Tarihçe-i Hayat - page 698

Evet, Said Nursî, Cenab-› Hakk›n mahiyet-i insaniye-
de derç etti¤i hadsiz enva-› kemalât›n hepsinde en ileri
ve en mükemmeldir. Bazan yüksek da¤ bafllar›nda, bü-
yük kayal›klar aras›nda gezer, yaln›z bafl›na sessiz dola-
fl›r; bazan ba¤ ve bahçeleri, nebatat ve hayvanat› tema-
fla ve tefekkür edip, sonra dönüp flehre inip, en büyük
siyasî içtimalarda, gayet beli¤ ve makulâne hitabeler, ah-
lâkî, edebî nutuklar irad edebilen cevval bir ruh hâletini
tafl›rd›. Hürriyetten evvel ve sonra fiarktaki hayat› ve Is-
tanbul’daki feveranl› hayat› buna bir flahittir. Bir yanda
fiarkî Anadolu’da afliretler aras›nda seyahatle onlara ah-
lâkî ve imanî dersler ö¤ütler verirken; di¤er yanda fiam’-
da allâmelere, siyaset-i ‹slâmiye noktas›nda en keskin ve
isabetli görüfl ve teflhislerle Müslümanlar›n terakki ve ke-
malât›n›n esaslar›n› tesbit edip, üç yüz elli milyon Müslü-
man›n saadetinin fecr-i sad›k›n› haber veriyordu. Hem,
Meflrutiyet zaman›nda Meclis-i Mebusana hitabesi ve ga-
zetelerdeki makaleleriyle, Kur’ân’›n kudsî kanun-i esasî-
sinin vaz’ ve tatbikinin millet-i ‹slâmiyeye iki cihan›n sa-
adetini kazand›r›p hakikî kemalât ve terakkiye medar
olaca¤›n› hayk›r›yor ve bu efkâr›n›n Divan-› Harb-i Örfî-
de de kahramanca müdafaas›n› yap›yordu.
‹flte bir nebze beyan edilen ahvali ve hizmetleri delâle-
tiyle bu harika zat, âdeta muhtelif istidat ve ayr› ayr› zekâ
ve kabiliyetlerden müteflekkil bir cemaat mahiyetinde idi.
‹slâmiyetin zuhurundan itibaren bin üç yüz y›l içinde ge-
lip geçen ve ‹slâmiyet flecere-i nuraniyesinin çeflitli çiçek
ve meyveleri olarak as›rlar› tezyin eden umum ehl-i hak
âdeta:
sanki.
ahlâkî:
ahlâkla ilgili, ahlâka ait.
ahval:
hâller, durumlar.
allâme:
ilmî seviyesi çok yüksek
olan âlim.
as›r:
yüzy›l.
afliret:
göçebe hâlinde yaflayan,
ço¤unlukla bir soydan gelen in-
sanlar, kabile, oymak.
beli¤:
belâgatle, düzgün ve sa-
natl› olarak meram›n› anlatan.
beyan:
aç›klama, bildirme, izah.
cemaat:
topluluk, aralar›nda çe-
flitli ba¤lar bulunan insanlar top-
lulu¤u.
cevval:
daim, hareket hâlinde
olan, koflan dolaflan.
delâlet:
delil olma, gösterme; alâ-
met, iflaret.
derç:
sokma, içine alma.
edebî:
edebiyatla ilgili, edebiyata
ait.
efkâr:
düflünceler, fikirler, görüfl-
ler.
ehl-i hak:
hak ehli, iman, ‹slâmi-
yet ve hak yolunda olan, hak
mezhepte olan.
enva-› kemalât:
çeflit çeflit mü-
kemmellikler.
evvel:
önce.
fecr-i sad›k:
gerçek ayd›nl›k, sa-
baha karfl› do¤u ufkunda yay›l-
maya bafllayan beyaz ayd›nl›k.
feveran:
kaynama, f›flk›rma.
gayet:
son derece.
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
hakikî:
gerçek.
hâlet:
hâl, durum.
harika:
ola¤anüstü.
hayvanat:
hayvanlar.
hitabe:
bir toplulu¤a karfl› cofltu-
rucu sözler söyleme, nutuk.
içtima:
toplant›, toplanma.
imanî:
imana dair olan, imanla il-
gili.
irad:
getirme, söyleme.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kabiliyet:
istidat, yetenek.
kanun-› esasî:
ana prensipler,
anayasa.
kemalât:
kemaller, olgunluklar,
mükemmellikler.
kudsî:
mukaddes, yüce.
mahiyet:
bir fleyin asl›, esas›, ta-
biat›, niteli¤i.
mahiyet-i insaniye:
insan›n esa-
s›, iç yüzü, vasf›, asl›, hakikati.
makulane:
akla uygun bir flekil-
de, mant›kl› flekilde, ak›ll›ca ifl gö-
rerek.
Meclis-i Mebusan:
mebuslar
meclisi, Osmanl› devleti zaman›n-
da halk taraf›ndan seçilen me-
buslar›n meclisi, Millet Meclisi.
medar:
sebep, vesile.
Meflrutiyet:
Osmanl›larda 1876
Anayasas›yla bafllayan, 1908 de-
¤iflikli¤iyle devam eden hukukî
698 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
M‹RDA/
H
AYATI
ve siyasî döneme verilen ad.
millet-i ‹slâmiye:
‹slâm mille-
ti.
muhtelif:
türlü türlü, çeflitli.
müdafaa:
savunma.
müteflekkil:
meydana gel-
mifl, kurulmufl.
nebatat:
bitkiler.
nebze:
bir parça, az miktar.
nutuk:
söz, konuflma, hitap.
ruh:
dirilik kayna¤›, hayat›n
temeli ve sebebi olan manevî
varl›k.
saadet:
mutluluk.
siyaset-i ‹slâmiye:
‹slâma ait
olan, ‹slâmî siyaset.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete
ait.
fiark:
do¤u, do¤u bölgeleri.
fiarkî:
do¤u, flark ile ilgili.
flecere-i nuraniye:
nurlu, ›fl›k
saçan a¤aç.
tatbik:
yerine getirme, uygu-
lama.
tefekkür:
derin düflünme; efl-
yan›n hakikatini, yarat›c›n›n
s›rlar›n› kavramak ve ibret al-
mak için zihnen ve kalben
düflünme.
temafla:
hayretle ve dikkatle
bakma, seyretme.
terakki:
yükselme, ilerleme.
teflhis:
tan›ma, fark etme, ne
oldu¤unu anlama.
tezyin:
süsleme, ziynetlendir-
me.
umum:
bütün.
vaz:
koyma, konulma.
zat:
kifli, flah›s.
zuhur:
görünme, belli olma,
ortaya ç›kma.
1...,688,689,690,691,692,693,694,695,696,697 699,700,701,702,703,704,705,706,707,708,...1390
Powered by FlippingBook