vazgeçti¤i hâlde, Risale-i Nur fiakirtlerinden Abdürrez-
zak namnda bir zat mahkemeden bir sene sonra demifl:
Hey bedbaht! Otuz üç âyât- Kurâniye iflaratnn tak-
dirine mazhar ve mam- Alinin (r.a.) üç kerametinin ih-
bar- gaybîsiyle ve Gavs- Azamn (k.s.) kuvvetli bir tarz-
da ihbaryla kymet-i diniyesi tahakkuk eden ve bu yirmi
sene zarfnda idareye hiçbir zarar dokunmayan ve hiç
kimseye hiçbir zarar vermemesi ile beraber binler vatan
evlâdn tenvir ve irflat eden ve imanlarn kuvvetlendiren
ve ahlâklarn düzelten Risale-i Nurun irflatlarna ifsat
diyorsun; Allahtan korkmuyorsun. Dilin kurusun! de-
mifl.
fiimdi, bu flakirdin hakl olarak bu sözünü makam- id-
dia gördü¤ü hâlde, Said, etrafna fesat saçmfl tabirini
insafnza ve vicdannza havale ediyorum.
Makam- iddia, Risale-i Nurun içtimaî derslerine ilifl-
mek fikriyle,
Dinin taht ve makam, vicdandr; hükme,
kanuna ba¤lanmaz. Eskiden ba¤lanmasyla içtimaî kefl-
mekefller olmufltur
dedi. Ben de derim ki:
Din, yalnz iman de¤il; belki, amel-i salih dahi dinin
ikinci cüzüdür
. Acaba katl, zina, sirkat, kumar, flarap gi-
bi hayat- içtimaiyeyi zehirlendiren pek çok büyük gü-
nahlar iflleyenleri onlardan men etmek için yalnz hapis
korkusu ve hükûmetin bir hafiyesinin görmesi tevehhü-
mü kâfî gelir mi? O hâlde her hanede, belki herkesin
yannda daima bir polis, bir hafiye bulunmak lâzm gelir
ki, serkefl nefisler kendilerini o pisliklerden çeksinler.
TARHÇE- HAYATI
| 635
D
ENZL
H
AYATI
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
insaf:
adaleti ve hakk düflünerek
davranma.
irflat:
do¤ru yolu gösterme, do¤ru
yola yöneltme, gafletten uyandr-
ma, uyarma.
iflarat:
iflaretler, alâmetler, belirti-
ler.
kâfî:
yeter, yetecek.
katl:
öldürme, katletme.
keramet:
Allah'n velî kullarnda
görülen ola¤anüstü hâller veya
tabiatüstü hâdiseler.
keflmekefl:
karflk olma durumu,
karflklk.
kymet-i diniye:
dinî kymet, dinî
de¤erler.
kumar:
para karfll¤ oynanan
oyun, talih oyunu.
makam- iddia:
iddiada bulunan
taraf, iddia makam.
mazhar:
nail olma, flereflenme,
kavuflma.
men:
yasak etme, durdurma,
mâni olma, brakmama, bir fleyi
diri¤ etme, bir fleyin yaplmasn
engelleme, esirgeme, vermeme,
önleme.
nam:
ad, isim.
nefis:
flahs.
serkefl:
bafl kaldran, itaat etme-
yen, asi.
sirkat:
hrszlk, çalma.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
flarap:
flarap, üzüm veya baflka
meyve sularnn mayalandrlma-
s sonucu elde edilen, dince ya-
sak edilmifl sarhofl edici içki, mey,
bade.
tabir:
ifade, söz.
tahakkuk:
gerçekleflme, meyda-
na gelme, olma.
tarz:
biçim, flekil, suret.
tenvir:
nurlandrma, aydnlatma,
flklandrma.
tevehhüm:
vehimlenme, kurun-
tuya kaplma.
vicdan:
iyiyi kötüden, hayr fler-
den ayrt etmeye yardmc olan
ahlâkî duygu.
zarfnda:
içerisinde.
zat:
kifli, flahs, fert.
zina:
nikâhsz olarak yaplan cinsî
münasebet, slâmn haram sayd-
¤ meflru olmayan cinsî münase-
bet, fuhufl.
ahlâk:
huylar, tabiatlar.
amel-i salih:
Allah rzasna
uygun hayrl ifl, dine uygun
hareket, davranfl.
ayat- Kur'âniye:
Kur'ân'n
ayetleri.
bedbaht:
zavall, bahtsz.
belki:
flüphesiz, hatta.
cüz:
ksm, parça, bölük.
daima:
her vakit, sürekli, her
zaman.
evlât:
veletler, çocuklar.
fesat:
fenalk, kötülük, kar-
flklk, nifak.
fikir:
düflünce, niyet.
Gavs- Azam:
en büyük gavs,
Abdülkadir-i Geylânî Hazret-
lerinin nam.
hafiye:
sakl ve gizli fleyleri
arafltran, casus.
hane:
ev, mesken, beyt, ika-
met edilen yer.
havale:
bir ifli veya bir fleyi
baflka birine brakma, üstüne
brakma, smarlama.
hayat- içtimaiye:
sosyal ha-
yat, cemiyet hayat, toplum
hayat.
hüküm:
karar, emir, bir konu,
ifl veya kimse hakknda veri-
len karar.
hükümet:
devlet.
içtimaî:
toplumla alâkal, ce-
miyete ait, sosyal.
idare:
yönetim.
ifsat:
karfltrma, karflklk ç-
karma.
ihbar:
haber verme, bildirme,
anlatma, duyurma.
ihbar- gaybî:
gayba ait ha-
ber, geçmifl veya gelecek za-
mana ait haber.