1
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
BU GELEN KISIM ÇOK EHEMM‹YETL‹D‹R
S
ON SÖZÜN MÜH‹M B‹R PARÇASI
Efendiler, Reis Bey, dikkat ediniz! Risale-i Nur’u ve fla-
kirtlerini mahkûm etmek, do¤rudan do¤ruya küfr-i mut-
lak hesab›na, hakikat-i Kur’âniye ve hakaik-› imaniyeyi
mahkûm etmek hükmüne geçmekle, bin üç yüz seneden
beri her senede üç yüz milyon onda yürümüfl ve üç yüz
milyar Müslümanlar›n hakikate ve saadet-i dâreyne gi-
den cadde-i kübralar›n› kapatmaya çal›flmakt›r ve onlar›n
nefretlerini ve itirazlar›n› kendinize celp etmektir. Çünkü
o caddede gelip gidenler, gelmifl geçmifllere dualar ve
hasenatlar›yla yard›m ediyorlar. Hem bu mübarek vata-
n›n bafl›na bir k›yamet kopmaya vesile olmakt›r. Acaba,
mahkeme-i kübrada, bu üç yüz milyar davac›lar›n
karfl›s›nda sizden sorulsa ki: “Doktor Duzi’nin, bafltan
nihayete kadar serapa ‹slâmiyetiniz ve vatan›n›z ve
dininiz aleyhinde ve frenkçe
Tarih-i ‹slâm
nam›ndaki ese-
ri ki, z›nd›klar›n kütüphanelerinizdeki eserlerine, kitapla-
r›na ve serbest okumalar›na ve o kitaplar›n flakirtleri, ka-
nununuzca cemiyet fleklini almalar›yla beraber, dinsizlik
veya komünistlik veya anarflistlik veya pek eski ifsat
komitecilik gibi siyasetinize muhalif cemiyetlerine iliflmi-
yordunuz. Neden hiçbir siyasetle alâkalar› olmayan ve
yaln›z iman ve Kur’ân cadde-i kübras›nda giden ve ken-
dilerini ve vatandafllar›n› idam-› ebedîden ve haps-i mün-
feritten kurtarmak için Kur’ân’›n hakikî tefsiri olan
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 637
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
toplanm›fl gizli cemiyet, topluluk.
kusur:
eksiklik, noksan.
küfr-i mutlak:
kay›ts›z flarts›z kü-
für, mutlak küfür, hiç bir imanî
hükmü, delili, hakikati kabul et-
meme, kesin ve tam bir inkâr.
mahkeme-i kübra:
en büyük
mahkeme, öldükten sonra bütün
insanlar›n diriltilerek Allah huzu-
runda hesaba çekilece¤i mahke-
me.
muhalif:
muhalefet eden, ayk›r›-
l›k gösteren, uymayan, bir fiil ve-
ya düflünceye karfl› gelen.
mübarek:
hay›rl›, mutlu, kutlu,
u¤urlu.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
nam:
ad, isim.
nihayet:
son, uç, bitim, encam.
noksan:
eksiklik, azl›k, tam olma-
y›fl.
reis:
bir hey’et veya meclisteki
üyelerin bafl›.
saadet-i dâreyn:
iki cihan saade-
ti, dünya ve ahiret mutlulu¤u.
serapa:
bafltan aya¤a kadar, ön-
den sona, tamam›yla, bütünüyle,
bütün, hep.
siyaset:
politika.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
Tarih-i ‹slâm:
‹slâm Tarihi.
tefsîr:
aç›klama, tamamen aç›kla-
ma, izah.
tenzih:
Allah'› flan›na lây›k olma-
yan fleylerden, her türlü eksik ve
noksandan uzak ve yüce tutma,
münezzeh sayma.
vesile:
bahane, sebep.
z›nd›k:
Allah'a ve ahirete inan-
mayan, Allah'› inkâr eden, iman-
s›z, münkir.
1.
Allah'›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
alâka:
ilgi, iliflki. ba¤.
aleyhinde:
zarar›nda.
anarflist:
hiçbir düzen ve oto-
rite tan›mayan, kar›fl›kl›k ve
bozgunculuktan yana olan,
ondan fayda uman kimse.
cadde-i kübra:
En selâmetli
yol, Kur'ân yolu.
celp:
çekme, çekifl, kendine
çekmek.
cemiyet:
topluluk, birlik.
ehemmiyet:
önem.
frenkçe:
Frenk dili, Frans›zca.
hakaik-› imaniye:
imana ait
hakikatler, imanî gerçekler.
hakikat-› Kur'âniye:
Kur'ân'a
ait olan gerçek.
hakikî:
hakikate mensup,
do¤ru.
haps-i münferit:
tek bafl›na
olan hapis.
hasenat:
iyi ameller, iyi ifller,
hay›rlar.
hükmüne:
yerine.
idam-› ebedî:
sonsuz yok
olufl.
ifsat:
kar›flt›rma, kar›fl›kl›k ç›-
karma.
itiraz:
bir fikri, hükmü veya
durumu kabul etmeyip çü-
rütmeye kalk›flma, karfl› ç›k-
ma, karfl› durma.
k›yamet:
son derece büyük
y›k›m, katlan›lmas› güç belâ,
büyük s›k›nt›, belâ.
komite:
kötü bir maksat için