Tarihçe-i Hayat - page 655

1
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz Kardefllerim!
Bu eski ve yeni iki medrese-i Yusufiyedeki fliddetli im-
tihanda sars›lmayan ve dersinden vazgeçmeyen ve yak›-
c› çorbadan a¤›zlar› yand›¤› hâlde talebeli¤ini b›rakma-
yan ve bu kadar tehacüme karfl› kuvve-i maneviyesi k›r›l-
mayan zatlar› ehl-i hakikat ve nesl-i ati alk›fllayacaklar›
gibi, melâike ve ruhanîler dahi alk›fll›yorlar
, diye kana-
atim var. Fakat içinizde hastal›kl› ve nazik ve fakirler bu-
lunmas›yla, maddî s›k›nt› ziyadedir. Ve buna karfl› da
her
biriniz her birisine birer tesellici ve ahlâkta ve sab›rda bi-
rer nunune-i imtisal ve tesanüt ve taltifte birer flefkatli
kardefl ve ders müzakeresinde birer zeki muhatap ve
mucip ve güzel seciyelerin in’ikâs›nda birer âyine olma-
n›z o maddî s›k›nt›lar› hiçe indirir
, diye düflünüp, ruhum-
dan ziyade sevdi¤im sizler hakk›nda teselli buluyorum.
Yüz yirmi yafl›nda bulunan Mevlâna Halid’in cübbesi-
ni size bir gün gönderece¤im. O zat onu bana giydirdi¤i
gibi, ben de onun nam›na sizin her birinize teberrüken
giydirmek için, hangi vakit isterseniz gönderece¤im.
Said Nursî
ì@Õ
Aziz, s›dd›k kardefllerim,
Kader-i ‹lâhî adaleti bizleri Denizli medrese-i Yusufiye-
sine sevk etmesinin bir hikmeti, her yerden ziyade,
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 655
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
mucip:
icap eden, uyan, gereken,
gerektiren.
muhâtab:
hitap olunan, kendisi-
ne söz söylenilen, konuflulan
kimse.
müzakere:
görüflme, çal›flma.
nam:
ad, isim.
nazik:
narin, ince.
nesli ati:
gelecek nesil.
noksan:
eksiklik, azl›k, tam olma-
y›fl.
nümune-i imtisal:
örnek al›na-
cak flekildeki nümune, örnek nü-
mune.
ruhanî:
gözle görülmeyen, cismi
olmayan, elle tutulamayan var-
l›klar.
sab›r:
sab›r, dayanma, katlanma,
zorluklara dayanma gücü.
seciye:
yarat›l›fl, huy, tabiat, ka-
rakter, cibilliyet.
sevk:
önüne kat›p sürme, öne,
ileri sürme, gönderme.
s›dd›k:
çok do¤ru, çok dürüst.
flefkat:
ac›yarak ve esirgeyerek
sevme, içten ve karfl›l›ks›z mer-
hamet, karfl›l›k beklemeden yar-
d›m etme.
talebe:
ö¤renci, tahsil gören.
taltif:
iltifat etme, gönül okflama,
iyilikle gönül alma.
teberrüken:
mübarek görerek,
u¤ur sayarak.
tehacüm:
hücum etme, topluca
hücum etme, sald›rma.
tenzih:
Allah'› flan›na lây›k olma-
yan fleylerden, her türlü eksik ve
noksandan uzak ve yüce tutma,
münezzeh sayma.
tesanüt:
dayan›flma, birbirine da-
yanma, birbirinden destek alma,
omuzdafll›k.
teselli:
avutma, ac›s›n› dindirme,
güzel sözler söyleyerek rahatlat-
ma.
zat:
kifli, flah›s, fert.
ziyade:
çok, fazla, art›k.
1.
Allah'›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
adalet:
her hak sahibine hak-
k›n›n tam ve eksiksiz verilme-
si, hakkaniyet, âdillik.
ahlâk:
huylar, tabiatlar.
âyine:
ayna, mirat.
aziz:
muhterem, sayg›n.
cübbe:
üste giyilen bol ve
uzun elbise.
ehl-i hakikat:
hakikati arzu-
layanlar, gerçe¤i bulup onun
peflinden gidenler.
hikmet:
belirli gayelere yö-
nelik, faydal›, anlaml› ve yerli
yerinde olufl.
imtihan:
Allah'›n s›k›nt›, has-
tal›k, fakirlik gibi çeflitli flekil-
lerde kullar›n› denemesi.
in'ikâs:
aksetme, yans›ma.
kader-i ‹lâhî:
‹lâhî kader, Al-
lah'›n kader kanunu.
kanaat:
görüfl, fikir.
kusur:
eksiklik, noksan.
kuvve-i manevîye:
manevî
güç, moral.
maddî:
maddeye ait, madde
ile alâkal›, cismanî.
medrese-i Yusufiye:
Yu-
suf'un medresesi, Hz. Yu-
suf'un (a.s.) iftira, haks›zl›k ve
zulüm ile hapiste kalmas›n-
dan kinaye olarak, iman ve
Kur'ân'a hizmetinden dolay›
tevkif edilenlerin hapsedildi¤i
yer manas›nda, hapishane.
melâike:
melekler, feriflteh-
ler.
1...,645,646,647,648,649,650,651,652,653,654 656,657,658,659,660,661,662,663,664,665,...1390
Powered by FlippingBook