Tarihçe-i Hayat - page 697

Said Nursî, ahd etmifl ve ilân etmifl ki: “Benim idam›-
ma çal›flanlar dahi e¤er Risale-i Nur’la imanlar›n› kurtar-
salar, Risale-i Nur’a sar›lsalar, kardefllerim, siz flahit olu-
nuz, ben onlara hakk›m› helâl ediyorum.”
Evet, onu mahkûm etmek isteyenlerden ço¤u ve ek-
ser aleyhinde bulunanlar bugün ona dost oldu¤u gibi,
tezvir ve iftirada bulunan sizler de nedamet etseniz, Nur
derslerine kulak verseniz, ümit edilir ki o flefkat kahra-
man›, sizin için, aff›n›z için dua eder, niyaz eder.
Evet, Said Nursî, öyle eflsiz bir kahramand›r ki; bu
kahramanl›¤›n› harp meydan›nda, mahkeme sandalye-
sinde müstebitlere karfl› gösterdi¤i halde; gelin, siz düfl-
manlar› ve onu yok etmek için çal›flanlardan Nura müte-
veccih olanlar›n selâmet ve kurtuluflu için el aç›p göz yafl-
lar›yla nas›l niyaz etti¤ini görün ve onun yüksek bir teva-
zu ile milletin her tabakas›yla nas›l kemal-i flefkatle mu-
amelede bulundu¤unu anlay›n, insanl›¤›n ulvî mertebesi-
ni bu zatta seyreyleyin. Onun hakk›nda senakâr sözler,
takdirler, ehl-i dünyan›n alk›fllanmas› nevinden de¤ildir;
hakikat-i kâinat›n, bu ekmel insana ve insan›n yüksek
k›ymetini, Müslümanl›¤›n hakikî tezahürünü temsil eden
manevî flahsiyetine karfl› olan takdir ve tebrikine bir iflti-
raktir. Evet, Said Nursî’yi, temsil ve terennüm etti¤i en-
var-› hakikat itibariyla, yaln›z insanl›k de¤il, belki âlem
bütün enva ve ecnas›yla alk›fll›yor, tebrik ediyor. Evet,
hizmet-i imaniyesini mazi, müstakbel takdir ediyor.
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 697
E
M‹RDA/
H
AYATI
mazi:
geçmifl zaman.
mertebe:
derece, basamak.
muamele:
davranma, davran›fl.
müstakbel:
gelecek zaman.
müstebit:
zulüm ve bask›da bu-
lunan, zorba.
müteveccih:
bir cihete dönen,
yönelen.
nedamet:
piflmanl›k.
nevi:
çeflit, tür.
niyaz:
Allah’a yalvarma ve yakar-
ma.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
selâmet:
salimlik, eminlik, kurtu-
lufl, korku ve endifleden uzak ol-
ma.
senakâr:
sena eden, öven, met-
heden.
flahsiyet:
kiflilik.
flefkat:
karfl›l›ks›z sevgi besleme,
içten ve karfl›l›ks›z merhamet.
takdir:
k›ymet verme, be¤enme.
temsil:
birinin, bir toplulu¤un ad›-
na hareket etme.
terennüm:
güzel güzel anlatma.
tevazu:
alçak gönüllülük, bir kim-
senin baflkalar›n› kendinden kü-
çük görmemesi.
tezahür:
görünme, belirme, orta-
ya ç›kma.
tezvir:
müzevirlik yapma, ara
bozma, ko¤uculuk.
ulvî:
yüksek, yüce.
zat:
kifli, flah›s.
ahit:
söz verme.
âlem:
dünya, cihan; bütün
yarat›lm›fllar.
aleyh:
ona karfl›, onun üzeri-
ne.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ecnas:
cinsler, çeflitler.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l›,
dünya adam›, ahireti düflün-
meyen.
ekmel:
daha (en, pek) mü-
kemmel, en olgun, kusursuz
ve eksiksiz olan.
ekser:
pek çok.
enva:
çeflitler, türler, neviler.
envar-› hakikat:
hakikat nur-
lar›, gerçe¤e ait ›fl›klar.
hakikat-› kâinat:
yarat›lm›fl-
lar›n, nesnelerin gerçe¤i, asl›.
hakikî:
gerçek.
harp:
savafl.
helâl:
Allah’›n müsaade etti¤i
fley, din bak›m›ndan günah
olmayan fley.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kur’ân hakikatlerinin ikna
edici ve ilmî delillerle anlafl›l-
mas›na hizmet etme.
iftira:
asl› olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu
baflkas›na yükleme.
ilân:
yayma, duyurma, bildir-
me.
iman:
inanç, itikat.
ifltirak:
kat›lma, ortak olma.
kemal-i flefkat:
flefkatin tam
oluflu, tam ve eksiksiz flefkat.
k›ymet:
de¤er.
mahkûm:
bir mahkemece
hüküm giymifl, hükümlü.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
1...,687,688,689,690,691,692,693,694,695,696 698,699,700,701,702,703,704,705,706,707,...1390
Powered by FlippingBook