Evet, kalplerde, perde-i gaypta ihtar edici bir Zata ba-
kan hiçbir hat›rat-› gaybiye; ve ilham edici bir Zata bak-
t›ran hiçbir ilhamat-› sad›ka; ve hakkalyakîn suretinde s›-
fat-› kudsiye ve Esma-i Hüsna’n› keflfeden hiçbir itikad-›
yakîne; ve enbiya ve evliyada bir Vacibü’l-Vücud’un en-
var›n› aynelyakîn ile müflahede eden hiçbir nuranî kalp;
ve asfiya ve s›dd›kînde bir Hâl›k-› Küll-i fiey’in âyât-› vü-
cubunu ve berahin-i vahdetini ilmelyakîn ile tasdik eden,
ispat eden hiçbir münevver ak›l yoktur ki, Senin vücub-i
vücuduna ve s›fât-› kudsiyene ve Senin vahdetine ve eha-
diyetine ve Esma-i Hüsna’na flahadet etmesin, delâleti
bulunmas›n ve iflareti olmas›n.
Ve bilhassa, bütün enbiya ve evliya ve asfiya ve s›dd›-
kînin imam› ve reisi ve hulâsas› olan Resul-i Ekrem Aley-
hissalâtü Vesselâm›n ihbar›n› tasdik eden hiçbir mu’ci-
zat-› bâhiresi; ve hakkaniyetini gösteren hiçbir hakikat-i
âliyesi; ve bütün mukaddes ve hakikatli kitaplar›n hülâ-
satü’l-hülâsas› olan Kur’ân-› Mu’cizü’l-Beyan›n hiçbir
âyet-i Tevhidiye-i kat›as›; ve mesail-i imaniyeden hiçbir
mesele-i kudsiyesi yoktur ki, Senin vücub-i vücuduna ve
kudsî s›fatlar›na ve Senin vahdetine ve ehadiyetine ve es-
ma ve s›fât›na flahadet etmesin ve delâleti olmas›n ve ifla-
reti bulunmas›n.
Hem, nas›l ki, bütün o yüz binler muhbir-i sad›klar,
mu’cizatlar›na ve keramatlar›na ve hüccetlerine istinat
ederek Senin varl›¤›na ve birli¤ine flahadet ederler. Öyle
de, her fleye muhit olan Arfl-› Azam’›n külliyat-› umuru-
nu idareden, tâ kalbin gayet gizli ve cüz’î hat›rat›n› ve
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 605
K
ASTAMONU
H
AYATI
hulâsa:
bir fleyin özü, esas›, temel
k›sm›.
hulasâtü'l-hulâsa:
hulâsan›n hu-
lâsas›, özünün özü.
hüccet:
delil, ispat, burhan.
ilham:
içe, gönüle do¤ma, kalbe
gelme, gönle do¤an fley.
ilhamat-› sad›ka:
do¤ru ilhamlar.
ilmelyakîn:
yakîn ile bilme, bir
fleyi ilim ve delil ile kesin olarak
bilme, tan›ma, kabul etme.
istinat:
delil, dayanak.
itikad-› yakîne:
flüphesiz ve ke-
sin olarak inan›fl.
keramat:
kerem ve ba¤›fllar, ik-
ramlar, lütuflar.
keflif:
açma, meydana ç›karma.
kudsî:
mukaddes, kutlu, muaz-
zez, aziz.
külliyat-› umur:
ifllerin tamam›,
ifllerin bütünü.
mesail-i imaniye:
imanî mesele-
ler.
mesele-i kudsiye:
kudsî mesele.
mu'cizat:
mu'cizeler.
mu'cizat-› bâhire:
apaç›k mu’ci-
zeler.
muhbir-i sad›k:
do¤ru haberci.
muhit:
ihata eden, etraf›n› çevi-
ren, kuflatan, saran.
mukaddes:
takdis edilmifl, müba-
rek, ay›p ve noksanlardan kurtul-
mufl, kutsal, aziz, temiz.
münevver:
nurlanm›fl, nurland›-
r›lm›fl, parlat›lm›fl, ayd›nlat›lm›fl.
müflahede:
bir fleyi gözle görme,
seyrederek anlama, seyretme.
nuranî:
nurlu, ›fl›kl›, parlak, mü-
nevver.
perde-i gayp:
gayp perdesi, gizli
perde.
Resul-i Ekrem:
çok cömert, ke-
rîm olan peygamber, Hz. Muham-
med (a.s.m.).
s›dd›kîn:
s›dd›klar, do¤ru sözlü
olanlar, sözünde, iflinde do¤ru
olanlar.
s›fat-› kudsiye:
Allah'›n mukad-
des s›fatlar›.
Vacibü'l-Vücut:
varl›¤› zarurî ve
zatî olan.
vahdet:
birlik, yaln›zl›k, teklik bir
ve tek olma.
vücub-i vücut:
Allah'›n varl›¤›n›n
zorunlu oluflu, var olmak için bir
sebebe muhtaç olmamas›.
Arfl-› Azam:
en büyük arfl, Al-
lah'›n kat›, Cenab-› Hakk›n
kudret ve saltanat›n›n en bü-
yük dairesi.
ayat-› vücup:
varl›¤› vacip, el-
zem, zarurî ve mutlaka ge-
rekli olan Allah'›n ayetleri, de-
lilleri.
ayet-i tevhidiye-i kat'iye:
Allah'›n mutlak surette bir ol-
du¤unu gösteren kesin delil.
aynelyakîn:
gözle görür de-
recede inanma.
berahin-i vahdet:
birlik delil-
leri.
delâlet:
alâmet, iflaret, iz.
ehadiyet:
Allah'›n her bir fley-
de birli¤inin tecelli etmesi, Al-
lah'›n birli¤i.
enbiya:
nebiler, peygamber-
ler.
envar:
nurlar, ziyalar, ayd›n-
l›klar, ›fl›klar, parlakl›klar.
Esma-y› Hüsna:
Allah'›n adla-
r›, Allah'›n doksan dokuz gü-
zel ismi.
evliya:
keramet sahibi olan-
lar, erenler, velîler, ulular.
hakikat-› âliye:
yüce, ulu
gerçek.
hakikatli:
gerçek.
hakkalyakin:
marifet merte-
besinin en yükse¤i.
hakkaniyet:
do¤ruluk, ger-
çeklik.
Hâl›k-› Külli fiey:
kâinatta
mevcut olan her fleyin yarat›-
c›s›, Allah.
hat›rat:
an›lar.
hat›rat-› gaybiye:
gayptan
gelen hat›ralar, manevî bilgi-
ler.