neticesinde, bir hakikî sebep cezamza bulmamas, bu
davaya cerh edilmez bir flahittir.
Evet, eserler tesirlidir. Fakat, millet ve vatann tam
menfaatine ve hiçbir zarar dokundurmadan yüz bin ada-
ma kuvvetli iman- tahkikî dersi vermekle, saadet ve ha-
yat- ebediyelerine tam hizmette tesirlidir. Denizli Hapis-
hanesinde, ksmen a¤r ceza ile mahkûm yüzler adam,
yalnz
Meyve Risalesi
yle gayet uslu ve mütedeyyin sure-
tine girmeleri; hatta iki üç adam öldürenler, onun der-
siyle daha tahta bitini de öldürmekten çekinmeleri ve o
hapishane müdürünün ikraryla, hapishanenin bir terbi-
ye medresesi hükmünü almas, bu müddeaya reddedil-
mez bir senettir, bir hüccettir.
Evet, beni her fleyden tecrit etmek, iflkenceli bir azap
ve katmerli bir zulümdür ve bu millete gadirli bir hyanet-
tir. Çünkü, otuz krk sene, hayatm bu millet içinde ge-
çirdi¤im hâlde, temasmdan hiç zarar görmedi¤ine ve bu
dindar millet çok muhtaç oldu¤u kuvve-i maneviye ve te-
selli ve kuvvet-i imaniye menfaatini gördü¤üne katî bir
delili; bu kadar aleyhimde olan fliddetli propagandalara
bakmayarak her tarafta Risale-i Nura fevkalâde tevec-
cüh ve ra¤bet göstermeleri, hatta itiraf ederim, yüz de-
rece haddimden ziyade lâyk olmad¤m büyük iltifat et-
mesidir.
Ben iflittim ki, benim iafleme ve istirahatime buradaki
hükûmet müracaat etmifl, kabul cevab gelmifl. Ben bun-
larn insaniyetine teflekkürle beraber, derim:
TARHÇE- HAYATI
| 717
E
MRDA/
H
AYATI
güç, moral.
kuvvet-i imaniye:
iman kuvveti.
mahkûm:
bir mahkemece hü-
küm giymifl, hükümlü.
medrese:
e¤itim ve ö¤retim ku-
rumu.
menfaat:
fayda.
müddea:
dava olunan fley, dava-
cnn iste¤i.
müracaat:
baflvurma, danflma.
mütedeyyin:
dinin emirlerini ek-
siksiz yerine getiren, dindar, dine
ba¤l.
propaganda:
bir inanç, düflünce,
doktrin v.b. ni baflkalarna tant-
mak, benimsetmek amacn gü-
den ve çeflitli vastalarla yaplan
faaliyet.
ra¤bet:
aflr istekli olma hâli.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursînin eserlerinin
ad.
saadet:
mutluluk.
senet:
dayanlacak ve güvenile-
cek fley, kuvvetli delil olabilecek
söz.
suret:
biçim, tarz, görünüfl.
tecrit:
bir kiflinin baflka bir insan
veya nesneyle olan iliflkisini kes-
me.
terbiye:
e¤itim; iyi ahlâk, sayg ve
edep ö¤renme.
teselli:
avutma, acsn dindirme.
teveccüh:
yönelme, sevgi, ilgi.
ziyade:
fazla, fazlasyla.
zulüm:
hakszlk, eziyet, iflkence.
aleyh:
ona karfl, onun üzeri-
ne.
azap:
ceza, büyük sknt, flid-
detli ac.
cerh:
yaralama, bir iddiay,
fikri çürütme, reddetme.
delil:
bir davay ispata yara-
yan fley, bürhan.
dindar:
dinî kaidelere hakky-
la riayet eden, dininin emirle-
rini yerine getiren, mütedey-
yin.
fevkalâde:
ola¤anüstü.
gadir:
zulüm, hainlik.
gayet:
son derece.
hakikî:
gerçek.
hayat- ebediye:
ebedî ve
sonsuz hayat, ahiret hayat.
hyanet:
hainlik, kendine
olan güveni kötüye kullanma.
hüccet:
delil.
iafle:
geçindirme, besleme,
yaflatma.
ikrar:
tasdik ve kabul etme,
do¤rulama.
iltifat:
ilgi gösterme, yüzünü
çevirip bakma.
iman- tahkikî:
tahkikî iman,
imana dair bütün meseleleri
inceleyip delil ve bürhan ile
inanma.
insaniyet:
insanlk, insanlk
mahiyeti.
istirahat:
dinlenme, rahatla-
ma.
katî:
kesin, flüpheye ve te-
reddüde mahal brakmayan.
katmer:
bir fleyin kat kat ol-
mas, çok yaprakl oluflu.
ksmen:
ksmî olarak, baz
yönden.
kuvve-i manevîye:
manevî