Tarihçe-i Hayat - page 640

hem ‹slâmiyete Nemrudâne adavet eder, hem hayat-› iç-
timaiyeye anarflîli¤in en bozuk ve mütereddî tavr›yla hu-
sumet eder ve bu vatana ve millete ve hâkimiyet-i ‹slâmi-
yeye ve dinî mukaddesata karfl› mürtedane, mütemerri-
dane, anudâne mücadele eder. Veya ecnebi hesab›na bu
milletin can damar›n› kesmeye ve bozmaya çal›flan el-
hannas bir z›nd›kt›r ki, hükûmeti i¤fal ve adliyeyi flafl›rt›r;
tâ o fleytanlara, firavunlara, anarflistlere karfl› flimdiye ka-
dar istimal etti¤imiz manevî silâhlar›m›z›, kardefllerimize
ve vatan›m›za çevirsin veya k›rd›rs›n.
Mevkuf
Said Nursî
ìĠ
Efendiler,
Otuz-k›rk seneden beri ecnebi hesab›na ve küfür ve il-
had nam›na bu milleti ifsat ve bu vatan› parçalamak fik-
riyle, Kur’ân hakikatine ve iman hakikatlerine her vesile
ile hücum eden ve çok flekillere giren bir gizli ifsat komi-
tesine karfl›, bu meselemizde kendilerine perde yapt›kla-
r› insafs›z ve dikkatsiz memurlara ve bu mahkemeyi fla-
fl›rtan onlar›n Müslüman kisvesindeki propagandac›lar›-
na hitaben, fakat sizin huzurunuzda zahiren sizinle bir-
kaç söz konuflaca¤›ma müsaade ediniz. (Fakat ikinci gün
beraat karar›, o dehfletli konuflmay› geriye b›rakt›.)
Tecrid-i mutlakta ve haps-i
münferitte mevkuf
Said Nursî
adavet:
düflmanl›k, husumet.
adliye:
mahkeme, yarg›lama iflle-
riyle u¤raflan daire.
anarfli:
her türlü düzen ve otori-
teye karfl› koyarak kar›fl›kl›¤›
meydana getirme durumu.
anarflist:
hiçbir düzen ve otorite
tan›mayan, kar›fl›kl›k ve bozgun-
culuktan yana olan, ondan fayda
uman kimse.
anudâne:
inatç› bir flekilde.
beraat:
aklanma.
dinî:
dine ait, din ile ilgili.
dehfletli:
korkunç, ürkütücü.
ecnebi:
yabanc›, baflka milletten
olan.
el-hannas:
fleytan.
fena:
kötü.
fikir:
düflünce, niyet.
firavun:
zalim, merhametsiz.
gaddar:
çok fazla gadreden, zu-
lüm, haks›zl›k, merhametsizlik
eden.
gayet:
çok, fazla, son derece.
hakikat:
gerçek, as›l, esas.
hâkimiyet-i ‹slâmiye:
‹slâm›n
hakimli¤i, ‹slâmiyetin hâkim ol-
mas›.
haps-i münferit:
tek bafl›na olan
hapis.
hayat-› içtimaiye:
sosyal hayat,
cemiyet hayat›, toplum hayat›.
hitaben:
hitap ederek, söyleye-
rek, birine yönelerek.
husumet:
düflmanl›k.
huzur:
yan, kat, ön, karfl›.
hücum:
sald›rma, hamle ile ileri
at›lmak.
hükümet:
devlet.
ifsat:
kar›flt›rma, kar›fl›kl›k ç›kar-
ma.
i¤fal:
yan›ltma, gaflete düflürerek
kand›rma, yanl›fl ifl yapt›rma, al-
datma, aldat›lma.
ilhat:
tanr› tan›mazl›k, dinsizlik.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
insaf:
adaleti ve hakk› düflünerek
davranma.
insaniyet:
insanl›k, bütün insan-
lar.
istimal:
kullanma.
kisve:
k›l›k.
komite:
kötü bir maksat için top-
lanm›fl gizli cemiyet, topluluk.
küfür:
flirk koflma, müflriklik.
manevî:
madde d›fl› olan, maddî
640 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
olmayan, manaya ait.
mevkuf:
tevkif edilmifl, tutul-
mufl, zanl› olarak hapsedilmifl,
tutuklu.
mukaddesat:
mukaddes olan
fleyler, kutsal fleyler, müba-
rek, aziz, temiz, yüce olarak
kabul edilen fleyler.
mücadele:
savaflma, savafl,
iki taraf aras›nda k›yas›ya ya-
p›lan üstün gelme çat›flmas›,
kavga.
mürtedâne:
‹slâmiyeti terk
edene yak›fl›r surette, mür-
tetçe, mürtet gibi.
müsaade:
izin, icazet, ruhsat.
mütemerridâne:
mütemerrit
olana yak›fl›r flekilde, dik bafl-
l›l›kla, dik kafal›l›kla, inatlafla-
rak.
mütereddi:
ahlâkça gerile-
yen, soysuzlaflan, soysuzlafl-
m›fl, soyca bozulmufl, yozlafl-
m›fl.
nam:
ad, isim.
Nemrudâne:
Nemrut gibi.
propaganda:
bir inanç, dü-
flünce, doktrin v.b. ni baflkala-
r›na tan›tmak, benimsetmek
amac›n› güden ve çeflitli vas›-
talarla yap›lan faaliyet.
suret:
biçim, flekil, tarz.
tecrid-i mutlak:
tam bir yal-
n›zl›k, hiç kimseyle görüfle-
memek.
vahfliyâne:
vahflîce-
sine, vahflîce, vahflîlikle.
vesile:
bahane, sebep.
zahiren:
görünüflte, görünüfle
göre, meydanda olarak.
z›nd›k:
Allah'a ve ahirete
inanmayan, Allah'› inkâr
eden, imans›z, münkir.
1...,630,631,632,633,634,635,636,637,638,639 641,642,643,644,645,646,647,648,649,650,...1390
Powered by FlippingBook