Tarihçe-i Hayat - page 595

Evet, da¤lardaki tafllar›n enva›ndan ve muhtelif hasta-
l›klara ilâç olan maddelerin aksam›ndan ve zîhayata, hu-
susan insanlara çok lâz›m ve çok mütenevvi olan made-
niyat›n ecnas›ndan ve da¤lar›, sahralar› çiçekleriyle süs-
lendiren ve meyveleriyle flenlendiren nebatat›n esnaf›n-
dan hiçbirisi yoktur ki, tesadüfe havalesi mümkün olma-
yan hikmetleriyle, intizam›yla, hüsn-i hilkatiyle, faidele-
riyle, hususan madeniyat›n tuz, limon tuzu, sülfato ve
flap gibi, sureten birbirine benzemekle beraber, tatlar›n›n
fliddet-i muhalefetiyle ve bilhassa nebatat›n basit bir top-
raktan, çeflit çeflit envalar›yla, ayr› ayr› çiçek ve meyve-
leriyle, nihayetsiz kadîr, nihayetsiz hakîm, nihayetsiz ra-
hîm ve kerîm bir Saniin vücub-i vücuduna bedahetle fla-
hadet ettikleri gibi, heyet-i mecmuas›ndaki vahdet-i ida-
re ve vahdet-i tedbir ve menfle ve mesken ve hilkat ve sa-
natça beraberlik ve birlik ve ucuzluk ve kolayl›k ve çok-
luk ve yap›lmakta çabukluk noktalar›ndan, o Saniin vah-
detine ve ehadiyetine flahadet ederler.
Hem nas›l ki, da¤lar›n yüzünde ve karn›ndaki masnu-
lar, zeminin her taraf›nda, her bir nevi ayn› zamanda, ay-
n› tarzda, yanl›fls›z, gayet mükemmel ve çabuk yap›lma-
lar› ve bir ifl bir ifle mâni olmadan, sair neviler ile bera-
ber kar›fl›k iken kar›flt›rmaks›z›n icatlar›, Senin rububiye-
tinin haflmetine ve hiçbir fley ona a¤›r gelmeyen kudre-
tinin azametine delâlet eder. Öyle de, zeminin yüzünde-
ki bütün zîhayat mahlûklar›n hadsiz hacetlerini, hatta
mütenevvi hastal›klar›n›, hatta muhtelif zevklerini ve ay-
r› ayr› ifltihalar›n› tatmin edecek bir surette, da¤lar›n
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 595
K
ASTAMONU
H
AYATI
baflkaca, hususî olarak.
hüsn-i hilkat:
yarad›l›fl›n›n güzel-
li¤i.
intizam:
düzgün olma, düzgün
dizilme, düzgünlük, tertipli olma.
ifltiha:
istek, fazla istek, arzu.
kadîr:
kudret sahibi olan ve her
fleye gücü yeten Allah.
kerîm:
yaratt›klar›na karfl›l›k bek-
lemeden ba¤›flta bulunan, kullar›-
na nimetler ihsan eden, günahla-
r› örten, günah iflleyen affeden,
Allah.
kudret:
Allah'›n bütün varl›¤› çev-
releyen ezelî kuvveti.
madeniyat:
madenler.
mahlûk:
halk edilmifl, yarat›lm›fl,
yarat›k, Allah taraf›ndan yarat›l-
m›fl, yarat›k.
masnu:
sanatla yap›lm›fl, sanat
de¤eri yüksek.
menfle:
esas, kök, bir fleyin ç›kt›-
¤›, neflet etti¤i yer, beslenip yeti-
flilen yer.
muhtelif:
türlü türlü, çeflitli, çeflit
çeflit, farkl›.
mükemmel:
güzel, âlâ, harika.
mütenevvi:
ayn› cinsten olma-
yan, nev' nev', türlü türlü, çeflitli,
çeflit çeflit, cins cins, muhtelif.
nebatat:
bitkiler.
nev
'
:
tür, çeflit.
nihayetsiz:
sonsuz.
rahîm:
merhamet eden, çok
merhametli olan, esirgeyen, ko-
ruyan, ac›yan Allah.
rububiyet:
Rabl›k, ilâhl›k.
sahra:
genifl ve susuz arazi, çöl.
sair:
di¤er, öteki, baflka.
Sâni:
her fleyi sanatl› olarak yara-
tan Allah.
sulfato:
sülfirik asit tuz veya es-
teri.
suret:
biçim, flekil, tarz.
sureten:
suret olarak, görünüfl iti-
bar›yla, flekilce, flekil olarak.
flahadet:
flahit olma, flahitlik, ta-
n›kl›k.
flap:
tad› ekfli.
fliddet-i muhalefet:
muhalefet
fliddeti, karfl› ç›kman›n fliddeti.
tatmin:
doyma, doygunluk.
tesadüf:
bir fleyin kendili¤inden
meydana gelmesi.
vahdet:
birlik, yaln›zl›k, teklik bir
ve tek olma.
vahdet-i idare:
idarenin tek bir
elde olmas›.
vahdet-i tedbir:
yönetimin tek
bir elde olmas›.
vücub-i vücut:
Allah'›n varl›¤›n›n
zorunlu oluflu, var olmak için bir
sebebe muhtaç olmamas›.
zemin:
yeryüzü.
zîhayat:
hayat sahibi.
aksam:
parçalar, bölümler,
k›s›mlar.
azamet:
büyüklük, ululuk,
yücelik.
bedahet:
aç›kl›k, aflikâr, ispa-
ta ihtiyaç olmayacak derece-
de aç›kl›k.
bilhassa:
her fleyden önce,
baflta, hele, en çok, hususen,
hususî olarak, özellikle, mah-
sus.
delâlet:
delil olma, gösterme.
ecnas:
cinsler, çeflitler, nevi-
ler, türler, soylar.
ehadiyet:
Allah'›n her bir fley-
de birli¤inin tecelli etmesi, Al-
lah'›n birli¤i.
enva:
çeflitler, türler, neviler.
esnaf:
s›n›flar, neviler, çeflit-
ler, cinsler, zümreler, katego-
riler.
faide:
fayda, menfaat, kâr,
kazanç.
hacet:
ihtiyaç, lüzum, muh-
taçl›k.
hakîm:
her fleyi bir maksatla
uygun ve hikmetle yaratan,
hikmet sahibi Allah.
haflmet:
ihtiflam, gösterifllilik,
heybet, büyüklük.
havale:
bir ifli veya bir fleyi
baflka birine b›rakma, üstüne
b›rakma, ›smarlama.
heyet-i mecmua:
bir fleyin
teferruat›na ve cüzlerine ba-
k›lmaks›z›n bütününün gös-
terdi¤i hâl ve manzara.
hikmet:
belirli gayelere yö-
nelik, faydal›, anlaml› ve yerli
yerinde olufl.
hilkat:
yaratma, yarat›fl.
hususan:
bilhassa, ayr›ca,
1...,585,586,587,588,589,590,591,592,593,594 596,597,598,599,600,601,602,603,604,605,...1390
Powered by FlippingBook