Tarihçe-i Hayat - page 689

iflitmemek ve o hadsiz hukuku zayi etmek; ve sinek ka-
nad›n›n intizam› flahadetiyle, sinek kanad› kadar israf et-
meyen bir hikmet bütün o hakikatlerin ba¤land›klar›
insanî istidadat› ve ebede uzanan emelleri ve arzular› ve
o istidat ve arzular› besleyen kâinat›n pekçok rab›talar›n›
ve hakikatlerini bütün bütün israf etmek öyle bir haks›z-
l›kt›r ve imkân haricinde ve zalimâne bir çirkinliktir ki,
Hak
ve
Hafîz
ve
Hakîm
ve
Cemîl
ve
Rahîm
isimlerine fla-
hadet eden bütün mevcudat onu reddeder, “Yüz derece
muhal ve bin vecihle mümtenidir” derler.
‹flte biz, Hâl›k›m›zdan haflre dair sordu¤umuz suale,
Hak
,
Hafiz
,
Hakîm
,
Cemîl
,
Rahîm
isimleri cevap verip
derler: “Biz hak ve hakikat oldu¤umuz gibi ve hem bize
flahadet eden mevcudat›n tahakkuku misillü, haflir hakt›r
ve muhakkakt›r.”
Hem madem...
Daha yazacakt›m, fakat günefl gibi malûm olmas›n-
dan, k›sa kestim. ‹flte, geçmifl misallerde ve mademler-
deki maddelere k›yasen,
Cenab-› Hakk›n yüz, belki bin
esmas›n›n kâinata bakan isimlerinin her birisi, nas›l ki
mevcudattaki âyine ve cilveleriyle müsemmas›n› beda-
hetle ispat eder; aynen öyle de, haflri ve dâr-› ahireti de
gösterirler ve kat’iyetle ispat ederler.
Hem, nas›l Hâl›k›m›zdan sordu¤umuz sualimize O
Rabbimiz bütün fermanlar›yla ve nazil etti¤i bütün kitap-
lar›yla ve müsemma oldu¤u ekser isimleriyle bize kudsî
ve kat’î cevap veriyor; aynen öyle de, melâikeleriyle ve
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 689
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
hikmet:
belirli gayelere yönelik,
faydal›, anlaml› ve yerli yerinde
olufl.
insanî:
insana ait, insanla alâkal›
intizam:
düzgün olma, düzgün
dizilme, düzgünlük, tertipli olma.
ispat:
delil ve flahit göstererek
do¤ruyu ortaya koyma, do¤ruyu
delillerle gösterme
israf:
gereksiz yere harcama, har-
camalarda afl›r› gitme, ihtiyaçtan
fazlas›n› harcama, savurganl›k.
istidadat:
istidatlar, kabiliyetler,
yetenekler.
istidat:
kabiliyet, yetenek
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›, bütün âlemler, varl›klar
kat’î:
kesip atan, flüpheye ve te-
reddüde mahal b›rakmayan, ke-
sin, flüphesiz
kat’iyet:
kat’îlik, kesinlik.
k›yasen:
benzeterek, karfl›laflt›ra-
rak
kudsî:
mukaddes, kutlu, muaz-
zez, aziz
madem:
çünkü, için, de¤il mi ki,
...den dolay›, böyle ise, hele.
malûm:
bilinen, belli, belirsiz ol-
mayan
melâike:
melekler, ferifltehler;
nurdan yarat›lm›fl, f›tratlar› safi,
makamlar› sabit olan, Allah’›n
emirlerine tam itaat eden mah-
lûklar.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her fley, mahlûklar, yarat›lm›fl
fleylerin tamam›, kâinat.
misal:
bir fleyin benzer hâli, ben-
zer, örnek, nümune
misillü:
benzeri, gibi, ayn›s›, ben-
zer gibi, efl kabilinden.
muhakkak:
hakîkat› ve gerçe¤i
belli olmufl, do¤rulu¤u kesinlik
kazanm›fl, flüphesiz, mutlak
muhal:
imkâns›z, olmas› müm-
kün olmayan, olmaz, olmayacak
mümteni:
olamaz, mümkün ol-
mayan, imkâns›z
nazil:
nüzul eden, yukar›dan afla-
¤›ya inen, inici
Rab:
besleyen, yetifltiren, verdi¤i
nimetlerle mahlûkat› ›slah ve ter-
biye eden Allah
rab›ta:
ilgi, alâka, ba¤.
Rahîm:
merhamet eden, çok
merhametli olan, esirgeyen, ko-
ruyan, ac›yan Allah.
sual:
soru
flahadet:
flahit olma, flahitlik, ta-
n›kl›k
tahakkuk:
gerçekleflme, meyda-
na gelme, olma
vech:
sebep, vesile.
zalimane:
zalim olana yak›fl›r fle-
kilde, zulmeder surette, zalimce.
arzu:
bir fleye karfl› duyulan
istek, heves
âyine:
ayna, mirat
aynen:
bir fleyin asl› veya
kendisi olarak, t›pk› t›pk›s›na,
hiç de¤iflmeden, oldu¤u gibi.
bedahet:
aç›kl›k, aflikâr, ispa-
ta ihtiyaç olmayacak derece-
de aç›kl›k
belki:
hatta
Cenab-› Hak:
Allah; do¤ru,
gerçek, Hakk›n tâ kendisi
olan, fleref ve azamet sahibi
yüce Allah.
cilve:
Esma-i ‹lâhînin tecellisi;
eflya ve insanda, ‹lâhî kudret
eserlerinin belirip görünmesi
dair:
belli bir fley hakk›nda
olan, alâkal›, müteallik, ait, il-
gili.
dâr-› ahiret:
ahiret yurdu.
ebed:
sonu olmayan gelecek
zaman, sonsuzluk, daimîlik.
ekser:
pek çok, ço¤unluk.
emel:
fliddetli arzu, h›rs.
esmâ:
adlar, isimler.
ferman:
emir, buyruk
Hafîz:
yaratt›klar›n› koruyup
gözeten Allah.
hakikat:
gerçek, as›l, esas.
Hakîm:
her fleyi bir maksatla
uygun ve hikmetle yaratan,
hikmet sahibi Allah
Hâl›k:
yoktan yaratan, her
fleyi yoktan var eden, yarat›-
c›; Allah.
hariç:
bir fleyin d›fl›, d›flar›s›,
d›flta kalan
haflr:
k›yametten sonra bü-
tün insanlar›n bir yere toplan-
malar›, Allah’›n, ölüleri diriltip
mahflere ç›karmas›, k›yamet
1...,679,680,681,682,683,684,685,686,687,688 690,691,692,693,694,695,696,697,698,699,...1390
Powered by FlippingBook