Sabaha yakn, gözleri kapal oldu¤u hâlde do¤ruldu,
ellerini dergâh- lâhiyeye açp, yavafl bir sesle, birkaç ke-
lime ile Risale-i Nur hizmetinin inkiflafna ve talebelerinin
selâmetine dua etti. Sonra baylmfl vaziyette yata¤a düfl-
tü.
Hizmetini, sra ile iki üç genç talebesi ifa ederdi. Bir
müddet onlar da men edilmiflse de, çalflkan talebeleri,
hizmetinden asla vazgeçmeyerek yüksek bir fedakârlk
gösterdiler.
Emirda¤nn resmî büyük bir memuru, bilâhere Nu-
run kahraman bir talebesi olan arkadaflna, Gizlice Sa-
id Nursînin imhas için, gizli bir plân ve emir var! de-
mifltir. flte Üstada yaplan bütün muameleler, böyle bir
plânn neticesi olarak cereyan etmifltir. Bir-iki defaya
münhasr de¤il, uzun seneler müddetince, dâimî oldu¤u
için, yaplan zulüm, tarassut ve manevî bask çok elîm ve
ac idi.
Üstad, ilk iki sene, Çarfl Camiine gider, cemaate iflti-
rak ederdi. Ekser günler ikindi namazn camide klar ve
yatsya kadar orada kalr, sonra evine gelirdi. ki sene
böyle devam etti. Sonra, kaymakam, insanlarla görüflü-
yor diye, camiden menetti.
Emirda¤nda ikameti zamannda, baflta Isparta olarak
çok yerlerde Nur Risaleleri el yazsyla ço¤altlyordu.
Risaleleri okuyup müstefit olanlardan, Üstad görmeye
gelenler pek çoktu. Fakat, ziyarete gelenlerden az bir
ksm görüflebilmeye muvaffak olurdu. Daha ziyade
TARHÇE- HAYATI
| 705
E
MRDA/
H
AYATI
dalanan, kazanan.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursînin eserlerinin
ad.
selâmet:
salimlik, eminlik, kurtu-
lufl, korku ve endifleden uzak ol-
ma.
talebe:
talep eden, ö¤renci.
tarassut:
gözetme, göz altnda
tutma.
vaziyet:
durum.
ziyade:
fazla, fazlasyla.
zulüm:
hakszlk, eziyet, iflkence.
bilahare:
sonra, sonradan,
sonralar.
cemaat:
bir imama uyup na-
maz klan Müslümanlar top-
lulu¤u.
cereyan:
olma, meydana gel-
me.
daimî:
sürekli, devaml.
dergâh- lâhiye:
Cenab-
Hakkn dergâh, kaps, kat.
dua:
Allaha yalvarma, niyaz.
Ekser:
pek çok.
elîm:
fliddetli, çok dert ve ke-
der veren.
fedakâr:
kendini veya flahsî
menfaatlerini hiçe sayan, fe-
da eden.
ifa:
bir ifli yapma, yerine ge-
tirme.
ikamet:
oturma, bir yerde
kalma.
imha:
ortadan kaldrma,
mahvetme.
inkiflaf:
ortaya çkma, keflfo-
lunma; geliflme.
ifltirak:
katlma.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
men:
yasak etme, engelleme.
muamele:
davranma, davra-
nfl.
muvaffak:
baflarmfl, baflarl.
müddet:
süre, zaman.
münhasr:
snrl, bir fleye ve-
ya kimseye mahsus.
müstefit:
istifade eden, fay-