yüzlerini ve içlerini muntazam eflcar ve nebatat ve made-
niyatla doldurmak ve muhtaçlara teshir etmek cihetiyle,
Senin rahmetinin hadsiz geniflli¤ine ve hâkimiyetinin ni-
hayetsiz vüsatine delâlet; ve toprak tabakat içinde gizli
ve karanlk ve karflk bulundu¤u hâlde, bilerek, görerek,
flaflrmayarak, intizamla, hacetlere göre ihzar edilmele-
riyle, Senin her fleye taallûk eden ilminin ihatasna ve
her bir fleyi tanzim eden hikmetinin bütün eflyaya flümu-
lüne ve ilâçlarn ihzarat ve madenî maddelerin iddihara-
tyla, rububiyetinin rahîmâne ve kerîmâne olan tedabiri-
nin, mehasinine ve inayetinin ihtiyatl letaifine pek zâhir
bir surette iflaret ve delâlet ederler.
Hem, bu dünya hannda misafir yolcular için, koca
da¤lar levazmatlarna ve istikbaldeki ihtiyaçlarna mun-
tazam ihtiyat deposu ve cihazat ambar ve hayata lüzumu
olan çok definelerin mükemmel mahzeni olmak cihetin-
de iflaret, belki delâlet, belki flahadet eder ki, bu kadar ke-
rîm ve misafirperver ve bu kadar hakîm ve flefkatperver
ve bu kadar kadîr ve rububiyetperver bir Saniin, elbette
ve her hâlde, çok sevdi¤i o misafirleri için, ebedî bir
âlemde, ebedî ihsanatnn ebedî hazineleri vardr. Bura-
daki da¤lara bedel, orada yldzlar o vazifeyi görürler.
Ey Kadir-i Küll-i fiey!
Da¤lar ve içindeki mahlûklar Senin mülkünde ve Se-
nin kuvvet ve kudretinle ve ilim ve hikmetinle musahhar
ve müdahhardrlar. Onlar bu tarzda tavzif ve teshir eden
Hâlkn takdis ve tesbih ederler.
ambar:
eflya saklanan yer.
cihazat:
cihazlar, lüzumlu aletler,
azalar, organlar.
delâlet:
delil olma, gösterme.
ebedî:
sonu olmayan, sürekli, hiç
son bulmayacak flekilde süren.
elbette:
kesinlikle, mutlaka, flüp-
hesiz.
eflcar:
a¤açlar.
hacet:
ihtiyaç, lüzum, muhtaçlk.
hakîm:
her fleyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan, hikmet
sahibi Allah.
hâkimiyet:
hâkim olufl, hükme-
difl, hâkimlik, egemenlik.
Hâlk:
yoktan yaratan, her fleyi
yoktan var eden, yaratc.
hikmet:
belirli gayelere yönelik,
faydal, anlaml ve yerli yerinde
olufl.
iddiharat:
biriktirmeler, toplama-
lar, saklamalar.
ihata:
bir fleyin etrafn çevirme,
sarma, kuflatma.
ihsanat:
ihsanlar, iyilikler, ba¤fl-
lar, yardmlar, nimetler, lütuflar.
ihtiyat:
saknma, tedbirli, tedarik-
li bulunma.
ihzar:
hazr etme, hazrlama.
ihzarat:
hazrlklar, hazrlanmalar.
inayet:
yardm, ihsan, lütuf.
intizam:
düzgün olma, düzgün
dizilme, düzgünlük, tertipli olma.
istikbal:
gelecek, gelecek zaman,
ati.
kadîr:
kudret sahibi olan ve her
fleye gücü yeten Allah.
Kadîr-i Küll-i fiey:
her fleye gücü
yeten sonsuz kudret sahibi, Allah.
kerîm:
yarattklarna karfllk bek-
lemeden ba¤flta bulunan, kullar-
na nimetler ihsan eden, günahla-
r örten Allah.
kerîmane:
kerîm olan, kerem sa-
hibine yakflr surette, kerîmce,
cömertçe, bol ihsan ve ikram ile.
kudret:
Allah'n bütün varl¤ çev-
releyen ezelî kuvveti.
letaif:
güzellikler, incelikler.
levazmat:
lüzumlu maddeler, ih-
tiyaç maddeleri, lâzm olan fley-
ler.
madenî:
madenle alâkal.
madeniyat:
madenler.
mahzen:
içinde eflya saklanacak
yer.
mehasin:
güzellikler, hüsünler,
iyilikler.
misafirperver:
misafirden hoflla-
nan, misafire iyi muamele eden,
konuksever.
muntazam:
derli-toplu, düzenli.
musahhar:
boyun e¤en, emir al-
tna giren.
müdahhar:
iddihar olunmufl, y-
¤lmfl.
mükemmel:
güzel, âlâ, harika.
nebatat:
bitkiler.
596 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
K
ASTAMONU
H
AYATI
rahimane:
rahim olarak, mer-
hamet ederek, merhametli
olarak.
rahmet:
Allah'n kullarn esir-
gemesi, onlara acyp ba¤flla-
mas, onlara maddî ve mane-
vî nimetler vermesi, onlarn
günahlarn silmesi.
rububiyet:
Rablk, ilâhlk.
rububiyetperver:
ihtiyaca
cevap vermeyi ve terbiye et-
meyi seven.
Sâni:
her fleyi sanatl olarak
yaratan Allah.
flefkatperver:
flefkat etmeyi
seven, flefkat eder.
flümul:
içine alma, kaplama,
ihata etme, havi olma.
taallûk:
münasebet, rabta.
tabakat:
tabakalar.
takdis:
Allah'n hamde ve
övülmeye lâyk oldu¤unu bil-
dirme, Allah' her türlü kusur
ve noksanlklardan tenzih et-
me.
tavzif:
vazifelendirme, görev-
lendirme, ifle alma, ifl verme.
tedâbîr:
tedbirler, önlemler,
çareler, yollar.
tesbih:
Allah' bütün kusur ve
noksan sfatlardan uzak tut-
ma, Sübhanallah deme, Ce-
nab- Hakk (c.c.) flanna lâyk
ifadelerle anma, Allah'a söz,
ifl, davranfl ve kalple içten
ibadet etme.
teshir:
emri altna alma, em-
rine itaat ettirme, boyun e¤-
dirme.
vüs'at:
zenginlik, kuvvetlilik.
zahir:
açk, belli, meydanda.