Tarihçe-i Hayat - page 710

Kendilerinin bu sahadaki hizmetleri, çok muazzamd›r.
Barla’da bulundu¤u müddetçe talebeli¤ine, kardeflli¤e ve
ahiret hemflireli¤ine kabul etti¤i erkek ve kad›nlar gibi,
Emirda¤’› ve civar köylerde de pek çok ahiret hemflire-
leri, talebeleri ve kardeflleri vard›. Bilhassa masum ço-
cuklarla alâkadarl›¤› pek ziyadedir.
Üstad›n iffet ve istikametteki hudutsuzlu¤u, bilmüfla-
hede sabittir ve inkâr› gayr-i kabildir. Hayat› boyunca,
han›mlarla konuflmaktan, nazar›yla dahi meflgul olmak-
tan fliddetle içtinap etmifltir. Bir mektubundan anlafl›ld›¤›
gibi, gençli¤inde dahi iffet ve istikametin zirve-i münte-
has›nda oldu¤u, onu yak›ndan tan›yan ve hayat›na aflina
olanlar›n müflahedeleriyle sabittir.
Bütün ahali, Üstad›n numune-i imtisal iffet ve istika-
metini görerek, kendisine uhrevî ve manevî alâkadarl›k
gösterirlerdi. Üstat, ahiret hemflireli¤ine kabul etti¤i ha-
n›mlara ve manevî evlât ve talebeleri addetti¤i masum
çocuklara çok dua ederdi. Kad›nlar›n flefkat kahraman›
oldu¤unu, bu zamanda ‹slâm terbiyesi dairesinde hareket
etmenin elzem oldu¤unu, yetiflen masum evlâtlar›n›n uh-
revî hayatlar›ndan mes’ul ve e¤er dindar yetifltirebilirler-
se hissedar bulunduklar›n›, kendisinin çok hasta ve peri-
flan olup dua etmelerini istedi¤ini, ihtiyar han›mlara dua
etti¤ini, genç han›mlardan da namaz›n› k›lanlara dua
edip ahiret hemfliresi kabul edece¤ini k›saca söylerdi. Ve
zaten fazla konuflmazd›. Mübarek taife-i nisâ, Said Nur-
sî’nin yüksek bir ehl-i hak ve hakikat oldu¤unu, kalpleri-
nin saffetiyle hissederlerdi.
add:
saymak.
ahali:
halk.
ahiret:
dünya hayat›ndan sonra
bafllay›p ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
alâkadar:
ilgili, iliflki.
aflina:
bilinen, tan›nan.
Bilhassa:
özellikle.
bilmüflahede:
görerek, bizzat fla-
hit olarak.
civar:
çevre, yöre, etraf.
dindar:
dinin emirlerini yerine
getiren.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehl-i hak:
hak ehli, iman, ‹slâmi-
yet ve hak yolunda olan, hak
mezhepte olan.
ehl-i hakikat:
hakikati arzula-
yanlar, gerçe¤i bulup onun peflin-
den gidenler; Allah adam›.
elzem:
daha (en, pek) lâz›m, lü-
zumlu, gerekli.
evlât:
veletler, çocuklar.
gayr-› kabil:
mümkün olmayan,
imkâns›z, gerçekleflmesi müm-
kün olmayan.
hemflire:
k›z kardefl, bac›.
hissedar:
hisse sahibi, hissesi
olan.
hudut:
s›n›rlar.
içtinap:
çekinme, sak›nma, uzak
durma.
iffet:
temizlik, ahlâkî temizlik.
710 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
M‹RDA/
H
AYATI
inkâr:
reddetme, inanmama,
kabul ve tasdik etmeme.
istikamet:
do¤ruluk; inanç,
düflünce, niyet, tutum ve
davran›flta Allah’›n r›zas›na
uygun olarak do¤ru yol üzere
olma.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
masum:
suçsuz, günahs›z,
saf, temiz.
mes’ul:
sorumlu, yükümlü.
muazzam:
çok büyük, ulu,
yüce.
Mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
müddet:
süre, zaman.
müflahede:
bir fleyi gözle gör-
me, seyretme.
nazar:
bak›fl, bak›fl aç›s›.
nisâ:
kad›nlar.
numune-i imtisal:
örnek al›-
nacak flekildeki numune, ör-
nek numune.
sabit:
ispat edilmifl, ispatlan-
m›fl.
saffet:
safl›k, halislik, temizlik,
her türlü hile fleytanl›ktan
uzak olma.
flefkat:
ac›yarak ve esirgeye-
rek sevme, içten ve karfl›l›ks›z
merhamet.
taife-i nisâ:
kad›nlar toplulu-
¤u.
talebe:
ö¤renci.
terbiye:
e¤itim; iyi ahlâk, say-
g› ve edep ö¤renme.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete
ait.
zirve-i münteha:
zirvenin en
son yeri.
ziyade:
fazla, fazlas›yla.
1...,700,701,702,703,704,705,706,707,708,709 711,712,713,714,715,716,717,718,719,720,...1390
Powered by FlippingBook