ki,
Ayetü’l-Kübra
yüzünden ehemmiyetli bir musibet Ri-
sale-i Nur Talebelerine gelecek ve
“Ayetü’l-Kübra hakk›
için o fecet ve musibetten flakirtlerine eman ver
” diye ni-
yaz eder, o risaleyi ve menba›n› flefaatçi yapar. Evet,
Ayetü’l-Kübra
risalesinin tab’› bahanesiyle gelen musi-
bet, aynen o remz-i gaybîyi tasdik eti.
Hem o kasidede, Risale-i Nur’un mühim eczalar›na,
tertibiyle iflaretlerin hatimesinde, mukabil sahifede der:
Én
¡s
°UGn
ƒn
N r
™n
ªr
LÉn
a p
Qƒt
ædG o
±ho
ôo
M n
?r
?p
àn
a
r
âs
ªp
ªo
J o
ôr
«n
îr
dG Én
¡p
H Én
¡«/
fÉn
©n
e r
?u
?n
Mn
h
Yani, “
Sen onlar›n hassalar›n› topla ve manalar›n› tah-
kik eyle. Bütün hay›r ve saadet, onlarla tamam olur
” der.
“Harflerin manalar›n› tahkik et” karinesiyle, manay› ifa-
de etmeyen hecaî harfler murat olmay›p, belki “kelime-
ler” manas›ndaki Sözler nam›yla risaleler muratt›r.
2
*G s
’p
G n
Ör
«n
¨r
dG o
ºn
?r
©n
j n
’
1
@ Én
`fr
Én
£r
Nn
G r
hn
G Én
æ«°/
ùn
f r
¿p
G Én
`fr
òp
NGnD
ƒo
J n
’ Én
æs
Hn
Q
ì@Õ
4
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
íu
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
Ar
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
3
@ o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz, s›dd›k kardefllerim,
Geçen Leyle-i Kadrinizi ve gelen bayram›n›z› bütün
mevcudiyetimle tebrik ve sizleri Cenab-› Erhamürrahimî-
nin birli¤ine ve rahmetine emanet ediyorum.
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 647
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
hecaî:
hece vezni ile ilgili, heceye
ait.
himaye:
koruma, esirgeme, mu-
hafaza etme.
hüküm:
emir, buyruk, kumanda,
nüfuz.
kader:
Cenab-› Hakk›n ezelî ilmi
ile, kâinatta olmufl ve olacak bü-
tün fleylerin varl›k ve yoklu¤unu,
geçmifl ve gelece¤ini bilmesi.
karine:
kar›fl›k veya belirsiz bir
fleyin anlafl›lmas›na, çözülmesine
yarayan hâl, ipucu.
kaside:
belli bir amaçla yaz›lm›fl
divan fliiri ve bu fliirin naz›m flek-
li.
keder:
tasa, kayg›, gam, ac›, hü-
zün.
Leyle-i Kadir:
Kadir Gecesi,
Kur’ân-› Kerîm'in dünya semas›na
nazil oldu¤u gece, Ramazan'›n 27.
gecesi.
mana-i iflarî:
yaz› ve iflaretlerle
ifade edilen mana.
mevcudiyet:
mevcut olma, var-
l›k.
muhakkak:
hakîkat› ve gerçe¤i
belli olmufl, do¤rulu¤u kesinlik
kazanm›fl, flüphesiz, mutlak.
mukabil:
karfl› karfl›ya gelen, bir
fleyin karfl›s›nda bulunan.
musibet:
felâket, belâ, ans›z›n
gelen belâ, dert, s›k›nt›.
murâd:
maksat, meram, ulafl›l-
mak istenen fley.
Rab:
besleyen, yetifltiren, verdi¤i
nimetlerle mahlûkat› ›slah ve ter-
biye eden Allah.
rahmet:
Allah'›n kullar›n› esirge-
mesi, onlara ac›y›p ba¤›fllamas›,
onlara maddî ve manevî nimetler
vermesi, onlar›n günahlar›n› sil-
mesi.
remz-i gaybî:
gaybî iflaret, ileride
olacak fleylerle ilgili iflaret.
saadet:
mutluluk, kutluluk, bahti-
yarl›k, mes’ut olma.
sab›r:
bafla gelen üzücü olaylara,
belâ ve âfetlere veya bir haks›zl›-
¤a katlanma, tahammül göstere-
rek Allah'a tevekkül edip s›k›nt›-
lara gö¤üs germe.
s›dd›k:
çok do¤ru, çok dürüst.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
tahkik:
inceleme.
tasdik:
do¤rulama, onaylama.
tenzih:
Allah'› flan›na lây›k olma-
yan fleylerden, her türlü eksik ve
noksandan uzak ve yüce tutma,
münezzeh sayma.
tesbih:
Allah'› bütün kusur ve
noksan s›fatlardan uzak tutma,
Sübhanallah deme, Cenab-› Hakk›
(c.c.) flan›na lây›k ifadelerle anma,
Allah'a söz, ifl, davran›fl ve kalple
içten ibadet etme.
aziz:
muhterem, sayg›n.
bahane:
vesile, sebep.
Cenab-› Erhamürrâhimîn:
inayet ve rahmet, yard›m ve
lütuf sahiplerinin en merha-
metlisi olan, fleref ve azamet
sahibi olan yüce Allah (c.c.).
ecza:
cüz'ler, parçalar, k›s›m-
lar.
ehemmiyet:
önem.
emin:
emniyet sahibi, korku-
suz.
gayp:
görünmeyen, fakat
varl›¤› kesin olan ve mahiyeti
Allah taraf›ndan bilinen baflka
âlemler.
hamd:
Allah'a karfl› olan flük-
ran ve memnuniyetini onu
överek bildirme, Allah'›n yü-
celi¤ini övme.
hatime:
son, nihayet, bitifl.
1.
Ey Rabbimiz! Unutarak veya yan›larak bir kusur ifllersek, bizi onunla hesaba çekme.
(Bakara Suresi: 286.)
2.
Gayb› Allah’tan baflka kimse bilemez.
3.
Allah’›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
4.
Hiçbir fley yoktur ki hamd ile O'nu tesbih etmesin. (‹sra Suresi: 44.)