KEND KENDME BR HASBHÂLDR
Bu hasbihâli Ankara makamatna iflittirmeyi, s-
lahtan sonra sizin tensibinize havale ederim.
Hâkim, kendisi müddei olsa, elbette Kimden kime
flekva edeyim, ben dahi flafltm, benim gibi bîçarelere
dedirtir.
Evet, flimdiki vaziyetim hapisten çok ziyade skntldr.
Bir günü bir ay haps-i münferit kadar beni skyor. Bu
gurbet ve ihtiyarlk ve hastalk ve yoksulluk ve zaafiyetle,
kfln fliddeti içinde herfleyden men edildim. Bir çocukla
bir hastalkl adamdan baflka kimse ile görüflmem. Zaten
ben, tam bir haps-i münferitte yirmi seneden beri azap
çekiyorum. Bu hâlden fazla bana tecrid ve tarassutlary-
la sknt vermek ise, gayretullaha dokunup, bir belâya
vesile olmasndan korkulur. Mahkemede dedi¤im gibi,
nasl ki dört defa dehfletli zelzeleler, bize zulmen taarru-
zun ayn zamannda gelmesi gibi pek çok vukuat var...
Hatta tahmin ederim ki; benim hukukumu muhafaza ve
beni himaye etmek için çok güvendi¤im Afyon Adliyesi,
Denizli Mahkemesindeki Risale-i Nur hakknda müraca-
atma bilakis ehemmiyet vermedi, beni meyus etti, adli-
yenin yangnna bir vesile oldu ihtimali var.
Ben derim ki: Benim hakkmda vicdanl ve insaniyetli
olan bu kazann hükûmeti, zabta ve adliyesiyle beraber
beni tam himaye etmek, en ehemmiyetli bir vazifesidir.
Çünkü, yirmi senelik bütün eserlerimi ve mektuplarm
üç adliye ve merkez-i hükûmet dokuz ay tetkikten sonra
TARHÇE- HAYATI
| 715
E
MRDA/
H
AYATI
taarruz:
saldrma, sataflma, ilifl-
me.
tarassut:
gözetme, göz altnda
tutma.
tecrit:
bir kiflinin baflka bir insan
veya nesneyle olan iliflkisini kes-
me.
tensip:
uygun görme, münasip
klma, uygun bulma.
tetkik:
dikkatle arafltrma, incele-
me.
vazife:
görev.
vaziyet:
durum.
vesile:
arac, vasta.
vicdan:
insann içindeki, iyiyi kö-
tüden ayrabilen, iyilik etmekten
lezzet duyan ve kötülükten elem
alan manevî his.
vukuat:
vuku bulan fleyler, hâdi-
seler, olaylar.
zaafiyet:
zayflk, güçsüzlük, der-
manszlk.
zabta:
flehir güvenli¤ini sa¤la-
makla vazifeli bulunan idare, po-
lis.
zelzele:
yer sarsnts, deprem.
ziyade:
fazla, fazlasyla.
zulmen:
zulümle, hakszlkla, zul-
mederek.
azap:
ceza, büyük sknt, flid-
detli ac.
belâ:
musibet, sknt.
bîçare:
çaresiz, zavall.
bilakis:
aksine, tersine.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
ehemmiyet:
önem, de¤er,
kymet.
ehemmiyetli:
önemli.
gayretullah:
Allahn hak di-
nini koruma sfât.
gurbet:
yabanc yere gidip
kalma, do¤up büyünülen yer-
ler dflnda kalma.
haps-i münferit:
tek baflna
olan hapis.
hasbihal:
hâlleflme; görüflüp
konuflma, sohbet.
havale:
bir fleyi baflkasnn
üstüne brakma.
himaye:
koruma, muhafaza
etme.
slah:
iyi duruma getirme, iyi-
lefltirme, düzeltme.
ihtimal:
olabilirlik.
insaniyet:
insanlk, insanlk
mahiyeti.
makamat:
makamlar.
men:
yasak etme, engelleme.
merkez-i hükümet:
hükü-
met merkezi, ülkeyi idare
merkezi.
meyus:
yese düflmüfl, ümit-
siz, kederli.
muhafaza:
koruma.
müddei:
dava eden, davac.
müracaat:
baflvurma, danfl-
ma.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
flekva:
flikâyet.