dinsizlik hesab›na iman›na ve ahiretine çal›flanlar› mes’ul
edecek kanunlar› yapan ve kabul eden bir dehfletli flekle
girmifl ise, bunu size bilâperva ilân ve ihtar ederim ki:
‘Bin can›m olsa, imana ve ahiretime feda etmeye
haz›r›m! Ne yaparsan›z yap›n›z, benim son sözüm
1
o
?«/
c
n
ƒr
dG n
ºr
©p
f n
h *G Én
æo
Ñ°r
ùn
M
olarak, sizin beni idam ve a¤›r
ceza ile zulmen mahkûm etmenize mukabil derim: Ben,
Risale-i Nur’un keflf-i kat’îsiyle, idam olmuyorum, belki
terhis edilip, nur ve saadet âlemine gidiyorum. Ve sizi,
ey dalâlet hesab›na bizi ezen bedbahtlar, idam-› ebedî ile
ve daimî haps-i münferit ile mahkûm bildi¤imden ve gör-
dü¤ümden, tamam›yla intikam›m› sizden alarak, kemal-i
rahat-› kalp ile teslim-i ruh etmeye haz›r›m!’
Mevkuf
Said Nursî
ìÕ
2
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Efendiler,
Çok emarelerle kat’î kanaatim gelmifl ki, hükûmet he-
sab›na, “hissiyat-› diniyeyi alet ederek emniyet-i dahiliye-
yi ihlâl etmek” için bize hücum edilmiyor. Belki, bu ya-
lanc› perde alt›nda, z›nd›ka hesab›na, bizim iman›m›z
için ve imana ve emniyete hizmetimiz için bize hücum
edildi¤ine çok hüccetlerden bir hücceti fludur ki:
1.
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i ‹mran Suresi: 173.)
2.
Allah'›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 627
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
ihlâl:
bozma, sakatlama, sa¤lam-
l›¤›na zarar verme.
ihtar:
dikkatini çekme, tenbih,
uyarma, uyar›.
ilân:
meydana ç›karma, belli et-
me, yayma, duyurma, bildirme.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
intikam:
öç alma, kendisine, bu-
lundu¤u toplulu¤a veya benim-
sedi¤i bir fleye karfl› yap›lan teca-
vüze, kötülü¤e karfl›l›k verme,
misillemede bulunma.
kanaat:
kanma, inanma.
kat'î:
kesip atan, flüpheye ve te-
reddüde mahal b›rakmayan, ke-
sin, flüphesiz.
kemal-i rahat-› kalp:
tam bir
kalp rahatl›¤›.
keflf-i kat'î:
kesin keflif, kesin ha-
ber.
kusur:
eksiklik, noksan.
mahkûm:
bir mahkemece hü-
küm giymifl, hükümlü.
mes'ul:
yapt›¤› ifllerden hesap
vermeye mecbur olan, sorumlu.
mevkuf:
tevkif edilmifl, tutulmufl,
zanl› olarak hapsedilmifl, tutuklu.
mukabil:
karfl›, karfl›l›k, muâdil.
noksan:
eksiklik, azl›k, tam olma-
y›fl.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k, zi-
ya, ›fl›k, flule.
saadet:
mutluluk, kutluluk, bahti-
yarl›k, mes’ut olma.
tenzih:
Allah'› flan›na lây›k olma-
yan fleylerden, her türlü eksik ve
noksandan uzak ve yüce tutma,
münezzeh sayma.
terhis:
askerli¤ini bitirenlerin or-
dudan gitmelerine izin verme, b›-
rakma.
teslim-i ruh:
ruhu teslim etme,
ölme.
vekil:
kullar›n›n ifllerine ve r›zk›na
kefil olan, her fleyi idaresi alt›nda
bulunduran, kendisine dayan›lan,
gözeten, flahit ve koruyucu Allah
(c.c.).
z›nd›ka:
dinsizlik, inançs›zl›k.
zulmen:
zulümle, haks›zl›kla, zul-
mederek.
ahiret:
öbür dünya, öteki
dünya, k›yametten sonra ku-
rulacak olan âlem.
âlem:
dünya, cihan.
bedbaht:
mutsuz, üzüntülü,
zavall›.
bilâperva:
korkusuzca, çekin-
meden.
daimî:
sürekli, devaml›.
dalâlet:
iman ve ‹slâmiyetten
ayr›lmak, azmak, do¤ru yol-
dan ayr›lma, azma, bat›la yö-
nelme.
dehfletli:
korkunç, ürkütücü.
emare:
alâmet, niflan, eser,
ipucu, belirti, karine.
emniyet:
eminlik, güvenlik,
korkusuzluk.
emniyet-i dahiliye:
dahilî
emniyet, iç güvenlik.
fedâ:
gözden ç›karma, u¤ru-
na verme.
haps-i münferit:
tek bafl›na
olan hapis.
hissiyat-› diniye:
dinle ilgili
hisler.
hüccet:
delil, ispat, burhan.
hücûm:
sald›rma, hamle ile
ileri at›lmak.
hükümet:
devlet.
idam:
öldürme.
idam-› ebedî:
sonsuz yok
olufl.