir hizmette bulunuyorsunuz.
2. Yine bir gün, E¤ridir yolu altnda oturmufl,
Rehber
i okuyorduk.
Tren yolunda çalflan birisi geldi; ve Üstat, ona da ayn flekilde, ferâizi edâ
edip, kebâirden çekilmek flartyla bütün çalflmalarnn ibâdet oldu¤unu,
çünkü on saatlik bir yolu bir saatte kestirmeye vesîle olan tren yolunda
çalflt¤ndan müminlere, insanlara olan bu hizmetin bofla gitmeyece¤ini,
ebedî hayatnda sevincine medar olaca¤n ifade etmifltir.
3. Yine bir gün, vaktiyle Eskiflehirde tayyareciler ve subaylar ve asker-
lere de aynen flu dersi vermiflti: Bu tayyareler, bir gün slâmiyete büyük
hizmet edecekler. Farz namazlarnz klsanz, klamad¤nz zaman kaza
etseniz, asker oldu¤unuz için her bir saatiniz on saat ibadet, hususan ha-
va askeri olanlarn bir saati, otuz saat ibadet sevabn kazandrr. Yeter ki
kalbinde iman nuru bulunsun ve imann lâzm olan namaz ifa etsin.
ahiret:
dünya hayatndan sonra
bafllayp ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
bahis:
konu.
cüz:
ksm, parça.
derya:
deniz.
dünyevî:
dünyaya ait.
ebedî:
sonu olmayan, daimî, sü-
rekli.
hakikat:
gerçek, esas.
hafliye:
dipnot.
irtica:
gericilik, geriye dönme, es-
712 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
MRDA/
H
AYATI
kiyi isteme.
istikamet:
do¤ruluk; inanç,
düflünce, niyet, tutum ve
davranflta Allahn rzasna
uygun olarak do¤ru yol üzere
olma.
ifltiyak:
görece¤i gelme, özle-
me.
ittihaz:
edinme, kabul etme.
katre:
damla.
maddî:
madde ile alâkal, cis-
manî.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
menfaattar:
menfaat ve fay-
da gören.
mümin:
iman eden, inanan.
mürteci:
gerilik, geriye dön-
me tarafls, eski düzeni savu-
nan, gerici.
nevi:
çeflit, tür.
nur:
aydnlk, parlt, flk.
saadet:
mutluluk.
sanatkâr:
sanatç, usta.
telkin:
fikir afllama, zihinde
yer ettirme.
temin:
sa¤lama.
terakki:
ilim, sanat ve teknik
gibi alanlarda ilerleme, daha
yüksek bir seviyeye gelme.
umum:
bütün, herkes.
vazife:
görev.
zikir:
anma, bildirme.