1.
Mü'minler ancak kardefltirler. (Hucurat Suresi: 10.)
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ'N‹N DEN‹ZL‹
MAHKEMES‹NDE YAPTI/I MÜDAFAADAN BAZI
KISIMLAR
Evet, biz bir cemiyetiz! Ve öyle bir cemiyetimiz var ki,
her as›rda üç yüz elli milyon dahil mensuplar› var ve her
gün befl defa namazla o mukaddes cemiyetin prensiple-
rine kemal-i hürmetle alâkalar›n› ve hizmetlerini gösteri-
yorlar ve
1
l
In
ƒr
Np
G n
¿ƒo
æp
erD
ƒo
Ÿr
G Én
ªs
fp
G
kudsî program›yla birbirinin
yard›m›na dualar›yla ve manevî kazançlar›yla kofluyorlar.
‹flte, biz, bu mukaddes ve muazzam cemiyetin efrad›n-
dan›z. Ve hususî vazifemiz de, Kur’ân’›n imanî hakikat-
lerini tahkikî bir surette ehl-i imana bildirip onlar› ve ken-
dimizi idam-› ebedîden ve daimî ve berzahî haps-i mün-
feritten kurtarmakt›r. Sair dünyevî ve siyasî ve entrikal›
cemiyet ve komitelerle ve bizim medar-› ittiham›m›z olan
cemiyetçilik gibi as›ls›z ve manas›z gizli cemiyetle hiçbir
münasebetimiz yoktur ve tenezzül etmeyiz.
............
Dünyaya kar›flmak arzusu bizde bulunsayd›, böyle si-
nek v›z›lt›s› gibi de¤il, top güllesi gibi ses ve patlak vere-
cekti. Divan-› Harb-i Örfîde ve Mustafa Kemal’in hidde-
tine karfl›, Divan-› Riyasette fliddetli ve dokunakl› müda-
faa eden bir adam, “On sekiz sene zarf›nda kimseye sez-
dirmeden dünya entrikalar›n› çeviriyor” diye onu ittiham
eden, elbette bir garazla eder.
alâka:
ilgi, iliflki. ba¤.
arzu:
bir fleye karfl› duyulan istek,
heves.
as›r:
yüzy›l.
berzahî:
kabir hayat›yla ilgili, ber-
zah âlemi ile ilgili.
cemiyet:
topluluk, birlik.
daimî:
sürekli, devaml›.
Divan-› Harb-i Örfî:
‹ttihat ve Te-
rakki hükümeti zaman›nda 31
Mart Olay›ndan sonra kurulan ve
oldukça sert kararlar alan s›k›yö-
netim mahkemesi.
Divan-› Riyaset:
reislik, baflkanl›k
makam›.
dua:
Allah'a yalvarma, niyaz.
dünyevî:
dünyaya ait, dünya ile
ilgili.
efrat:
fertler, bireyler.
ehl-i iman:
inananlar, iman sa-
hipleri, ‹slâm dinini kabul edenler.
elbette:
kesinlikle, mutlaka, flüp-
hesiz.
entrika:
bir ç›kar sa¤lamak veya
birine zarar vermek maksad›yla
haz›rlanan düzen, dalavere, hile,
desise.
garaz:
kötü kas›t, düflmanca ni-
yet, kin.
hakikat:
as›l, esas.
haps-i münferit:
tek bafl›na olan
hapis.
hiddet:
öfke, k›zg›nl›k, gadap, h›-
fl›m.
hususî:
özel, flahsî.
idam-› ebedî:
sonsuz yok olufl.
imanî:
imana ait olan, imana dair
olan, imanla ilgili.
ittiham:
suç alt›nda bulunma,
614 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
töhmetli olma, töhmet alt›n-
da olma.
kemal-i hürmet:
hürmetin
mükemmelli¤i, tam ve kusur-
suz mükemmel hürmet.
komite:
kötü bir maksat için
toplanm›fl gizli cemiyet, top-
luluk.
kudsî:
mukaddes, kutlu, mu-
azzez, aziz.
manevî:
madde d›fl› olan,
maddî olmayan, manaya ait.
mensup:
üye.
muazzam:
ulu, muhteflem.
mukaddes:
takdis edilmifl,
mübarek, ay›p ve noksanlar-
dan kurtulmufl, kutsal, aziz,
temiz.
müdafaa:
savunma.
mü'min:
iman eden, inanan.
münasebet:
ilgi, alâka, yak›n-
l›k.
prensip:
temel fikir, temel
bilgi, esas, ilke.
sair:
di¤er, öteki, baflka.
siyasî:
siyaset gere¤i olan, si-
yasetle ilgili, siyasete ait.
suret:
biçim, flekil, tarz.
tahkikî:
tahkikle alâkal›, tah-
kike ait, araflt›rma, inceleme
ile ilgili,.
tenezzül:
kendine ayk›r› dü-
flen bir ifli veya durumu kabul
etme, alçalma.
zarf›nda:
içerisinde.