edip hafla! Bediüzzamann flahsn insanl¤n alkfl
tufanna tutmak de¤il; belki, onun flahsn ve hizmetini
insafszca iftira ve yalanlarla lekedar etmek isteyen ve
dolaysyla Risale-i Nurun hizmet-i imaniyesine set çek-
meye çalflanlarn mukabilinde Risale-i Nurun nurlu, mü-
essir ve saadetfeflan hizmetini belirtmek için Kurânn
bir flakirdi ve Hazret-i Peygamberin bir ümmeti ve Allah
n bir abdi olarak nail oldu¤u ikramlar zikrediyoruz. Din
düflmanlarnn bahanelerle taarruzunu ve insafsz hü-
cumlarn red ve bir masumun masumiyetini beyan edi-
yoruz. Hatta, diyebiliriz ki; tarihte Bediüzzaman gibi hi-
lâf- hakikat olarak düflünce ve mefkûre, hizmet ve gaye-
sinin tam zddnda fliddetli itham ve isnadlara maruz kal-
mfl bir kimse yok gibidir. Panzehire zehir isnat etmek gi-
bi, bu milleti ve gelecek nesilleri anarflilikten, dinsizlik-
ten, ahlâkszlktan muhafaza niyet ve harekâtna, srf
imanszlktan neflet eden bir dalâlet divaneli¤iyle vatana
ihanet, gençli¤i irtica sevk ve zehirlemek ithamn yap-
mak, ne kadar ac ve ehl-i insaf a¤latacak elîm bir vazi-
yet oldu¤u bedihîdir.
flte, Bediüzzaman bir de¤il, yüz de¤il, binler defa böy-
le hilâf- hakikat ithamlara düçar olmufl bir masumdur.
Hizmetinde böyle oldu¤u gibi, husûsi ahval ve ahlâk nok-
tasnda da ahlâk- hamidenin en müstesna örneklerini ya-
flatmfl, edep ve iffetin en flaheser numunelerini nefsinde
gösterebilmifl bir nezahet ve hüsn-i hulk abidesidir. Hiz-
metini ifa eden, dâhilî ve haricî hayat ve efaline aflina
TARHÇE- HAYATI
| 695
E
MRDA/
H
AYATI
edici ve ilmî delillerle anlafllmas-
na hizmet etme.
hususî:
özel.
hücum:
saldrma.
hüsn-i hulk:
ahlâk güzelli¤i, güzel
ahlâk.
ifa:
bir ifli yapma, yerine getirme.
iffet:
temizlik, ahlâkî temizlik.
iftira:
asl olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu bafl-
kasna yükleme.
ihanet:
hainlik, kötülük etme.
iman:
inanç, itikat.
irtica:
gericilik, geriye dönme, es-
kiyi isteme.
isnat:
dayandrma, mal etme, bir
fleyi bir kimseye ait gösterme.
itham:
töhmetlendirme, suçlu
görme.
lekedar:
lekeli, lekelenmifl.
maruz:
bir fleyin etkisi ve tesiri
altnda bulunma.
masum:
suçsuz, günahsz, saf, te-
miz.
masumiyet:
masumluk, kaba-
hatsizlik, suçsuzluk.
mefkûre:
ülkü, gaye olan fley.
muhafaza:
koruma.
mukabil:
karfllk.
müessir:
tesirli.
müstesna:
benzerlerinden üstün
olan, seçkin, mümtaz.
nail:
kavuflan, ulaflan, eren.
nefis:
kötü vasflar kendisinde
toplayan hayrl ifllerden alkoyan
güç.
nesil:
soy, zürriyet.
neflet:
meydana gelme, oluflma,
çkma.
nezahet:
nezihlik, temizlik, pak-
lk.
numune:
örnek.
nurlu:
flkl, parltl.
Panzehir:
zehirin tesirini giderme
özelli¤i olan madde.
red:
kabul etmeme.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursînin eserlerinin
ad.
saadetfeflan:
mutluluk, sevinç
saçan.
set:
mâni, perde, engel.
sevk:
yöneltme, gönderme.
flaheser:
üstün eser, çok üstün
de¤erde ve güzellikteki eser.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
taarruz:
saldrma, sataflma, ilifl-
me.
ümmet:
Müslümanlarn tamam;
bütün Müslümanlar.
vaziyet:
durum.
abd:
kul.
abide:
yadigâr kalacak eser,
ant.
ahlâk- hamide:
övülmüfl ah-
lâk.
ahval:
hâller, durumlar.
anarfli:
hükümetsiz veya si-
yasî otoritesini kaybetmifl dü-
zensiz topluluk hâli.
aflina:
bilinen, tannan.
bahane:
asl sebebi gizlemek
için ileri sürülen uydurma se-
bep.
bedihî:
delil ve ispata muhtaç
olamayacak derecede açk ve
ortada olan.
beyan:
açklama, bildirme,
izah.
dâhilî:
içe ait, içe dönük, iç ile
ilgili.
dalâlet:
Hak ve hakikatten
sapma, do¤ru yoldan ayrlma,
azma.
divane:
deli, akl baflnda ol-
mayan.
duçar:
tutulmufl, u¤ramfl, ya-
kalanmfl.
efal:
fiiller, ifller.
ehl-i insaf:
insaf sahipleri,
merhametli olanlar, orta yolu
tutanlar.
elîm:
fliddetli, çok dert ve ke-
der veren.
harekât:
hareketler, davra-
nfllar; tutumlar.
harici:
dfla ait, dflla ilgili.
hâflâ:
asla, katiyen, öyle de-
¤il, Allah göstermesin.
hilâf- hakikat:
gerçe¤e ve
hakikate zt, aykr.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kurân hakikatlerinin ikna