zevkleri, keflifleri geri brakp, daha yüksek makama,
mahviyet ve terk-i enaniyet ve fânî zevkleri aramamak
ile uçmuflsun.
Evet, bir ehemmiyetli ihsan- lâhî, ihsann, enaniyeti-
ni brakmayana ihsas etmemektir; tâ ucb ve gurura gir-
mesin.
Kardefllerim, bu hakikate binaen, bu adam gibi düflü-
nen veya hüsnüzannn verdi¤i parlak makamlar nazara
alan zatlar, sizlere bakp içinizde mahviyet ve tevazu ve
hizmetkârlk kisvesiyle görünen flakirtleri adî, âmî adam-
lar görür ve der:
Bunlar m hakikat kahramanlar ve dünyaya karfl
meydan okuyan? Heyhat! Bunlar nerede, evliyalar bu
zamanda âciz brakan bu kudsî hizmet mücahitleri nere-
de? diyerek, dost ise inkisar- hayale u¤rar, muarz ise
kendi muhalefetini hakl bulur.
Said Nursî
ì
@
Ġ
TARHÇE- HAYATI
| 665
D
ENZL
H
AYATI
muarz:
muhalefet eden, karfl ç-
kan, muhalif.
muhalefet:
birinin düflüncesine
zt düflüncede bulunma, karfl
koyma, bir düflünce, fiil veya ha-
rekete karfl durma.
mücahit:
cihat eden, din u¤runa
din düflmanlaryla, Allah rzas için
ve Allah'n adn yüceltmek gaye-
siyle savaflan.
nazar:
dikkat.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
terk-i enaniyet:
benlik ve enani-
yetten vazgeçme.
tevazu:
alçak gönüllülük, kibirsiz-
lik, bir kimsenin baflkalarn ken-
dinden küçük görmemesi, onlara
sayg ve sevgi göstermesi, müte-
vazilik.
ucb:
kendini be¤enmifllik, kibir,
gurur.
zat:
kifli, flahs, fert.
âciz:
eli yetmez, gücü yet-
mez, güçsüz.
adî:
baya¤, afla¤, de¤ersiz.
âmî:
cahil.
binaen:
den dolay, -den ötü-
rü, -için, -dayanarak, yapla-
rak, bu sebepten.
ehemmiyet:
kymet, de¤er,
önem.
enaniyet:
kendini be¤enme,
bencillik, egoistlik.
evliya:
keramet sahibi olan-
lar, erenler, velîler, ulular.
fânî:
muvakkat, geçici.
gurur:
kibir, kurum, kurulma.
hakikat:
gerçek, asl, esas.
heyhat:
yazk, çok yazk, ne
yazk.
hizmetkâr:
hizmet yapan
kimse, hizmetçi.
hüsn-i zan:
iyi zan, güzel ka-
naat.
ihsan:
iyilik etme, güzel dav-
ranma, ba¤fllama, ikram et-
me, lütuf, ba¤fl, yardm.
ihsan- lâhî:
lâhî ihsan.
ihsas:
hissettirme, sezdirme,
üstü kapal olarak dile getir-
me, açktan söylememe, du-
yurulma.
inkisar- hayal:
hayal krkl¤,
umdu¤unu bulamama.
keflif:
Allah tarafndan ilham
edilme, kalp gözüyle görme.
kisve:
elbise.
kudsî:
mukaddes, kutlu, mu-
azzez, aziz.
mahviyet:
alçak gönüllülük,
kendini de¤ersiz gösterme,
hiçe sayma, fazla tevazu,
kendine ehemmiyet verme-
yifl.