Tarihçe-i Hayat - page 622

Evvelâ:
Asl ü fasl› olmayan ve hat›r›ma gelmeyen bir
siyasî cemiyet nam›n› masum ve siyasetle hiç alâkalar›
olmayan Risale-i Nur Talebelerine tak›p ve o daire içine
giren ve iman ve ahiretinden baflka bir maksatlar› bulun-
mayan bîçareleri, o cemiyetin nafliri, ya faal bir rüknü
veya mensubu veya Risale-i Nur’u okumufl veya okutmufl
veya yazm›fl diye suçlu say›p mahkemeye vermek ne ka-
dar adaletin mahiyetinden uzak oldu¤unun kat’î bir hüc-
ceti fludur ki:
Kur’ân aleyhinde yaz›lan, Doktor Duzi’nin ve sair z›n-
d›klar›n o muz›r eserlerini okuyanlara, hürriyet-i fikir ve
hürriyet-i ilmiye düsturuyla bir suç say›lmad›¤› hâlde, ha-
kikat-i Kur’âniyeyi ve imaniyeyi ö¤renmeye gayet muh-
taç ve müfltak olanlara günefl gibi bildiren Risale-i Nur’u
okumak ve yazmak bir suç say›lm›fl. Ve hem, yüz Risale
içinde yanl›fl mana verilmemek için mahrem tuttu¤umuz
ve neflrine izin vermedi¤imiz iki-üç risalede yaln›z birkaç
cümlelerini bahane gösterip ittiham etmifl. Hâlbuki, o ri-
saleleleri —biri müstesna— Eskiflehir Mahkemesi tetkik
etmifl, icab›na bakm›fl; ve müstesna ise, hem istidamda
ve hem itiraznamemde gayet kat’î cevap verildi¤i ve “Eli-
mizde nur var, siyaset topuzu yok” diye Eskiflehir Mah-
kemesinde yirmi vecihle kat’î ispat edildi¤i hâlde, o in-
safs›z müddeîler, üç mahrem ve neflrolmayan risalelerin
üç dört cümlelerini bütün Risale-i Nur’a teflmil eder gibi,
Risale-i Nur’u okuyan ve yazan› suçlu ve beni de hükû-
met ile mübareze eder diye ittiham etmifller.
acip:
tuhaf, hayret veren, hayret-
te b›rakan, flafl›lacak fley.
adalet:
her hak sahibine hakk›n›n
tam ve eksiksiz verilmesi, hakka-
niyet, âdillik.
ahiret:
öbür dünya, öteki dünya,
k›yametten sonra kurulacak olan
âlem.
alâka:
ilgi, iliflki. ba¤.
bahane:
vesile, sebep.
bîçare:
çaresiz, zavall›, flaflk›n.
cemiyet:
topluluk, birlik.
düstur:
kanun, kaide, kural, pren-
sip, esas.
eser:
bas›lma kitap.
evvelâ:
birinci olarak, her fleyden
önce, ilk önce.
faal:
çok iflleyen, daima hareket-
te bulunan, çok çal›flan, aktif.
garazkâr:
kinli, düflmanl›k güden,
garaz› olan, kötü kas›t sahibi.
gayet:
çok, fazla, son derece.
hakikat-i Kur'âniye ve imaniye:
Kur'ân ve imana ait olan gerçek.
hâlbuki:
hakikat ve do¤rusu flu-
dur ki, öyle iken, oysa ki, hakikat
flu ki.
hat›r:
zihin, fikir, haf›za.
hüccet:
delil, ispat, burhan.
hürriyet-i fikir:
düflünce hürriye-
ti.
hürriyet-i ilmiye:
ilmin hürriyeti.
iddianame:
iddia yaz›s›, savc›n›n
bir dava konusundaki iddialar›n›
toplam›fl oldu¤u, isnat etti¤i suç
ve delilleri de içine alan yaz›s›.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
insaf:
adaleti ve hakk› düflünerek
davranma.
ispat:
delil ve flahit göstererek
do¤ruyu ortaya koyma, do¤ruyu
delillerle gösterme.
istida:
resmî makamlara bir iflin
yap›lmas›n›, yerine getirilmesini
istemek maksad›yla yaz›lan yaz›,
dilekçe, arzuhal.
itirazname:
itiraz k⤛d›, itiraz di-
lekçesi.
ittiham:
suç alt›nda bulunma,
töhmetli olma, töhmet alt›nda ol-
ma.
kat'î:
kesip atan, flüpheye ve te-
reddüde mahal b›rakmayan, ke-
sin, flüphesiz.
mahiyet:
bir fleyin asl›, esas›, ha-
kikat›, iç yüzü, bir fleyi tayin eden
aslî unsur, neden ibaret oldu¤u,
nitelik.
mahrem:
gizli olan, herkese söy-
lenmeyen, gizli s›r vasf› olan.
maksat:
kastedilen, istenilen fley,
var›lmak istenen nokta, niyet,
meram.
622 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
mana:
anlam.
masum:
suçsuz, kabahatsiz,
günahs›z.
mensup:
üye.
muz›rr:
zararl›, zarar veren,
zarara sebep olan, zarar› do-
kunan.
müddei:
dava eden, bir iddi-
ada bulunan, iddia sahibi, da-
vac›.
müstesna:
ayr› tutularak, ha-
riç, ayr›k.
müfltak:
ifltiyakl›, arzulu.
nam:
ad, isim.
naflir:
da¤›tan, yayan, neflre-
den, saçan, açan.
neflr:
da¤›tma, yayma, saç-
ma, serpme.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k,
ziya, ›fl›k, flule.
rükn:
bir toplulu¤un en
önemli ve kuvvetli fertlerin-
den her biri.
sair:
di¤er, öteki, baflka.
siyaset:
politika.
siyasî:
siyaset gere¤i olan, si-
yasetle ilgili, siyasete ait.
talebe:
ö¤renci, tahsil gören.
teflmil:
yayma, geniflletme,
flümullendirme.
tetkik:
dikkatle araflt›rma, in-
ceden inceye yoklama, ince-
leme.
vech:
sebep, vesile.
vehham:
çok flüphe ve ves-
vese eden, çok kuruntulu.
zab›tname:
zab›t k⤛d›, tuta-
nak.
z›nd›k:
Allah'a ve ahirete
inanmayan, Allah'› inkâr
eden, imans›z, münkir.
1...,612,613,614,615,616,617,618,619,620,621 623,624,625,626,627,628,629,630,631,632,...1390
Powered by FlippingBook