temin etti¤ini ve
1
l
ó p
MGn
h o
¬s
`fn
G '
¤n
Y t
?o
ón
J l
ân
j'
G o
¬n
d m
Ar
Àn
T s
?o
c »/
an
h
her-
bir fleyde Sâni-i Vâhide iflaretler, delil ve ayetler bulundu-
¤unu
ifade eder;
2
m
án
æn
°S p
In
OÉn
Ñ p
Y r
ø p
e l
ôr
«n
N m
án
YÉn
°S o
ö`t
µ
n
Øn
J
s›rr›na
göre hareket ederdi.
‚@è
Üstad›n Emirda€’da Zehirlenmesi
Bir siyasî memurun i¤fali ve “‹mhas› için yukar›dan
emir ald›k” demesine aldanan bir bekçibafl›, Üstad›n
penceresine geceleyin merdivenle ç›karak yeme¤ine ze-
hir atm›fl; ertesi gün Üstat zehirlenerek k›vranmaya bafl-
lam›flt›r. Zehrin tesiri çok azîm oldu¤u halde; kendisi,
“
Cevflenü’i-Kebir
gibi evrad-› kudsiyelerin feyziyle ölüm-
den muhafaza olunuyorum. Fakat, hastal›k, ›zt›rap çok
fliddetlidir” derdi.
Bir hafta kadar aç, susuz denecek bir halde periflan bir
vaziyette inlemifl, sonra biiznillah flifa bulup, tekrar tashi-
hât gibi Risale-i Nur vazifeleriyle ifltigale bafllam›flt›. Bu
fliddetli hastal›k zamanlar›nda aslâ namazlar›n› terk et-
medi. Yaln›z, ikinci ve üçüncü zehirlenmek zaman›nda,
tahammülü gayr-i kabil bir hastal›kta iki üç gün farz›n›
yata¤›nda ancak k›labildi.
Ölüm tehlikesi geçirdi¤i günlerde, bir gece sabaha ka-
dar yan›nda nöbet bekleyip gözyafllar› içinde Üstada dik-
kat eden iki talebesi diyor:
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümlesi.
azîm:
büyük.
biiznillah:
Allah’›n izni ile.
Cevflenü’l-Kebir:
büyük z›rh an-
lam›ndaki Hz. Muhammed (a.s.m)
Efendimize vahiyle gelen, Esma-i
Hüsna’y› içine alan emsalsiz bir
münacat ve benzersiz bir dua.
delil:
bir davay› ispata yarayan
fley, bürhan.
emir:
buyruk.
evrad-› kudsiye:
kutsal vird ve
dualar.
feyiz:
bolluk, bereket, ihsan, ba-
¤›fl.
gayr-› kabil:
mümkün olmayan,
imkâns›z, gerçekleflmesi müm-
kün olmayan.
›zt›rap:
kuvvetli ac›, afl›r› elem,
azap.
i¤fal:
yan›ltma, gaflete düflürerek
kand›rma, aldatma.
imha:
ortadan kald›rma, mahvet-
me.
ifltigal:
bir iflle u¤raflma, meflgul
olma.
muhafaza:
koruma.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
Sâni-i vahit:
bir olan ve her
fleyi sanatla yaratan Allah.
s›r:
gizli hakikat, bir fleyin dik-
kat ve tecrübe ile anlafl›lan
en ince yan›.
siyasî:
siyasetle u¤raflan, si-
yaset adam›.
tahammül:
zora dayanma,
kötü ve güç durumlara karfl›
koyabilme, katlanma.
talebe:
ö¤renci.
tashihat:
düzeltmeler, tas-
hihler.
temin:
sa¤lamlaflt›rma, sa¤la-
ma.
vazife:
görev.
vaziyet:
durum.
1.
Her bir fleyde Allah’›n birli¤ine delil olan bir alâmet vard›r. (‹bnü’l-Mu’tez isimli Arap flairi-
ne ait bir m›sra.)
2.
Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten hay›rl›d›r. (Hadis-i flerif:
Keflfü’l-Hafâ
, 1:1004.)
704 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
M‹RDA/
H
AYATI