Tarihçe-i Hayat - page 639

1
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
SON SÖZÜN B‹R KISMI
Efendiler!
fiimdiki hayat-› içtimaiyeyi bilemedi¤imden, makam-›
iddian›n gidiflat›na göre, sizce musammem mahkûmiye-
timize bir bahane olmak için, pek mus›rrâne ileri sürdü-
¤ünüz cemiyetçilik ittiham›na karfl› pek çok kat’î cevap-
lar›m›z› Ankara ehl-i vukufunun dahi müttefikan tasdikle-
riyle beraber, bu derece bu noktada ›srar›n›za çok hayret
ve taaccüpte bulunurken, kalbime bu mana geldi: Ma-
dem, hayat-› içtimaiyenin bir temel tafl› ve f›trat-› befleri-
yenin bir hacet-i zaruriyesi ve aile hayat›ndan tâ kabile
ve millet ve ‹slâmiyet ve insaniyet hayat›na kadar en lü-
zumlu ve kuvvetli rab›ta ve her insan›n kâinatta gördü¤ü
ve tek bafl›na mukabele edemedi¤i medar-› zarar ve hay-
ret ve insanî ve ‹slâmî vazifelerin ifas›na mâni maddî ve
manevî esbab›n tehacümat›na karfl› bir nokta-i istinat ve
medar-› teselli olan dostluk ve kardeflane cemaat ve top-
lanmak ve samimâne uhrevî cemiyet ve uhuvvet, siyasî
cephesi olmad›¤› hâlde ve bilhassa hem dünya, hem din,
hem ahiret saadetlerine kat’î vesile olarak iman ve
Kur’ân dersinde halis bir dostluk ve hakikat yolunda bir
arkadafll›k ve vatan›na ve milletine zararl› fleylere karfl›
bir tesanüt tafl›yan Risale-i Nur fiakirtlerinin pek çok tak-
dir ve tahsine flayan ders-i imanda toplanmalar›na “ce-
miyet-i siyasiye” nam›n› verenler, elbette ve herhâlde, ya
gayet fenâ bir surette aldanm›fl veya gayet gaddar bir
anarflisttir ki, hem insaniyete vahfliyâne düflmanl›k eder,
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 639
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
töhmetli olma, töhmet alt›nda ol-
ma.
kardeflâne:
kardeflçe, kardeflli¤e
yak›fl›r tarzda, kardefl gibi, dostça.
kat'î:
kesip atan, flüpheye ve te-
reddüde mahal b›rakmayan, ke-
sin, flüphesiz.
kusur:
eksiklik, noksan.
maddî:
maddeye ait, madde ile
alâkal›, cismanî.
mahkûmiyet:
hüküm giyme, hü-
kümlülük.
makam-› iddia:
iddiada bulunan
taraf, iddia makam›.
manevî:
madde d›fl› olan, maddî
olmayan, manaya ait.
mâni:
engel, özür.
medar-› teselli:
ferahl›k sebebi,
teselli kayna¤›.
medar-› zarar ve hayret:
zarara
ve flaflk›nl›¤a sebep olan.
mukabele:
karfl›lama, karfl› koy-
ma.
musammem:
kesin olarak karar›
verilmifl, kararlaflt›r›lm›fl.
mus›rrâne:
israr ve inatla, ›srarl›
bir flekilde.
müttefikan:
müttefik olarak, el-
birli¤iyle, hep beraber, birlikte, it-
tifak ederek, anlaflarak, birlefle-
rek.
nokta-i istinat:
dayanak noktas›,
güvenme ve itimat noktas›.
rab›ta:
ilgi, alâka, ba¤.
saadet:
mutluluk, kutluluk, bahti-
yarl›k, mes’ut olma.
sâmimane:
samimî olarak, içten,
gönülden gelerek.
siyasî:
siyaset gere¤i olan, siya-
setle ilgili, siyasete ait.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
flayan:
yak›fl›r, yarafl›r, de¤er, lâ-
y›k, münasip.
taaccüp:
flaflma, hayret etme, fla-
flakalma.
tahsin:
be¤enme, güzel bulma.
takdir:
be¤enme, be¤endi¤ini
belirtme.
tasdik:
do¤rulu¤unu kabul etme,
do¤rulama, gerçekli¤ini kabul et-
me.
tehâcümât:
hücumlar, sald›r›fllar.
tenzih:
Allah'› flan›na lây›k olma-
yan fleylerden, her türlü eksik ve
noksandan uzak ve yüce tutma,
münezzeh sayma.
tesanüt:
dayan›flma, birbirine da-
yanma, birbirinden destek alma,
omuzdafll›k.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete ait,
ahiret âlemiyle ilgili.
uhuvvet:
kardefllik.
vesile:
bir fleyle u¤raflmay› müm-
kün k›lan, yol, vas›ta.
1.
Allah'›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
cemaat:
topluluk, bir yere
toplanm›fl insanlar, tak›m, bö-
lük.
cemiyet:
topluluk, birlik.
cemiyetçilik:
cemiyet taraf-
tarl›¤›, particilik, grupçuluk.
cemiyet-i siyasiye:
siyasî ce-
miyet, siyasî teflkilât, siyasî
amaçlarla kurulmufl cemiyet,
örgüt.
cephe:
yön, taraf.
ders-i iman:
iman dersi.
ehl-i vukuf:
bir mesele hak-
k›nda bilgi ve yetki sahibi
olanlar, hâkimler.
esbap:
nedenler, sebepler,
vas›talar.
f›trat-› befleriye:
insan›n ya-
rat›l›fl›, insan›n tabiat›.
gidiflat:
tutum, durum, davra-
n›fl.
hacet-i zaruriye:
zarurî ihti-
yaçlar.
halis:
her amelini, yaln›z Allah
r›zas› için iflleyen.
hayat-› içtimaiye:
sosyal ha-
yat, cemiyet hayat›, toplum
hayat›.
ifa:
yerine getirme, yapma.
insanî:
insana ait, insanla alâ-
kal›.
insaniyet:
insanl›k, bütün in-
sanlar.
‹slâmî:
‹slâm dinine mensup,
‹slâm ile alâkal›, ‹slâma ait.
ittiham:
suç alt›nda bulunma,
1...,629,630,631,632,633,634,635,636,637,638 640,641,642,643,644,645,646,647,648,649,...1390
Powered by FlippingBook