Evvelâ:
Asl ü fasl olmayan ve hatrma gelmeyen bir
siyasî cemiyet namn masum ve siyasetle hiç alâkalar
olmayan Risale-i Nur Talebelerine takp ve o daire içine
giren ve iman ve ahiretinden baflka bir maksatlar bulun-
mayan bîçareleri, o cemiyetin nafliri, ya faal bir rüknü
veya mensubu veya Risale-i Nuru okumufl veya okutmufl
veya yazmfl diye suçlu sayp mahkemeye vermek ne ka-
dar adaletin mahiyetinden uzak oldu¤unun katî bir hüc-
ceti fludur ki:
Kurân aleyhinde yazlan, Doktor Duzinin ve sair zn-
dklarn o muzr eserlerini okuyanlara, hürriyet-i fikir ve
hürriyet-i ilmiye düsturuyla bir suç saylmad¤ hâlde, ha-
kikat-i Kurâniyeyi ve imaniyeyi ö¤renmeye gayet muh-
taç ve müfltak olanlara günefl gibi bildiren Risale-i Nuru
okumak ve yazmak bir suç saylmfl. Ve hem, yüz Risale
içinde yanlfl mana verilmemek için mahrem tuttu¤umuz
ve neflrine izin vermedi¤imiz iki-üç risalede yalnz birkaç
cümlelerini bahane gösterip ittiham etmifl. Hâlbuki, o ri-
saleleleri biri müstesna Eskiflehir Mahkemesi tetkik
etmifl, icabna bakmfl; ve müstesna ise, hem istidamda
ve hem itiraznamemde gayet katî cevap verildi¤i ve Eli-
mizde nur var, siyaset topuzu yok diye Eskiflehir Mah-
kemesinde yirmi vecihle katî ispat edildi¤i hâlde, o in-
safsz müddeîler, üç mahrem ve neflrolmayan risalelerin
üç dört cümlelerini bütün Risale-i Nura teflmil eder gibi,
Risale-i Nuru okuyan ve yazan suçlu ve beni de hükû-
met ile mübareze eder diye ittiham etmifller.
acip:
tuhaf, hayret veren, hayret-
te brakan, flafllacak fley.
adalet:
her hak sahibine hakknn
tam ve eksiksiz verilmesi, hakka-
niyet, âdillik.
ahiret:
öbür dünya, öteki dünya,
kyametten sonra kurulacak olan
âlem.
alâka:
ilgi, iliflki. ba¤.
bahane:
vesile, sebep.
bîçare:
çaresiz, zavall, flaflkn.
cemiyet:
topluluk, birlik.
düstur:
kanun, kaide, kural, pren-
sip, esas.
eser:
baslma kitap.
evvelâ:
birinci olarak, her fleyden
önce, ilk önce.
faal:
çok iflleyen, daima hareket-
te bulunan, çok çalflan, aktif.
garazkâr:
kinli, düflmanlk güden,
garaz olan, kötü kast sahibi.
gayet:
çok, fazla, son derece.
hakikat-i Kur'âniye ve imaniye:
Kur'ân ve imana ait olan gerçek.
hâlbuki:
hakikat ve do¤rusu flu-
dur ki, öyle iken, oysa ki, hakikat
flu ki.
hatr:
zihin, fikir, hafza.
hüccet:
delil, ispat, burhan.
hürriyet-i fikir:
düflünce hürriye-
ti.
hürriyet-i ilmiye:
ilmin hürriyeti.
iddianame:
iddia yazs, savcnn
bir dava konusundaki iddialarn
toplamfl oldu¤u, isnat etti¤i suç
ve delilleri de içine alan yazs.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
insaf:
adaleti ve hakk düflünerek
davranma.
ispat:
delil ve flahit göstererek
do¤ruyu ortaya koyma, do¤ruyu
delillerle gösterme.
istida:
resmî makamlara bir iflin
yaplmasn, yerine getirilmesini
istemek maksadyla yazlan yaz,
dilekçe, arzuhal.
itirazname:
itiraz kâ¤d, itiraz di-
lekçesi.
ittiham:
suç altnda bulunma,
töhmetli olma, töhmet altnda ol-
ma.
kat'î:
kesip atan, flüpheye ve te-
reddüde mahal brakmayan, ke-
sin, flüphesiz.
mahiyet:
bir fleyin asl, esas, ha-
kikat, iç yüzü, bir fleyi tayin eden
aslî unsur, neden ibaret oldu¤u,
nitelik.
mahrem:
gizli olan, herkese söy-
lenmeyen, gizli sr vasf olan.
maksat:
kastedilen, istenilen fley,
varlmak istenen nokta, niyet,
meram.
622 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
D
ENZL
H
AYATI
mana:
anlam.
masum:
suçsuz, kabahatsiz,
günahsz.
mensup:
üye.
muzrr:
zararl, zarar veren,
zarara sebep olan, zarar do-
kunan.
müddei:
dava eden, bir iddi-
ada bulunan, iddia sahibi, da-
vac.
müstesna:
ayr tutularak, ha-
riç, ayrk.
müfltak:
ifltiyakl, arzulu.
nam:
ad, isim.
naflir:
da¤tan, yayan, neflre-
den, saçan, açan.
neflr:
da¤tma, yayma, saç-
ma, serpme.
nur:
aydnlk, parlt, parlaklk,
ziya, flk, flule.
rükn:
bir toplulu¤un en
önemli ve kuvvetli fertlerin-
den her biri.
sair:
di¤er, öteki, baflka.
siyaset:
politika.
siyasî:
siyaset gere¤i olan, si-
yasetle ilgili, siyasete ait.
talebe:
ö¤renci, tahsil gören.
teflmil:
yayma, geniflletme,
flümullendirme.
tetkik:
dikkatle arafltrma, in-
ceden inceye yoklama, ince-
leme.
vech:
sebep, vesile.
vehham:
çok flüphe ve ves-
vese eden, çok kuruntulu.
zabtname:
zabt kâ¤d, tuta-
nak.
zndk:
Allah'a ve ahirete
inanmayan, Allah' inkâr
eden, imansz, münkir.