Tarihçe-i Hayat - page 679

ahitlerine istinaden ilân edip mu’cizeleriyle do¤ru olduk-
lar›n› ispat ettikleri gibi, hadsiz ehl-i velâyet, keflf ile ve
zevk ile ayn› hakikate imza bas›yorlar; elbette o hakikat
günefl gibi zâhir olur. fiüphe eden divane olur.
Evet, bir fende ve bir sanatta mütehass›s bir iki zat›n
o fen ve o sanata ait hükümleri ve fikirleri, onda ihtisas›
olmayan bin adam›n —hatta baflka fenlerde âlim ve ehl-i
ihtisas da olsalar— muhalif fikirlerini hükümden iskat
ettikleri gibi; bir meselede, meselâ, ramazan hilâlini
yevm-i flekte ispat etmek ve “Süt konservelerine benze-
yen ceviz-i Hindî bahçesi rûy-i zeminde var” diye dava
etmekte iki ispat edici, bin inkâr edici ve nefyedicilere
galebe edip davay› kazan›yorlar. Çünkü, ispat eden, yal-
n›z bir ceviz-i Hindîyi veyahut yerini gösterse, kolayca
davay› kazan›r. Onu nefy ve inkâr eden bütün rûy-i zemi-
ni aramak, taramakla hiçbir yerde bulunmad›¤›n› göster-
mekle davas›n› ispat edebildi¤i gibi; Cenneti ve dâr-› sa-
adeti ihbar ve ispat eden yaln›z bir izini sinemada gibi
keflfen bir gölgesini, bir tereflfluhunu göstermekle davay›
kazand›¤› hâlde, onu nefy ve inkâr eden, bütün kâinat›
ve ezelden ebede kadar bütün zamanlar› görmek ve gös-
termekle ancak inkâr›n› ve nefyini ispat ile davay› kaza-
nabilir ve bu ehemmiyetli s›rdand›r ki, hususî bir yere
bakmayan ve imanî hakikatler gibi umum kâinata bakan
nefiyler, inkârlar —zat›nda muhal olmamak flart›yla— is-
pat edilmez, diye ehl-i tahkik ittifak edip bir düstur-i esa-
sî kabul etmifller.
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 679
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
her yeni ay ve her ay›n üçüncü
gecesine kadar olan ay
hususî:
bir fleye, bir kifliye, bir ye-
re has olan, herkese âid olmayan,
özel
hüküm:
karar, emir, bir konu, ifl
veya kimse hakk›nda verilen ka-
rar
›skat:
yok etme, hükümsüz k›l-
ma, hükümsüz b›rakma
ihbar:
haber verme, bildirme, an-
latma, duyurma
ihtisas:
bir ilim veya sanat dal›
üzerinde derinleflme, bir sahada
genifl bilgi sahibi olma, uzmanl›k
imanî:
imana ait olan, imana dair
olan, imanla ilgili.
inkâr:
reddetme, tan›mama, ka-
bul ve tasdik etmeme, inanma-
ma
ispat:
delil ve flahit göstererek
do¤ruyu ortaya koyma, do¤ruyu
delillerle gösterme
ittifak:
fikir birli¤i, söz birli¤i
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›, bütün âlemler, varl›klar
kefl‹f:
Allah taraf›ndan ilham edil-
me, kalp gözüyle görme
meselâ:
misal olarak, flunun gibi,
söz gelifli, faraza.
muhal:
imkâns›z, olmas› müm-
kün olmayan, olmaz, olmayacak
muhalif:
muhalefet eden, ayk›r›-
l›k gösteren, uymayan, bir fiil ve-
ya düflünceye karfl› gelen
mütehass›s:
ihtisas› olan, ihtisas
sahibi, bir ilim dal›nda veya bir
meslekte derin bilgi sahibi olan,
iflinin erbab› olan, uzman
nefy:
inkâr etme
rûy-i zemin:
yeryüzü.
tereflfluh:
s›zma, s›z›nt› yapma
umum:
hep, bütün, cümle, her-
kes
yevm-i flekk:
fiaban-› fierif ay›n›n
otuzuncu günü; Ramazan olmas›
zannedilip ancak hilâl görülme-
dikçe oruç tutulmas› münasip ol-
mayan gün.
zahir:
aç›k, belli, meydanda
zat:
kifli, flah›s, fert
âlim:
çok okumufl, bilen, bil-
gili, bilgin
ceviz-i Hindî:
Hindistan cevi-
zi.
dâr-› saadet:
saadet, mutlu-
luk yeri, Cennet.
divane:
deli, akl› bafl›nda ol-
mayan, budala, al›k.
düstur-i esasî:
temel prensip,
esas düstur.
ebed:
sonu olmayan gelecek
zaman, sonsuzluk, daimîlik.
ehemmiyet:
k›ymet, de¤er,
önem.
ehl-i ihtisas:
ihtisas sahipleri,
bir dala mensup olanlar, her
hangi bir sahada uzman olan-
lar.
ehl-i tahkik:
gerçe¤i araflt›-
ranlar, gerçe¤in peflinden gi-
denler.
ehl-i velâyet:
velî olanlar;
erenler, Allah’›n dostlu¤unu
kazananlar, velîlik s›fat›n› ta-
fl›yanlar.
elbette:
kesinlikle, mutlaka,
flüphesiz
ezel:
bafllang›c› olmayan geç-
mifl zaman, öncesizlik, ebedin
z›dd›.
fikir:
rey, görüfl, mülâhaza,
kanaat
galebe:
galip gelme, yenme,
üstünlük
hakikat:
gerçek, as›l, esas.
hatta:
manaya kuvvet ver-
mek için “üstelik, fazla olarak,
bundan baflka, kadar, bile,
dahi, hem de...” manalar›nda,
cümle bafllar›nda kullan›lan
edatt›r.
hilâl:
yay fleklinde görülen
1...,669,670,671,672,673,674,675,676,677,678 680,681,682,683,684,685,686,687,688,689,...1390
Powered by FlippingBook