zehirli sine¤in eliyle bizlere flifal, tatl bal yedirdi¤i ve el-
siz bir böce¤in eliyle en yumuflak ipe¤i bizlere giydirdi¤i
gibi, bir avuç kadar küçücük çekirdeklerde, tohumcuklar-
da binler batman taamlar bizim için saklayan ve ihtiyat
zahiresi olarak o küçücük depolarda yerlefltiren bir rah-
met, bir flefkat, elbette, hiç flüphe olamaz ki, bu derece
nazeninâne besledi¤i bu sevimli ve minnettarlar ve pe-
restiflkârlar olan mümin insanlar idam etmez. Belki,
onlar daha parlak rahmetlere mazhar etmek için hayat-
dünyeviye vazifesinden terhis eder diye,
Rahîm
ve
Ke-
rîm
isimleri sualimize cevap veriyorlar, el-Cennetü hak-
kun diyorlar.
Hem, Madem biz gözümüzle görüyoruz ki, umum
mahlûklarda ve zemin yüzünde öyle bir Hikmet Eli iflliyor
ve öyle bir adalet ölçüleriyle ifller dönüyor ki, akl- befler
onun fevkinde düflünemiyor. Meselâ, insann bin cihaza-
tna taklan hikmetlerinden yalnz bir küçük çekirdek ka-
dar kuvve-i hafzasnda, bütün tarihçe-i hayatn ve ona
temas eden hadsiz hadisat o kuvvecikte yazp, onu bir
kütüphane hükmüne getirip ve insann haflirde muhake-
mesi için neflrolacak olan defter-i amalinin bir küçük se-
nedi olarak her vakit hatrlatmak srryla, her insann eli-
ne vererek dima¤nn cebine koyan bir ezelî hikmet; ve
bütün masnuatta gayet hassas mizanlar ile azalarn yer-
lefltiren, mikroptan gergedana, sinekten simurga kuflu-
na, bir çiçekli nebattan milyarlar, trilyonlarla çiçekler
açan bahar çiçe¤ine kadar israfsz ölçülerle bir tenasüp,
bir muvazene, bir intizam ve bir cemal içinde masnuat
TARHÇE- HAYATI
| 675
D
ENZL
H
AYATI
israf:
gereksiz yere harcama, har-
camalarda aflr gitme, ihtiyaçtan
fazlasn harcama, savurganlk.
Kerîm:
yarattklarna karfllk
beklemeden ba¤flta bulunan,
kullarna nimetler ihsan eden, gü-
nahlar örten, günah iflleyen affe-
den, Allah.
kuvve:
kuvvet, güç
kuvve-i hafza:
hafza gücü, hf-
zetme, unutmama kuvveti.
madem:
çünkü, için, de¤il mi ki,
...den dolay, böyle ise, hele.
mahlûk:
halk edilmifl, yaratlmfl,
yaratk, Allah tarafndan yaratl-
mfl, yaratk.
masnuat:
sanatla yaplmfl fleyler
mazhar:
nail olma, flereflenme,
kavuflma; nail olmufl, eriflmifl, ka-
vuflmufl
meselâ:
misal olarak, flunun gibi,
söz gelifli, faraza.
minnettar:
bir iyili¤e karfl min-
net duyan
mizan:
ölçü
muhakeme:
iki taraf dinleyip
hüküm verme, hakimin taraflar
dinleyip hüküm vermesi, yargla-
ma
muvazene:
denge
mümin:
iman eden, inanan
nebat:
topraktan biten, yetiflen
her türlü fley, bitki.
Rahîm:
merhamet eden, çok
merhametli olan, esirgeyen, ko-
ruyan, acyan Allah.
rahmet:
Allahn kullarn esirge-
mesi, onlara acyp ba¤fllamas,
onlara maddî ve manevî nimetler
vermesi, onlarn günahlarn sil-
mesi
simurga:
efsanevî zümrüd-ü an-
ka kuflu
sual:
soru
flefkat:
acyarak ve esirgeyerek
sevme, içten ve karfllksz mer-
hamet, karfllk beklemeden yar-
dm etme
taam:
yemek, yenilen fley, yiye-
cek, afl.
tenâsüb:
uyma, uygunluk, birbiri-
ni tutma
terhis:
izin verme, müsaade et-
me, serbest brakma
umum:
hep, bütün, cümle, her-
kes
zahîre:
gerekti¤i zaman harcan-
mak üzere ambarda saklanan
hububat, yiyecek.
adalet:
her hak sahibine hak-
knn tam ve eksiksiz verilme-
si, hakkaniyet, âdillik
akl- befler:
insan akl.
batman:
eski a¤rlk ölçüle-
rinden olup, iki okka ile sekiz
okka arasnda de¤iflen a¤rlk
ölçüsü.
cemal:
güzellik, iç ve dfl gü-
zelli¤i
cihazat:
uzuvlar, organlar.
defter-i amal:
insanlarn iflle-
di¤i ve yapt¤ fleylerin kay-
dedildi¤i defter; amellerin
defteri.
dima¤:
akl, fluur.
elbette:
kesinlikle, mutlaka,
flüphesiz
ezelî:
ezele mensup, ezel ile
ilgili, öncesiz, bafllangçsz.
fevk:
üst, üst taraf, yukar,
üzeri.
gayet:
çok, fazla, son derece
hâdisat:
yeni olan fleyler, ha-
diseler, olaylar.
hassas:
incelikli, en ufak ölçü-
leri sa¤lkl ve kesin olarak
veren.
haflr:
kyametten sonra bü-
tün insanlarn bir yere toplan-
malar, Allahn, ölüleri diriltip
mahflere çkarmas, kyamet
hayat- dünyeviye:
dünyaya
ait olan hayat.
Hikmet:
belirli gayelere yö-
nelik, faydal, anlaml ve yerli
yerinde olufl.
ihtiyat:
saknma, tedbirli, te-
darikli bulunma
intizam:
düzgün olma, düz-
gün dizilme, düzgünlük, ter-
tipli olma.